BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67

Danimarka Kraliyet Sarayı’ndan bildiriyorum

Gezinin bütünü çok enteresandı. Ama size asıl, Cumhurbaşkanı Gül’ün Kraliçe’nin onuruna düzenlediği konseri anlatmak istiyorum.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Danimarka seyahatine katıldım. Yediklerim, içtiklerim benim olsun gördüklerimi size anlatayım.

Gezinin bütünü çok enteresandı. Ama size asıl, Cumhurbaşkanı Gül’ün Kraliçe’nin onuruna düzenlediği konseri anlatmak istiyorum.

Ama önce diğer detaylara kısaca değineyim.

İlginç bir gezi oldu.

Pazartesi öğleden sonra 3 civarında Danimarka’ya vardık. Kopenhag'a yaklaştığımızda bizi F 16’lar karşıladı. Kraliçe, Cumhurbaşkanı  Gül’ü krallar gibi karşılıyordu.

Uçağımızın pilotu F16’ların bize eşlik ettiğini anons edince herkes pencerelere yöneldi.

İnsan hakikaten de bu tür seremonilerden etkileniyor.

Sıçak bir karşılamaydı. Sadece diplomatik nezaketi kast etmiyorum. Güler yüz, gösterdikleri yakınlık, içtenlik… Hemen fark ediliyordu.

Akşam Kraliçe ll. Margrethe’nin Cumhurbaşkanı Gül’ün onuruna vereceği yemek vardı.

Katılım için frak zorunluydu. Ya frak giymeyip o yemeğe katılmayacaktım ya da bu komikliği göze alıp orada gözlem yapacaktım. İkincisini tercih ettim.

Yemeğe Türk gazetecilerden 3 kişi katıldık. Ben, Süleyman Gündüz ve Gülay Göktürk.

Ömrümde ilk defa frak giydim.

Kraliyet ailesiyle görüşmeye hazırdım.

Erkeklerin frak, kadınların boydan siyah elbise giydiği bir ortamın ilginç bir şekilde resmiyetten uzak bir havası vardı.

Görseydiniz yemeğe katılan -işadamları çoğunluktaydı- bütün Türkler kraliçenin sarayını bir anda nasıl kahvehaneye çevirdik.

Sigara serbest, Sohbet koyuydu.  Bir de hepimizin kraliyet aile bireyleriyle fotoğraf çektirme yarışı… Görülmeye değer manzaraydı.

Yemekte en çok dikkatimi çeken kraliyet ailesinin sadeliği ve konuklarına gösterdikleri resmiyetten uzak yakınlık.

Ama en önemlisi Danimarka başbakanının tevazusu. Ne bir protokol uygulaması, ne bir koruma ne de bir eskort… Tek başına geldiği yemekten yine bindiği bir araçla tek başına ayrıldı. Hani şu Nelson Mandela’nın cenaze merasiminde Barak Obama ile Michelle Obama’nın arasına oturan hanımefendi var ya o.

Neyse ertesi akşam Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Kraliçe’nin onuruna düzenleyeceği konser var.

Fatih Erkoç’u görünce itiraf etmeliyim ki “daha iyi bir seçim yapılabilirdi” diye düşündüm.

Fakat,  Fatih Erkoç, olağanüstü bir performans sergiledi.

Muhteşem bir konserdi. Çok iyi hazırlanmıştı. Repertuar da çok isabetliydi.

Erkoç ilk önce kendisine ait ‘anı ‘ isimli şarkıyı söyledi.

Ardından Münir Nurettin Selçuk’un Kalamış adlı o muhteşem eseri geldi.

Hemen ardından Sadi Işılay’ın bestelediği Sultaniyegah Sirto. Salon adeta büyüleniş vaziyette Fatih Erkoç’u dinliyordu.

Bir taraftan şarkılara eşlik ederken diğer taraftan da kraliyet ailesinin, yüzleri hayranlıkla aydınlanmış üyelerini izliyordum.

Derken, Yunus Emre’nin  Bana Seni Gerek Seni  ilahisi söylendi. Bir süre sonra Danimarkalı müzisyen  Albinoni’nin Adagio’su çalınınca salonda büyük bir heyecan dalgası oluştu.

Bir ara baktım kral, kraliçe, prens ve  prensesler  Fatih Erkoç’a eşlik ediyor.

Ve ardından, gönül telimizi titreten Aşık Veysel’in Uzun İnce Bir Yoldayım türküsü söylendi.

Konserin sonuna gelmiştik. Fakat kimse bitmesini istemiyordu. Özellikle konuklar bir tane daha isteriz diye tempo tutunca Fatih Erkoç Dönülmez Akşamın Ufkundayız ile konseri tamamladı.

Önce, konseri dervişane bir ruh haliyle izleyen Hürriyet yayın yönetmeni Enis Berberoğlu’na sordum: Nasıldı? Enis Berberoğlu: “Tek kelimeyle muhteşemdi” dedi. Sonra solumda oturan Ahmet Taşgetiren’ e döndüm : “Nasıldı konser Ahmet bey ?” O da çok beğenmişti. 

Sonra kokteyle geçtik. Prenses Marie’nin yanına gittim: "Bu geceyi okurlarıma anlatmak istiyorum sizinle bir fotoğraf çekilebilir miyiz, yazıda kullanmayı düşünüyorum da" dedim.  Prenses önce sağına soluna bakındı ve alçak sesle "Acele et kocam görmesin yoksa kıskanıyor" diyerek hızlıca yanıma dikildi. Konseri nasıl buduğunu sordum. Çok beğenmişti: “Muhteşem, unutamayacağım bir gece oldu” dedi.

“Demek herkesi mutlu edecek değerlerimiz var. Önemli olan, bunları paylaşıma açmakmış” dedim içimden

Bütün bunları diplomasinin, nezaketin, sıcak ve içten diyalogun yaydığı havanın ne derece tesirli olduğuna dikkatinizi çekmek için anlattım.

Burada diplomasinin üst düzey ilişkilere etkisini görünce Başbakan Erdoğan’ın geçtiğimiz aylarda Brüksel ve Almanya’da yaptığı bol tekbirli mitinglerin büyük bir hata olduğuna bir kez daha inandım.

Twitter.com/acikcenk