BIST 10.219
DOLAR 32,21
EURO 34,86
ALTIN 2.444,47

Cemaat’e bir haberim var

30 Mart seçiminin ardından “Cemaat’in Türkiye’ye yaptığı büyük kötülük” başlıklı yazımda şöyle demiştim: “Cemaat’in devlette söz sahibi olma arzusu, Türkiye’ye pahalıya mal oldu.

30 Mart seçiminin ardından “Cemaat’in Türkiye’ye yaptığı büyük kötülük” başlıklı yazımda şöyle demiştim:

“Cemaat’in devlette söz sahibi olma arzusu, Türkiye’ye pahalıya mal oldu.

Uydurma delillerle, sahte belgelerle önce Ergenekon sürecini sulandırdılar. 5-10 darbecinin yanına yüzlerce insanı katarak davanın toplumdaki meşruiyetine gölge düşürdüler.”

Şöyle devam etmiştim: “İran aleyhtarlığını abartmaları, İsrail’in açıktan eleştirdiği Hakan Fidan’ı hedef yapmaları, operasyonlarda benimsedikleri üslup ve tarz… Tüm bunlar toplumda “Cemaat, dış güçler adına devleti ele geçirmeye çalışıyor” algısının oluşmasına neden oldu.

İşte bundan dolayı AK Parti tabanı 17 Aralık’ta ortaya saçılan ses kayıtlarına ve belgelere inanmadı.

İnananlar da cemaatin operasyonlarını, hükümetin yolsuzluklardan daha tehlikeli gördü.”

Evet böyle yazmıştım.

***

Birkaç gündür Ardahan’daydım. Yazdıklarımın doğruluğunu sınama fırsatı buldum.

İnsanlarla konuştum.

Cemaat’in devleti ele geçirmeye çalışan tehlikeli bir yapı” olduğu görüşü çok yaygın.

İnsanlar “Cemaat’in dış güçler adına Erdoğan’la uğraştığına” inanıyor.

Bu yapı ile mücadelede, Erdoğan bir anlamda kurtuluş olarak görülüyor.

Bundan dolayı kimse yolsuzluk iddiaları ile ilgilenmiyor. Hatta bütün bu yolsuzluk iddialarına “Paralel yapı’nın amacına ulaşmak için uydurduğu belgeler” diye bakıyorlar.

Bu görüş sadece dindar seçmen arasında değil, toplumun her kesiminde var.

Cemaat’in Ergenekon ve Balyoz gibi davalardaki tutumundan dolayı seküler kesimler endişeye kapılmıştı. Erdoğan’la alakalı davalardaki tarz ve üsluplarından dolayı da dindarlar benzer endişeye kapılmış.

Erdoğan’ın her konuşmasında “Paralel yapı” ile mücadeleye bu kadar sık vurgu yapmasının nedeni de sanırım toplumun bu konudaki yüksek hassasiyeti.

“Erdoğan olmazsa Cemaat devleti ele geçirir” korkusu insanları Erdoğan’ın etrafında kenetlemiş.

Yani siz İran ajanı gibi tuhaf suçlamalarla hükumete muhalefet ettikçe, bazı istihbarat bilgilerini muhalefetinize malzeme yaptıkça, eleştirilerinizi Erdoğan aleyhine bir kampanyaya dönüştürdükçe insanlar Erdoğan’a daha fazla yaklaşıyor.

Görünen o ki siz başınızı kaldırdıkça Erdoğan’ın sırtı yere gelmeyecek.

Çünkü bu konuda toplum CHP ve MHP’ye güvenmiyor.

Toplum nezdinde tamiri zor, kötü bir imajınız var.

Bilmek istersiniz diye düşündüm.

***

Erdoğan Muhaliflerine bir uyarı

Bu birkaç günlük gözlemim sonunda fark ettim ki hepimiz havanda su dövüyoruz.

Bütün muhalifler dilini, üslubunu, önceliğini; medyada, bürokraside, siyasette, sesi çok çıkan Erdoğanistlere bakarak belirliyor.

Halbuki sandığa giden, oy veren, sonucu belirleyenler başka. Ben onlara “Tayyipçiler” diyorum.

Ardahan’da Tayyipçilerle konuştum.

Ortada hiçbirimizin hesaba katmadığı bir tablo var.

Yatırımlar, sosyal yardımlar, teşvikler… Topluma muazzam bir kaynak aktarılıyor.

Yollar, hastaneler, okullar, havaalanları, konutlar… yapılıyor. Her taraf şantiye görünümünde.

Bunun yanında insanlar devletten olağanüstü yardımlar alıyor.

İktidar insanlara “yardım” adı altından para vermek için her yolu kullanıyor.

Mesela 35 bin nüfuslu bir ilçeye 2013 yılında dağıtılan sosyal yardım 30 milyon TL.

“Fakirim, evim yok” diyorsun, devlet sana ev yapıyor. “Eşim öldü, 3 çocuğum var okutamıyorum” diyorsun devlet o çocukların tüm masraflarını karşılıyor.  

“Yaşlıyım bana bakacak kimse yok” diyorsun, maaş bağlıyor. “Evde sakat çocuğum var” diyorsun hem maaş bağlıyor, hem de o çocuğa tutacağın bakıcının maaşını ödüyor.  

“Kış geliyor yakacağım yok” diyorsun, kömür gönderiyor.

Daha böyle onlarca destek kalemi var.

Bu sadece dağıtılan yardım.

Bir de teşvikler var.

Mesela “Tarımla uğraşıyorum traktör alacağım” diyorsun, al sana yüzde 50 teşvik.

“Tarlam var yulaf ektim” diyorsun, dönüm başına bir para ödeniyor.

“Hayvancılık yapacağım” diyorsun, masraflarının yüzde 70’ini devlet üstleniyor.

Yani yapacağın en küçük bir yatırımın maliyetini bile neredeyse devlet karşılıyor.

Büyük bir kısmı da hibe şeklinde.

***

Bu teşvikleri gerçekten hak edenler olduğu gibi, istismar eden de çok fazla.

Hatta istismar o kadar büyük ki, tarım alanında bir arpa boyu yol alamıyoruz.

Tüm bu dağıtılan paralara rağmen ne kalıcı bir istihdam oluşuyor, ne de ülkenin gelişmesinde gerçek bir mesafe kat ediliyor.

Büyük bir kesim, verilen teşvikleri istismar ederek kendilerine kaynak oluşturuyor.

İktidar toplumla karşılıklı çıkar üzerine muazzam bir ilişki kurmuş.

Böyle olunca da kimse Erdoğan’ın üslubuna, hakkında saçılan iddialara bakmıyor.

Baksa bile önemsiz görüyor. Ortalıkta dolaşan iddialara ya inanmıyor ya da inanmak istemiyor.

Çünkü aldığı paraya bakıyor. İktidarın başına bir iş gelirse bu yardımların kesileceğini düşünüyor.

***

Bir tarafta “Paralel yapı” endişesi, diğer tarafta dağıtılan yardımlar ve yapılan yol, hastane, okul, havaalanı gibi yatırımlar.

Velhasıl bizim önceliğimiz ile toplumun önceliği o kadar farklı ki…

Üstelik bu farkı nasıl kapatacağımızı bile bilmiyoruz.

Çünkü Erdoğanistlerle tartışmaktan toplumla konuşmaya, dertleşmeye, gerçekte ne olduğunu onlara anlatmaya vakit kalmıyor.