BIST 9.717
DOLAR 32,53
EURO 34,92
ALTIN 2.435,52

Dicle Üniversitesi'ni küçük düşürmeyin!

Yarım asır önce kurulan Dicle Üniversitesi bir türlü kabuğunu kıramadı, üniversite adı verilen üniversitelerin o özgür vasfına kavuşamadı.

Yarım asır önce kurulan Dicle Üniversitesi bir türlü kabuğunu kıramadı, üniversite adı verilen üniversitelerin o özgür vasfına kavuşamadı.

Bir zamanlar ibadetten bağımsız, seküler yaşam tarzını tercih eden, eski devletin istediği insan profilini rahat yaşarken, elit kesimin çocuklarının anca gide bileceği durumdayken üniversitemiz özgür bir ortamdı ondan da bize kala kala  kültürüne, örf, adet ve inancına aykırı hareket edip, günümüz sorunlarına alt yapı hazırlayan kimseler kaldı.

İslam toplumunda bu fikir tutmayınca bu defa zor kullanmaya başladılar, bazı bölümlerinde faşist, bazı bölümlerinde komünist kimselerin militarist bir hava estirerek hüküm sürdürdüğü birer yuva haline geldi.

Daha düne kadar PKK taraftarlarının hava cıva attığı Dicle üniversitesi bu süreçte devlete karşı yanlış yapınca devletin demir pençesiyle karşılaştı ve bir adım geriye attı, şimdi de başka başka herifler bellerindeki silahı arada bir gösteriyorlar.

Baksanıza 2 Mart günü İstanbul vekili Metin Külünk’ün konferansında neler yaşanmış? Haksızlıklara karşı tahammül etmeyip mücadeleci yönüyle tanınan Doç.Dr.Ahmet İnan katkı-soru tarzı temalı bir konuşması oluyor ama buna karşı gösterilen tepki tam bir fiyasko.

Ahmet beyin katkısı kısaca şöyle; Efendim bir ara bazı illerimiz negatif bir ayırımcılıkla süper vali diye bir valinin yönetimine bağlanmıştı, acaba bu defa da benzer illeri aynı şekilde bir yönetim merkezine bağlayıp buna Kürdistan eyaleti diyip bu defa pozitif bir ayrımcılığa tabi tutamaz miyiz?

Bu soru karşısında Metin Bey vatanın bölünmezliğinden bahsederken, birileri terbiyesizlik yapma,  bu ne şerefsizlik deyip üniversite ortamında bir hocaya söylenmeyecek ifadeler kullanabiliyor maalesef.

Halla hala Demokratik bir ülkede böyle bir fikri paylaşmaktan daha normal ne olabilir demeden edemiyorum. Bu şekilde dengesiz hareket edip Dicle Üniversitesine leke süren kimseler konumları ne olursa olsun uyarılmasından yanayım.

Ben buna benzer bir fikri Cumhurbaşkanımızın himayesinde çalışan TASAM’ın düzenlediği Ortadoğu Kongresinde dile getirdim, tenkitten öte takdir topladım üstelik Mustafa Kemal Üniversitesinin ev sahipliğinde toplantı gerçekleşmişti. Hatay’da yaşanabilen özgürlüğü neden birileri Diyarbakır’a fazla buluyor?

Birileri bu yanlışlarıyla Rektörümüz  Prof.Dr.Talip Gül hocamıza ayak bağı oluyorlar.Bu kimseler polis olabilir, akademik personel olabilir, dışarıdan konferansa katılan bir kimse olabilir.

Bunları uyarmak, cezalandırmak üniversitenin disiplin ölçülerinin gereği olsa gerek. Sakın ola bu kibar konuşmasından dolayı Ahmet hocaya bir sıkıntı verilmeye!

Ayrıca Metin Külünk Beye de söyleyecek iki çift lafım var. 2007 yılında 7 oturum, 21 saat, iki gün boyunca Diyarbakır’da iki günlük uluslar arası bir Kürt konferansı gerçekleşti. Konferans Diyarbakır’da ama ev sahibi Alman konsolosluğuydu.

Ennetice denildi ki nüfusları 25-30 milyon olan Kürtlerin devleti yok, bu Kürtler arasında Psikolojik bir sıkıntı oluşturuyor. Dolayısıyla Irak Kürdistan’ının devletleşmesi lazım, Suriye ve İran federatif yapıya kavuşmalı. Ama Türkiye Kürtleri başta İstanbul olmak üzere Anadolu’ya dağıldıkları için bölgesel idari yapı onları kurtarmaz, ancak Anayasal düzeyde hak ve özgürlüklerini vereceksiniz ta ki ülkenin her yerinde kendini birinci sınıf vatandaş hissetsinler.

Metin Bey! eğer sen bu nazik teklife inanıyorsan ehlen ve sehlen, yok eğer sıra Kürt ve Kürdistan’a gelin gelince hemen bölücülük aklına geliyorsa ve konuyu başka tarafa çekecekseniz lütfen zahmet edip buralara gelmeyin olur mu?

Hani bir laf var: Gölge etme başka ihsan istemez.

Benden söylemesi.