BIST 10.321
DOLAR 32,26
EURO 34,78
ALTIN 2.406,47

Erdoğan sonrası kim başbakan olacak?

Mesele kimin başbakan olacağı değil, bu ülkenin değerleri ve kurumları tahrip edilmiş, etkisizleştirilmiş bir “tek adam” ülkesine dönüşmesi.

AK Parti’nin başına kim gelecek? Başbakan kim olacak? Son günlerin en çok merak edilen meselesi bu.  

AK Parti kulislerinde ve bazı gazete köşelerinde adı en sık geçen isimler şunlar: Mehmet Ali Şahin, Binali Yıldırım, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan.

Fakat hiç kimsenin tahmini bir bilgiye dayanmıyor.

Çünkü kimin başbakan olacağına Erdoğan karar verecek.

Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimlerinde alacağı oy oranı AK Parti’nin istikametini de belirleyeceğe benziyor.

Yüksek oy alması durumunda Mehmet Ali Şahin ya da Binali Yıldırım gibi düşük profilli birini, düşük oy alması durumunda ise Abdullah Gül ya da Ahmet Davutoğlu profilinde bir ismi partinin başına koymayı düşünecek. Böyle bir kanaat var.

Fakat ben insanların kimin başbakan olacağını merak etmelerini anlamıyorum.

Böyle bir ortamda kimin başbakan olacağının ne önemi var?

Çünkü kimin başbakan olacağına Erdoğan karar verecek. Ve biz o koltukta bir Erdoğanist göreceğiz.

Yeni başbakan bir anlamda Erdoğan’ın eli, ayağı, gözü,kulağı, ruhu olacak.

AK Partili eski bir vekil şöyle demişti: “Bu saydığın isimlerin hepsi olabilir. Hangisi Tayyip beyin şartlarını kabul ederse o koltuğa o gelecek. Hepsi kabul ederse şartları kabul edenler arasından Tayyip Bey birini seçecek.”

Durum tam olarak bu.

Zaten Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylık konuşması ve Erdoğanistlerin bize tarif ettiği cumhurbaşkanlığı profili de bunu gösteriyor. 

“Halkın oyuyla gelen ilk fiili başkan olacak” diyorlar. Hatta “partinin başına kim gelirse gelsin bu hareketin lideri Erdoğan’dır” diyorlar.

Artık her tarafa, her kuruma rengini veren biri var.

Gazete manşetlerinde sadece o var. İftar sofralarında yalnız onu görüyoruz. Taksiye bindiğimizde konu sadece o. Üç kişi bir araya geldiğimizde sadece onu ve yaptıklarını konuşuyoruz.

Gündelik hayatımızda kültür, sanat, bilim, teknoloji  neredeyse yok oldu.

İçimizde en dindarı, en delikanlısı, en yetenekli o. Bütün makamları en çok hak eden de o.

Nereye bakarsak bakalım sadece onu görüyoruz. Bütün TV’lerde ve gazeteşerin manşetlerinde o var.

Cumhurbaşkanımızı da o belirliyor, Başbakanımızı da. Genelkurmay başkanımızı da o belirliyor, Yargıtay başkanımızı da. Spor kulübü başkanlarını da o belirliyor, işadamları dernek başkanlarını da. 

TV’lere kimin çıkarılacağına da o karar veriyor, hangi gazetede kimin yazacağına da.

Kimin gazete patronu olacağını da o belirliyor, kimin hangi TV’yi satın alacağına da.  

Hangi okullara gideceğimizi de o belirliyor, kaç çocuk yapacağımızı da.

Ondan başka ülkede kimsenin zerre kadar kıymeti yok. Ondan başka kimse görülmüyor, sesi duyulmuyor.

Çünkü onun kadar bu ülkeyi seven başka kimse yok. 

Ne milyarlarca yatırım yapıp, binlerce kişiye istihdam sağlayan bir işadamının zerre kadar kıymeti var bu ülkede, ne de çok değerli kitaplar yazan bir yazarın.

Ne tıp alanında üstün işlere imza atan bir bilim adamının, doktorun yaptığı işin kıymeti var, ne de çok esaslı filmler çeken bir yönetmenin.

Ne iyi bir ressam artık dikkat çekiyor, ne de çok iyi bir müzisyen.

Siyaset dışında yapılan hiçbir işi toplumda ilgi görmüyor. Takdir edilmiyor.

Çünkü herkes gözünü ona dikmiş, onu izliyor.

Üstelik Erdoğan’ın bütün bunları yapması, etkinliğini sürdürmesi için ona destek çıkan binlerce Erdoğanist var.

Kendisinin gözükmediği anlarda karşımızda bu sefer Erdoğanistleri buluyoruz.

Tablo böyleyken kimin başbakan olacağının ne önemi var Allah aşkına?

Nedir bu merak?

Bu tabloyu bozacak, tersine çevirecek; bir odak, bir muhalif zeka var mı Türkiye’de?

Muhalifi, yandaşı bütünüyle Erdoğan’a teslim olmuş medya ve bu kifayetsiz muhalefet partileri Erdoğan’ın bu “tek adamlık” politikalarını boşa çıkarabilirler mi?

Erdoğan’ı kurumsal hareket etmeye ve onu ülkeye bir mahalle gibi değil, bir devlet gibi yaklaşmaya zorlayacak bir zeka var mı?

Yani demek istediğim şu: Mesele kimin başbakan olacağı değil, bu ülkenin değerleri ve kurumları tahrip edilmiş, etkisizleştirilmiş bir “tek adam” ülkesine dönüşmesi.

Türkiye giderek Ortadoğu ülkelerinde sık görülen din soslu “Otoriter” devletie dönüşüyor.

Bunu görmek, bu gidişatın nasıl engelleneceğine kafa yormak, sağlıklı politikalar belirlemek gerekiyor.

Erdoğan’ın özgür, demokrat, saygın,  herkese huzur veren, çatışmayı değil dostluğu ve kardeşliği önemseyen ayrımcılığı değil, birliği teşvik eden  bir cumhurbaşkanı olması pek mümkün gözükmüyor.

Bunu yaptığı adaylık konuşmasında hepimize gösterdi.

Tablo bu kadar vahimken kimin başbakan olacağıyla ilgilenmek size göre de biraz çocukça ve yüzeysel bir merak değil mi? twitter.com/acikcenk