BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67

Diyarbekir’de Ramazan havası

Bu toplumun ruhuna selam verenlere, selam olsun diyor ve herkesin Ramazan’ı tekrar tebrik ediyorum.

Gaflet öyle bir şey ki bazen bir kişi, bazen bir şehir, bazen de bir ülke gaflete kapılabiliyor.

Çok değil birkaç yıl önce Ramazan gelince nefis ve şeytanın da katkılarıyla nerdeyse oruç tutmamak, açıktan su içmek, yemek yemek sigara dumanını üfürmek bu nazik şehirde moda haline gelmişti, sanki Kürt olmanın birinci şartı oruç tutmamakmış gibi çarpık bir düşünce sanal olarak oluşmuştu.

Sanal diyorum çünkü bu halkın özü ile bağdaşmayan bir durumdu, belliydi ki bir gaflet haliydi, defacto bir durumdur, sürdürülebilir bir hal değildi, öyle de oldu, elhamdülillah.

Bu gün sağıma soluma bakıyorum lokantaların çoğu Ramazan münasebetiyle kapalı, akşamüzeri sofralara tat katan çiğ köfte yoğurarak rızıklarını beklerken, bizim mahallenin tüm kahveleri öğle sonrası açılıyor çay ikramı da yok, müşteriler orucun verdiği maneviyatla sohbet ederek akşam ezanını bekliyorlar, yani Diyarbakır Diyarbekir’e dönüşüyor elhamdülillah.

Siyasi partiler Ramazan’ın bereketinden faydalanma konusunda aralarında yarışırcasına bir anlamda günah çıkarırcasına halkın gönlünü almaya, bir nevi eski hatalarından vazgeçerek hatalarını telafi etme yolunu deniyorlar.

*Bir yandan kentin birçok yerinde belediyelerimizin iftar çadırları dikkatimizi çekerken,

*CHP’nin Batıkent meydanında bini aşkın vatandaşa ikramda bulunan iftar çadırı,

*HDP’nin “Remezana Şerif Piroz be” (Şanı yüce Ramazanın mübarek olsun) yazılı kentin bir çok yerine astıkları pankartları, hepsi de Ramazan ayının maneviyatının gücünü gösteriyor kanaatimce.

Allah var geçen sene İnsan Hakları Cemiyeti (İHC) adına HDP il başkanlığını ziyaret etmiştik, içerinin havasının temizliği sigara içilmediğinin işaretiyken biri “Kusura bakmayın Ramazan münasebetiyle bir ikramda bulunamadık başka zaman bekleriz” demesi bizi ziyadesiyle memnun etmişti.

AK Parti, Saadet Partisi ve Hüda-Par’ın çalışmalarını ele alırsak bir yazı dizisi çıkar, dolayısıyla yazıyı fazla dağıtmak istemiyorum.

Bu toplumun manevi dinamiklerinden olan ve Kur’an ayı olarak bilinen Ramazan inşallah her kesimden insanımız arasında bir ülfet peyda edecek ve selam ve dua ile aramızda barışık bir tarzda yaşama imkanını buluruz diye düşünüyorum.

İlginç bir pankart daha dikkatimizi celbediyor ki o da kimi bilbordlarda “Ramazan Şanlıurfa’da tutulur” ifadesidir. Diyarbekir’liler bunu kıskanarak “Bu da laf mı? Bizim şehrimize ne olmuş?” Diye eleştirenler var, işte hayırda yarışmak, kıskanmak bu olsa gerek.

Başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem azabından kurtuluş olan bu mübarek ayın yüzü suyu hürmetine inşallah şehrimizde ülkemizde toplumsal bir huzur tesis edilir ve insanımız huzur ve mutluluk içinde, güven için de yatırım, üretim ve istihdamla artık meşgul olur diye dua ediyorum, etmeliyiz.

Ülkemizde, bölgemizde, şehrimizde ancak manevi değerlerimizi yaşatırsak huzur içinde yaşayabilir diye düşünüyorum.

Ovada barış deyip, dağda savaşmayı yaşatan düşüncelerle, selam ve duayı unutan bir zihniyetle hayatın dengesini kurmanın hayal olduğu deneyimini çok pahallı olarak tecrübe ettik.

Yanlış yoldan doğru hedefe varılamayacağını bu aşamada da hala anlamayanlara üzülmemek elde değildir.

Bu toplumun ruhuna selam verenlere, selam olsun diyor ve herkesin Ramazan’ı tekrar tebrik ediyorum.

İyi ki Müslümanız, iyi ki oruç aracılığıyla nefsimizi tedip etme gibi bir imkanımız var, o kendini beğenen nefis Allah’ın izni olmadan bir bardak suyu bile içemeyeceğini yaşayarak zayıflığını fark ediyor.

Hayırlı Ramazanlar diliyorum.