BIST 10.083
DOLAR 32,40
EURO 34,80
ALTIN 2.434,31

Duygu Canbaş’ın deprem suçu ne?

Van’ı yerle bir eden 7.2 şiddetindeki depremin ilk dakikalarında televizyon kanalları “habercilik hızı” ile bazı medya kazaları da yaptılar.

 Haber Türk Televizyonu bölgeden gelen ilk görüntülerini metinsiz yayınlamak zorunda kaldı doğal olarak… Böylesi durumlarda iş kamera karşısındaki “talihsiz” spikere kalır… Ondan bir şeyler söylemesi istenir.

Genç meslektaşımız Duygu Canbaş da o sırada içinden geçerleri “filtresiz” olarak söyleyiverdi:

-Deprem her ne kadar Van’da da olsa, hepimiz çok üzüldük!

İnternet siteleri bu sözlerin üzerine atladı:

-Haber Türk spikerinden büyük gaf!

Ülkenin bir bölümüne “orası” diye bakan zihinsel bölünmenin açık seçik ifadesi olan bu söylem için genç spiker suçlanabilir mi?

Depremin olduğu gün bayilerde satılan gazetelerin “ezici çoğunluğu” Duygu’nun duygularından kat be kat ötelerde birinci sayfalarla çıkmışlardı okurlarının karşılarına…

-Vur vur inlesin, bütün Kürtler dinlesin! tarzındaki gazeteler ruhuna sinmiş savaş dili halklar arasında nefreti körükleme yarışına girmişlerdi. Ondan bir gün önceki gazeteler de aynı ruh hali içindeydiler.

Sadece gazeteler mi?

Devletin en tepe noktalarından bile “vur-kır- parçala bu maçı al” mesajları yükseliyordu:

-Aynı acıları misliyle onlara da yaşatacağız!

Değerli sanatçı Zülfü Livaneli ertesi gün Vatan gazetesindeki köşesinde haklı olarak soruyordu:

-40 bin kişiyi kaybetmiş olanlardan, daha kaç kişinin ölmesi gerekiyor ki, arzulanan acıları onlara yaşatalım?

Böylesine bir akıl tutulması içinde olan ülkenin “o bölgesini” vuran deprem kimin içini ferahlatabilir?

Büyük bir felaket karşısında bile “onlar” ve “biz” ayrımı içinde olmak insanlığın hangi kademesine yerleştirilebilir?

Duygu Canbaş’ın o an ağzından kaçan bu sözlerin esas sorumlusu genç bir gazeteci olmamalı. Ona o sözleri söyleten ortamı sorgulamalıyız. Ve o ortamı oluşturan zehirli dilin mimarlarını…

Bu soruların cevaplarını bulabilirsek o zaman sorabiliriz:

-Duygu Canbaş’ın suçu ne?  

 

 

Depremde devletin hastanesi

 

Van depremi ile ilgili haberlerin altına yorum yazan bazı “insanların” içlerinde çalan zillerin sesi satırlardan taşıyordu:

-Şimdi beğenmedikleri devletin hastanelerine gitsinler bakalım!

Bu ülkede direkt ve dolaylı vergilerin tümünü sanki Türkler veriyormuş gibi bir bakış açısını sergileyen bu satırlar ne yazık ki, birçok “aklı başında” insan tarafından da benimsenmiş görünüyor.

Son zamların ardından 9 liralık bir paket sigaranın 7.5 lirasının vergiye gittiğin ekonomi sayfalarında yer aldı. Kürtler bu sigaraları 7.5 liralık devlet payını vermeden mi alıyorlar? Ücretli ve maaşlı Kürtlerin bordrolarında vergi dilimi yok mu?

O halde bu ayrımcılığın bir ölçüsüzlüğü karşısında ne diyeceğiz?

Tek kelime: Pes!