BIST 9.901
DOLAR 32,58
EURO 35,00
ALTIN 2.460,38

Bir Pazar Günü Yazısı : “Özlemin Uğultusu”

Bak her gün güneş doğuyor.

Bir çocuk elinde çantası, giymiş olduğu mavi önlüğü ile okula gidiyor gri sokaklarda, gri bulutların altında.

Bir çiçek kelebeğine kavuşuyor. Gemide güvertedeki adam hiç umursamadan günlük bir ritüelle yıkamaya başlıyor yerleri.

Tüm bu tek dizeliğin arasında “ilerlerken ”, birilerini ve onların hatıralarını da geride bırakmayı peşinen kabul ediyor insan.  Çünkü geleceğe yürümek, “geride kalanlara rağmen” yaşamayı göze almaktır.

Bu nedenle, yaşamımızın başı ve sonu arasında, her anımızın altına gizlenen “ özlemler” vardır.

Peşimizden gelirler. Ellerinde büyür, ellerinde olgunlaşırız.

Zordur işte bu.

Özlersin.

Bir anneyi, babayı ya da sevgiliyi…

Rüyalarda görürsün.  

Her hangi bir yerde, her hangi bir zamanda binlerce kez “keşke şimdi burada olsaydı” diye içinden geçirirsin.

Ve bu çığlığı, çoğu zaman kimseye duyurmadan, kimseye hissettirmeden yaşarsın.  Hani kendiyle konuşana deli derler ya... Seven insan, işte bu yüzden “delidir”  biraz.

Haykırmak, anlatmak istersin ama kızarlar, tepkilerden çekinirsin. İnsan yüzlü duvarlar vardır etrafında. Bu yüzden yalancıktan “unutmuşluk oyunu” oynamaya başlarsın. Çünkü sınırlar çizmişlerdir sana. Unutmak ve yaşamaya devam etmek zorundasındır.

İnsan işte bu sebepten fakir olabilir. Paradan, mülkten değil ama “bir özleyişten bile yoksun olabildiği” için fakir olabilir.

Yoksulluğun en dip seviyesidir bu.

Köhne bir evden ya da su sızdıran bir tavandan… Hepsinden daha beterdir bir özlem içindeki “özlemsizlik dramı”.

Oysa özlemi bir ekmeğe usulca süreceksin her kahvaltıda. Her yemeğe özlem baharatından atacaksın. Perdeleri yıkarken yumuşatıcı ile biraz da özlem karıştıracaksın.

Rahatça, özgürce özleyeceksin.

Özlemek gerekir çünkü bazen.

Vücudun ister, ruhun ister. Bir parçan gibi olur. Hapsedemez, sınırlayamazsın.

Yani;

Bir insandan ayrılabilirsin belki ama “özleminden kaçamazsın”.

Bu yüzden korkmayın, haykırın özlemlerinizi.

Zayıf görünmekten, güçsüz durmaktan çekinmeyin.

Özleyin.

Çünkü özlemek, bir ihtiyaçtır.

 

Kitap Öneren Var mı?

“Kitap öneren var mı?” cümlesi, zannediyorum Twitter’da atılan en popüler tweetlerden biridir. Genelde bu soru “meşhur”larımız tarafından sorulur ama zaman zaman da sıradan Twitter kullanıcılarının da kullandıkları bir yöntemdir.

Onları takip edenler ise samimiyetle kitap önerilerini sunarlar.

Ben de “bugün pazar, ne yapmalıyım?” diye soranlar için; iki kitap önerisinde bulunmak istiyorum.

Çarçabuk ve zevkle okunabilecek iki öykü kitabı.

Biri, Birgül Oğuz’un “Hah” kitabı.

Yazarın dilinin özgünlüğünü seveceğinizi umuyorum. Ayrıca, karakterlerin yaşadıkları duyguları ve psikolojilerini size o kadar iyi yansıtacak ki; eminim siz de okuyunca benim kadar etkileneceksiniz. Öykünün fonunda ise “bindokuzyüzeylül” var.

İkinci önereceğim kitap ise, ABD’li yazar David Vann’ın daha çok yeni Türkiye’deki okurlarla paylaşılan “Bir intihar efsanesi” kitabı.

Öykünün, kurgusuyla, yerine göre sertleşen dili ve son derece akıcı üslubuyla sizi kolayca olay örgüsü içerisine çekip, keyifli bir pazar günü geçirteceğini tahmin ettiğim bir kitap.

Okumak isteyenlere şimdiden;

İyi okumalar efendim.