BIST 10.219
DOLAR 32,23
EURO 34,74
ALTIN 2.455,23

Devletin Kürt yalanları

Gazetelerin sayfaları yeniden ateş-barut-kan kokuları arasından geçen haberlerle dolup taşıyor. Hakkari’nin Şemdindi ilçesinde PKK saldırısı sonucu şehit düşen onbaşı Erkan Akdeniz’in Iğdır’da cenaze töreni Kürtçe ağıtlar eşliğinde kaldırıldı.

 
Gazetelerin sayfaları yeniden ateş-barut-kan kokuları arasından geçen haberlerle dolup taşıyor. Hakkari’nin Şemdindi ilçesinde PKK saldırısı sonucu şehit düşen onbaşı Erkan Akdeniz’in Iğdır’da cenaze töreni Kürtçe ağıtlar eşliğinde kaldırıldı.
Siirt’in Pervari İlçesi Doğanköy kırsalındaki çatışmada hayatını kaybeden 10 PKK’lıdan ikisi ailesini teslim edildi. Diğerleriyse devlet gözetiminde Siirt Belediye Mezarlığına sessizce defnedildi.
Eğer aileleri tarafından cenaze törenleri yapılabilseydi onlar da Kürtçe ağıtlarla uğurlanacaklardı son yolculuklarına…
Bu gençler neden ölüyorlar?
Yıllar önce “Kürt” olmak bir suçtu!
Sonra Kürt olmak suç kabul edilmedi.
Bu sefer de Kürtçe konuşmak suç haline getirildi.
Kürtçe konuşulduğunda ülkenin bölüneceği ciddi bir tez olarak ileri sürüldü. Kürtlere, Kürtçe konuşturmamak için olmadık cefalar çektirildi.
Bugün devletin bir televizyon kanalı (TRT 6) tam gün Kürtçe yayın yapıyor.
Demek ki Kürtçe konuşmak, şarkı türkü söylemek, film izlemek ülkeyi bölmüyormuş!
O zaman 1980’ler ve 1990’lar boyunca Güneydoğu’da yaşayan insanlara o dil zulmü neden yapıldı? Bunun hesabını kim verecek? Sadece Kürtçe konuştukları için binlerce insan, yargılandı, hapislere düştü, işkence gördü.
Demek ki, devletin yıllardır pompaladığı Kürtçe ile bölünme tezi, içi boş bir yalandan ibaretmiş!
Yıllar sonra bugünleri de aynı şekilde anacağız.
Çekilen bu acılar, gencecik insanlarımızın ölümü, arkasında kalanların ıstırapları, gözyaşları büyük bir yalanın sürdürülmesi uğrunaymış, diyeceğiz.
Bizlere yıllardır ne diyorlar?
-Devlet pazarlık yapmaz!
Koca bir yalan… Devlet her zaman pazarlık yapıyor!
Sendikalarla oturup işçilerin saat ücretleri üzerinden kuruş pazarlığı yapmıyor mu?
Pekâlâ, yıllardır dağlarda savaştığı PKK ile oturup konuşabilir. Namlu mesafesinde yıllardır süren “muhataplık” bir masanın iki tarafında barış içinde oturularak sürebilir.
Bu mümkündür!
Hayır, olamaz diyenler yine yalan söylüyorlar.
Çünkü devlet PKK ile de pek çok kere karşılıklı oturup anlaşmalar yaptı. Bunu siyasetle ilgili olan herkes biliyor. Sadece halktan gizleniyor. Halk bunu aleni olarak öğrenirse o zaman dağlarda ölen çocuklarının hesabını soracak. Ama bu sorulardan kaçmak için gerçekler perdeleniyor, satır aralarına gizlenerek deşifre edilmeleri bekleniyor.
Abdullah Öcalan’ın yargılanması sırasında medyanın gözleri şehit ailelerinde olduğu için tutanaklarla fazla ilgilenen olmadı.
İmralı duruşmaları sırasında Öcalan’ın sözleri tutanaklara geçti.
PKK silah bırakacaktı. Ama bir şartı vardı, dağdakiler şehre indiklerinde cezaevine girmeyeceklerdi.
Devlet bunu kabul etmedi.
PKK gerillalarının Güney Kürdistan’a (Kuzey Irak) geçmelerinin daha doğru olacağını düşündü. Bütün silahlı PKK’lıların Güney’e geçmesi üzerinde devlet ile PKK lideri Öcalan arasında mutabakat sağlanmıştı.
Şimdi burası çok önemli… Öcalan ile görüşen subay projeye bir opsiyon koyuyor:
-Hepsini geçirme, 500 kadar PKK’lı içerde (Türkiye) kalsın, lazım olur!
Silahlı gerilla gücü ne için lazım olabilir?
Bugünlerin gazete sayfalarına dikkatlice bakınca anlamak hiç de zor değil:
-Devletin Kürt yalanlarına devam etmesi için!