BIST 9.879
DOLAR 32,47
EURO 34,71
ALTIN 2.437,08

Galatasaray bu hallere mi düşecekti ?

Galatasaray mı ona lüks geliyor, yoksa Rijkaard mı Galatasaray’a?

Galatasaray’ı Danimarka’da UEFA kupasını kazandığı maçta da, Monaco’da Süper Kupa’yı kazandığı maçta da canlı izledim. Hatta bir Fenerbahçeli olarak Galatasaraylılarla iddiaya giriyordum “kazanacak” diye. İddialar tatlı heyecanlardır. Her ne kadar, iddiaya giremeseler de, o maçlar Galatasaray’ın zirveye çıktığı maçlardı.
 
Galatasaray’ı son haliyle Sivasspor maçında izledim. Dibe vurduğunu gördüm. Ligden düşmemek için can çekişen Sivasspor önünde, şampiyonluğu kaçırmamaya çalışan Galatasaray bırakın maç kazanmayı, neredeyse kalesini korumaktan aciz bir haldeydi. Arda, Kewell sakat, Baroş ve Caner cezalı, kaleci Leo Franco kesik, sahadaki kadro ise arızalı. Ligin en çok gol yiyen, en çok pozisyon veren takımına karşı gol rekoru için çıkması gereken Galatasaray, tam tersi gol yememeye çalışan bir kadro ile sahadaydı. Anlamak tanımak mümkün değildi. Sivasspor çok daha fazla gol pozisyonu buldu, son dakika golüyle beraberliği kurtardı, hatta Galatasaray’ı yenmesi işten bile değildi.
 
Galatasaray’ın çöküşü sadece oynayamadığı futbolla sınırlı değildi. Topsuz alanda Keita’nın Hayrettin’e arkasından, ensesine dirseği ile yaptığı bindirme yüzünden Hayrettin az daha ölüyordu. Bir profesyonele hiç mi hiç yakışmayacak bir hareketti. Keita bunu çok yapıyor. Olmadık anlarda hakemi yanıltmaya yönelik artistik halleri, kendini yerlere atmaları da cabası. Dili boğazına kaçan Hayrettin’in yerde kaldığını görünce de yine aynı numaraya kalkıştı, sanki kendisine faul yapılmış gibi topallamaya, sekmeye başladı.
 
Hadi Keita bunu yapıyor da, Sivasspor’un beraberlik golünden sonra Barış’ın rakibine vahşice salladığı tekmeye ne demeli? Hakemin anında çıkarttığı kırmızı kart olmasa, çıkan olaylar çok daha vahim hale gelebilirdi. O Barış ki, Galatasaray’ın golünü atmış, takımının en azından biraz olsun görevini yapmış bir futbolcu durumundayken, bir anda bu yaptığı olmayacak hareketi anlamak mümkün değil. Üstelik bir de “Barış” adını taşıyor. Rakibinin neresine denk gelirse, kırmaya yönelik tekme sallayanın sahada yeri olamaz. Ona, Galatasaray’ın da ceza vermesi gerekir.
 
Kısacası, ligin sonu gelirken Galatasaray tel tel dökülüyor. Bu sorumluluğu Rijkaard’ın üzerine yıkmaya çalışanlar çoğunlukta. Evet, Rijkaard Türkiye’yi, Türk futbolunu bilmeyebilir. O, Türkiye’de futbolun esaslarını bulacağını düşünmüş olabilir. Burada yaşadıkları anlamsız, tuhaf gelebilir. Türkiye’ye gelmekle yanlış yapmış olabilir ama onun kendini ispatlamaya ihtiyacı yok, onu bütün dünya biliyor. Onu altın tepside Türkiye’ye getirenler de çok iyi biliyordu. O, kazansa da kaybetse de Rijkaard olmaya devam edecek. Ama Galatasaray’ın hali ne böyle? Bu hallere mi düşecekti?
 
Bakın da değerlendirin.
Galatasaray mı ona lüks geliyor, yoksa Rijkaard mı Galatasaray’a?