BIST 10.277
DOLAR 32,34
EURO 34,81
ALTIN 2.393,53

Hiç kimse demokrat değil!

Birbirimize laf sokmakla, üstünlük taslamakla, haklı çıkmakla, ideolojik zaferler kazanmakla ülke olarak bir mesafe kat edemeyiz.

Ömrümüzü kavga ederek geçiremeyiz.

Birbirimize laf sokmakla, üstünlük taslamakla, haklı çıkmakla, ideolojik zaferler kazanmakla ülke olarak bir mesafe kat edemeyiz.

Bu nedenle oturup sakin kafayla meselelerimizi konuşmamız gerekiyor.

Çoğumuz, ülkemizdeki demokrasinin eksik olduğunu söylüyoruz.

Bundan dert yanıyor, tüm sorunları bu eksikliğe bağlıyoruz.

Peki hangimiz gerçekte demokratız?

İçimizde kaç kişi kendini demokrat olarak tanımlıyor?

Kimler kendi hayatında gerçekten demokratik bir ilişki düzeni kurabilmiş?

Çocuklarıyla, komşularıyla, arkadaşlarıyla, yaşadığı şehirle demokratik ilişkiler geliştirebilmiş?

Türkiye’de Kemalistler var. İslamcılar var. Aleviler var. Solcular var. Kürtçüler var. Türkçüler var.

Peki bu unsurların demokratları nerede?

Başkalarının düşüncelerine ilgi ve saygı duyanlar nerede?

İtirazları ciddiye alanlar, eleştirilere açık olanlar, katkıları, katılımı bekleyenler nerede?

Hepimiz bir partinin, bir ideolojinin, bir inancın fanatik taraftarlarıyız.

Fanatiğiz, çünkü değişime kapalıyız.

Değişmiyoruz ve böylece  gelişmiyoruz.

“Ben en başından beri aynı fikirdeyim”“Doğuştan bilmem neyim” diyerek böbürleniyoruz.

***

Yani en ılımlımız bile aslında bağnaz.

Bağnaz Ak Partili, Bağnaz CHP’li, bağnaz solcu, bağnaz İslamcı, bağnaz Kemalist olarak demokratik tutumu başkalarından bekliyoruz

Kendi taraftarlığımızdan en küçük taviz vermeden karşımızdakinin taraftarlık yapmamasını istiyoruz.

Kemalistler AK Parti’nin İslamcılıktan vazgeçip demokrat olmasını istiyor.

Aleviler İslamcıların ideolojilerinden vazgeçip demokrat, hoşgörülü, özgürlükçü olmasını istiyor.

CHP’liliğinden taviz vermeyenler AK Partililerin yandaşlıktan vazgeçip demokrat olmasını bekliyor.

***

Mesela geçtiğimiz günlerde Ertuğrul Özkök Hürriyet’teki başörtülü yazarı tanıttı.

Hürriyet’in blog sayfasında başörtülü bir hanımefendinin yazısı yayınlanmış.

Özkök, bunu bize büyük bir kazanç ve lütuf olarak sunma derdinde.

Bir gazetede bile demokratik bir yaklaşım, bir demokrasi ruhu yaşatılamıyor.

Herkes demokrasiyi başkasından bekliyor.

Peki niçin kendimiz demokrat olmuyoruz, olamıyoruz?

Çünkü hepimiz içinden geldiğimiz ideolojilerin esiri olmuşuz. Ülkemizin huzuru, refahı, değer kazanması derdinde değil, ideolojik zaferler peşindeyiz.  

***

40 yıllık İslamcı, kendine demokrat demekten imtina ediyor.

Dikkat edin, “muhafazakar demokrat” kimliğin demokrat kısmı hiç anılmıyor. “Muhafazakar demokratız” deyip “militan muhafazakar”lık yapıyorlar.

Kimse, “demokrat” kelimesini ön ad olarak koruyamıyor, taşıyamıyor.

Halbuki sen, ben, herkes göğsümüzü gere gere demokratız diyebilmeliydik. Ama diyemedik. Diyemiyoruz.

21. Yüzyıla geldik ama hepimiz hâlâ birer bağnaz taraftar olarak sandığa gidiyoruz.

Demokrat diyebileceğimiz bir topluluk, bir kurum, bir cemaat, bir medya yok.

Peki demokrat insanlar, kurumlar, yapılar olmadan bir ülkeye demokrasi gelir mi?

***

Kemalistler yıllarca bu ülkeyi demokrasinin nimetlerinden faydalanarak yönettiler.

Fakat demokrasiden faydalandıkları halde demokrasinin yücelmesi, değer kazanması, kökleşmesi için hiçbir şey yapmadılar.

Şimdi aynı durum İslamcılar için geçerli

İslamcılar, dindarlar, elde ettikleri bütün kazanımları, makamları demokrasiye borçlular.

Milli irade vurgusu, sandığın önemine dikkat çekme…  hepsi demokrasinin enstrümanları.

Demokrasi sayesinde iktidara geliyorlar, demokrasi sayesinde önemli kazanımlar elde ediyorlar fakat demokrat olamıyorlar?!

Dindarlar son 13 yılda Türkiye’de demokrasiyi güçlendirebilir, içselleştirebilir, yüceltebilirlerdi.

Fakat yapmadılar.

Bu kadar faydasını gördükleri halde ne “ben demokratım” deme lütfunda bulundular, ne de demokrasiye bulaşan kirden, pastan, lekeden rahatsız oldular.  

Demokrasiyi, ideolojilerine ve kendilerine yükselme imkanı sağlayan bir araç olarak gördüler. Hepsi bu.

Demokrasiyi güçlendirmeye, zenginleştirmeye asla yanaşmadılar.

Demokrasinin tahrip olmasından da zerre kadar rahatsızlık duymadılar.

Hiçbir AK Partili “Ben demokratım” diyemiyor. En fazla söyledikleri “Başkalarının yaşam tarzına saygılıyız”

“Ben demokratım” diyemiyorlar çünkü demokrasiye inanmıyorlar. Demokrasiyi içselleştirmiş değiller.

Demokrat değilsen, beni dinleme gereği duymuyorsun.

Yeni yaklaşımlara, sorulara açık değilsin.

Zaferlerle yaşıyorsun

Anlaşma, uzlaşma kültürü oluşturamıyorsun.

“Ben demokratım” demek, “Herkesin söz hakkını, yönetime katlıma, karar hakkını, her aşamada savunuyorum” demektir. “Eleştirileri dikkate alıyorum, barışçı, özgürlükçü yaklaşımlara açığım” demektir.

“Azınlıkların ezilmesine razı değilim” demektir.

“Sanatta, bilimde, şehirleşmede, ticarette, eğitimde, … Tüm alanlarda toplumun bütün kesimlerine huzur getirecek yaklaşımlardan yanayım” demektir.

Bir Alevi’nin Cem evinde ibadetini yapması, demokrat olmasına engel değil.

Bir Sünni’nin sabaha kadar namaz kılması, kendi inancı doğrultusunda bir yaşam tarzı benimsemesi, demokrat olmasına engel değil.

Bir Kemalist’in Atatürk’ü sevmesi, sayması, önemsemesi demokrat olmasına engel değil.

En büyük sınavımız demokrasiyi özümsemek, anlamak ona bir içerik kazandırmak ve onu yüceltmektir.

Türkiye’de bugüne kadar demokrasi son derece yüzeysel ve aperatif yemek olarak görüldü.

Halbuki ana yemek, temel gıda haline getirmemiz gerekirdi.

Dikkat edin, gelişmiş ülkeler, gelişmişliklerini; iç barışı ve ekonomik kazanımları, demokratik standartlarına borçlular.

1950’lerde Churchill, demokrasi hakkında “Elimizdekilerin en iyisi bu” diyordu.

Zamanla, Batılı ülkeler, demokrasiyi geliştirdiler, siyasetin temeli ve vazgeçilmez unsuru haline getirdiler.

Bizim de asıl önceliğimiz, demokrasi olmalıdır.

Gelin, hepimiz demokrat olalım.

Birey olarak bizler demokrat olmadığımızda, Fransız şairin dediği gibi “Demokrasi, kitlelerin diktatörlüğü”ne dönüşüyor.

Demokrat olmadan, başkalarından demokratlık beklemeye hakkımız yok.

Demokrasiyi sömürmeye hiç hakkımız yok.

twitter.com/acikcenk