Devletin Kürt yalanları
Gazetelerin sayfaları yeniden ateş-barut-kan kokuları arasından geçen haberlerle dolup taşıyor. Hakkari’nin Şemdindi ilçesinde PKK saldırısı sonucu şehit düşen onbaşı Erkan Akdeniz’in Iğdır’da cenaze töreni Kürtçe ağıtlar eşliğinde kaldırıldı.
Gazetelerin sayfaları yeniden ateş-barut-kan kokuları
arasından geçen haberlerle dolup taşıyor. Hakkari’nin Şemdindi
ilçesinde PKK saldırısı sonucu şehit düşen onbaşı Erkan Akdeniz’in
Iğdır’da cenaze töreni Kürtçe ağıtlar eşliğinde kaldırıldı.
Siirt’in Pervari İlçesi Doğanköy kırsalındaki çatışmada
hayatını kaybeden 10 PKK’lıdan ikisi ailesini teslim edildi.
Diğerleriyse devlet gözetiminde Siirt Belediye Mezarlığına sessizce
defnedildi.
Eğer aileleri tarafından cenaze törenleri yapılabilseydi onlar
da Kürtçe ağıtlarla uğurlanacaklardı son yolculuklarına…
Bu gençler neden ölüyorlar?
Yıllar önce “Kürt” olmak bir suçtu!
Sonra Kürt olmak suç kabul edilmedi.
Bu sefer de Kürtçe konuşmak suç haline getirildi.
Kürtçe konuşulduğunda ülkenin bölüneceği ciddi bir tez olarak
ileri sürüldü. Kürtlere, Kürtçe konuşturmamak için olmadık cefalar
çektirildi.
Bugün devletin bir televizyon kanalı (TRT 6) tam gün Kürtçe
yayın yapıyor.
Demek ki Kürtçe konuşmak, şarkı türkü söylemek, film izlemek
ülkeyi bölmüyormuş!
O zaman 1980’ler ve 1990’lar boyunca Güneydoğu’da yaşayan
insanlara o dil zulmü neden yapıldı? Bunun hesabını kim verecek?
Sadece Kürtçe konuştukları için binlerce insan, yargılandı,
hapislere düştü, işkence gördü.
Demek ki, devletin yıllardır pompaladığı Kürtçe ile bölünme
tezi, içi boş bir yalandan ibaretmiş!
Yıllar sonra bugünleri de aynı şekilde anacağız.
Çekilen bu acılar, gencecik insanlarımızın ölümü, arkasında
kalanların ıstırapları, gözyaşları büyük bir yalanın sürdürülmesi
uğrunaymış, diyeceğiz.
Bizlere yıllardır ne diyorlar?
-Devlet pazarlık yapmaz!
Koca bir yalan… Devlet her zaman pazarlık yapıyor!
Sendikalarla oturup işçilerin saat ücretleri üzerinden kuruş
pazarlığı yapmıyor mu?
Pekâlâ, yıllardır dağlarda savaştığı PKK ile oturup
konuşabilir. Namlu mesafesinde yıllardır süren “muhataplık” bir
masanın iki tarafında barış içinde oturularak sürebilir.
Bu mümkündür!
Hayır, olamaz diyenler yine yalan söylüyorlar.
Çünkü devlet PKK ile de pek çok kere karşılıklı oturup
anlaşmalar yaptı. Bunu siyasetle ilgili olan herkes biliyor. Sadece
halktan gizleniyor. Halk bunu aleni olarak öğrenirse o zaman
dağlarda ölen çocuklarının hesabını soracak. Ama bu sorulardan
kaçmak için gerçekler perdeleniyor, satır aralarına gizlenerek
deşifre edilmeleri bekleniyor.
Abdullah Öcalan’ın yargılanması sırasında medyanın gözleri
şehit ailelerinde olduğu için tutanaklarla fazla ilgilenen
olmadı.
İmralı duruşmaları sırasında Öcalan’ın sözleri tutanaklara
geçti.
PKK silah bırakacaktı. Ama bir şartı vardı, dağdakiler şehre
indiklerinde cezaevine girmeyeceklerdi.
Devlet bunu kabul etmedi.
PKK gerillalarının Güney Kürdistan’a (Kuzey Irak) geçmelerinin
daha doğru olacağını düşündü. Bütün silahlı PKK’lıların Güney’e
geçmesi üzerinde devlet ile PKK lideri Öcalan arasında mutabakat
sağlanmıştı.
Şimdi burası çok önemli… Öcalan ile görüşen subay projeye bir
opsiyon koyuyor:
-Hepsini geçirme, 500 kadar PKK’lı içerde (Türkiye) kalsın,
lazım olur!
Silahlı gerilla gücü ne için lazım olabilir?
Bugünlerin gazete sayfalarına dikkatlice bakınca anlamak hiç
de zor değil:
-Devletin Kürt yalanlarına devam etmesi için!