BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67

Baykal istifa etmeyecek

Baykal istifa ettiği gün, komplocuların bayram günüdür. İstifa ettiği gün; çok sayıda alçağın, az sayıda namusluya galebe çaldığı gündür.

 
Bakın ne diyordu Mesnevi'de Mevlana; "Sofi, saflığı dileyen kişidir. Sofilik, sof elbiseyle, terzilikle, yavaş yavaş yürümekle olmaz. Fakat bu alçak ve aşağılık kişilerce sofuluk, terzilikten ve oğlancılıktan ibarettir." (Mesnevi 5. Cilt. Sayfa 33)
 
 
 
 
 

Baykal istifa etmeyecek

Baykal istifa etmemeli. Etmeyecek de.
Baykal
istifa ettiği gün, komplocuların bayram günüdür.
İstifa ettiği gün; çok sayıda alçağın, az sayıda namusluya galebe çaldığı gündür.
Bundan sonra, istifa etmesi istenen genel başkanların özel hayatlarının günümüz teknolojisi ile yerle bir edilmesi, demektir.

                            *  *  *

 “Baykal, aklanana kadar genel başkan olamaz”mış…
Neden?..
Devletin malını mı çalmış?..

İhaleye fesat
mı karıştırmış?..
Evrakta sahtecilik mi yapmış?..

                            *  *  *

Birlikte olduğu kadını milletvekili yapmışmış?..
Ne yani?..
Belediyeyi birlikte yönettiği, hatta aynı suçlamalardan birlikte yargılandığı kişileri milletvekili yapan parti liderleri
gay mi?..
Onlar da o kişileri ortak çıkarları emrettiği veya ortaya çıkmayan gizli birliktelikleri için mi milletvekili yaptılar?..

“Ne ilgisi var?”
diye sormayın…
Aynı şey…

                             *  *  *

 Ya, kendini çağdaş zanneden ama “Linç” ve “intikam” kültürüyle büyümüş sözde aydınlarımız için ne demeli?..
Onlar da
“Baykal istifa etmeli” diyorlar da başka bir şey demiyorlar…
Bunlar, zinayı suç sayan kanun teklifi hazırlandığında ortalığı ayağa kaldıranlar…

“Karşılıklı Rıza”
nın zina değil aşk olduğunu anlayamayan, evine her gece “dizi film” olarak giren rezillikleri ağzının suyu akarak izleyen (yönettiği gazetede birinci sayfa manşetten veren) ama daha masumu bir siyasi parti genel başkanının başına ve hem de “gizli kamera” ile gelince failleri linç etmeye kalkışan riyakârlar!..

                             *  *  *

 Deniz Baykal’ın yaptığı “zina” imiş…
Yok yaa?..
Şeriat Hukuku’na geçtik de haberimiz mi yok?..
Bu gidişle belli ki o da olacak ama ne bu acele?..

                            *  *  *

Baykal’ın (doğruysa) birlikte olduğu kadın evliymiş?
Ne olmuş evliymiş de?..

Baykal elinde silâhla mı girmiş eve?..
Bıçağı kadının boynuna dayayıp
“ya canını ya ..nı” mı demiş?..
Halk arasında bu eyleme,
“alan razı, satan razı” denir…
Size ne?..
Bize ne?..

                             *  *  *

 Hem; namus sadece bacaklarımızın arasında mı?..
Fukaranın hakkını yiyen, devlet hazinesini soyanlar pek mi namuslu yani?..
Aksine…
Bacak arasında duygu var ama
hazzı da cefası da sadece o iki kişiye ait…
Oysa
Hazine soyuldu mu hepimizin canı yanıyor…
Hepimizin aşı çalınıyor…

                            *  *  *

Anlayamıyorum, anlayamıyorum, anlayamıyorum…
Baykal
’ın bilmem neyi ile, birlikte olduğu iddia edilen hanımefendinin bilmem neyi, bu milletin siyasal iktidarlar tarafından soyulan hazinesinden daha mı değerli?..
Belli ki öyle…
O halde ben
böyle demokrasinin de…
Böyle hukukun da…
Böyle namus anlayışının da…
Böyle namusluların da…

 

 
Özür dilemiyorum…


Törelerin
“din” olduğunu zanneden benim Müslüman’ıma kızmakla yanlış yaptığımı anladım ama o kadar öfkelendim ki bu yatak odası hırsızlarına…
Protesto edecek başka bir kelime bulamadım…
Oysa benim bıraktığım İslâmiyet değildi…
Olamazdı da…
Ben, o türlerin İslamiyet anlayışı ile bir arada olamayacağımı anlatıyordum.
Dedikoducu Müslüman’la benim ne işim var?..
Ben
Kuran'daki Müslümanlığı istiyorum.
Ben,
Hz. Muhammed (sav)'in yaşadığı ve yaşanmasını önerdiği İslamiyet’i istiyorum.
Ben
"Komşunuzun evinin önünden geçerken içeriden gelen sesler duyuluyorsa adımlarınızı hızlandırın" emrine uyulmasını istiyorum.
Bu istediklerim çok şey mi?.

                            * * *

Kaldı ki, "istifa" tek taraflı bir müessesedir…
Ve dinde
“kabul” ya da “ret” hakkı sadece Allah'ındır.
“Kim Müslüman, kim değil”
kararı sadece O verir.
Buradaki inceliği anlayamayanlar için söyleyecek söz bulamıyorum…
Aksi olsa ve ne anlatmak istediğimi ayrıca yazsaydım (şimdi olduğu gibi) okurların zekâsı ile alay etmiş olurdum…
Peki şimdi neden yapıyorum bunu?..
Bana hakaret edenlerin anlaması için…
Peki,
“İslâm’dan istifa ettim “dediğim için özür dileyecek miyim?..
Yooo…
Bin yıl yaşasam, son nefesimde
Baykal’a yapılan edepsizlik için ne düşündüğümü sorsalar yine aynı şeyi söylerdim…

 
 

Alkışlar Cemil Çiçek için çünkü…

 

Bakın gerçek siyaset ve siyasetçi demokrasinin erdemini nasıl koruyor…

“Yargıya intikal eden bir konuda, hele hele siyaset yapan insanlar olarak bizim bir şey dememiz çok doğru olmaz. Sayın Baykal’ı siyaseten eleştiririz, o bizi eleştirir, düşüncelerimizi, fikirlerimizi söyleriz, politikalarımızı karşılıklı beğeniriz beğenmeyiz işin bu kısmı ayrıdır. Ama gündemdeki konu söz konusu olduğunda yargının bu işi netleştirmesi en doğru olanıdır. Belden aşağı vurarak siyaset yapılmasını da ben şahsen doğru bulmam” diye konuştu.

Ben de bu asil davranışından ötürü Cemil Çiçek’ alkışlıyorum…

 
 
Savunma şu Baykal'ı abi yaa!

Çok sevdiğim ve görüşlerine değer verdiğim bir kardeşim, on beş gün kadar önce, "Başbakan'ı çok savunuyorsun abi" demiş, beni uyarmıştı. Aynı kardeşim bu sefer de "Savunma şu Baykal'ı abi yaa" dedi.
Oysa ne on beş gün önceki yazılarımda Başbakan Erdoğan'dı savundum, ne de dün "İslâmiyet'ten istifa ediyorum" derken amacım Deniz Baykal'ı korumaktı.
Ben, ilkelerden söz ediyorum...
Ben özel hayatlara saygı gösterilmesi ve korunması gerektiğini anlatmaya çalışıyorum...
 
                            *  * *

Bakın, Salih Tuna (herhalde onun dininden de şüphe edecek değilsiniz) Pazar günkü Yenişafak'ta aynı olayın yayınlanmasıyla ilgili ne diyordu:
"Velev ki, malum 'çirkinlik' vuku bulsun; dinimizin emri onu örtmek, gizlemektir; gizli kamera marifetiyle 'günah avcılığına' çıkmak değil..."
Bu satırların hiçbir yerinde Baykal'ı savunmak yoktur ama İslâm Peygamberi Hz. Muhammed'in de buyurduğu gibi, özel hayata saygı vardır.
Gelin bir kez daha hatırlayalım o hadisi:
"Komşunuzun evinin önünden geçerken içeriden gelen sesler duyuluyorsa adımlarınızı hızlandırın."
Bu asil buyruk; "O evde olup bitenlere kulak vermeyin" demek değil midir?..
 
                            *  * *

O tür görüntüleri popüler medya yayınlasa elbette olaya sadece "suç ve ceza" açısından bakar, görüntülerin yayınlamasının ceza hukukunu ilgilendiren bölümünden alıntılar yapardım...
Ama o görüntüleri yayınlayan "En Müslüman Biziz!" diye babalanan bir gurup ise o zaman elbette devreye dini emirleri ve örneklemeleri sokacağım...
Ağız dolusu İnandıklarını söyledikleri İslâm Peygamberi'nin "Komşunuzun evinin önünden geçerken içeriden gelen sesler duyuluyorsa adımlarınızı hızlandırın" emrini kulak arkası edip, bırakın adımlarını hızlandırmayı, komşunun evinin içine kamera koyanların "günahkâr" olduklarını, İslâmiyet'le ilgilerinin olmadığını haykıracağım elbette...
                            *  * *
Mevlâna, Mesnevi'nin 5. ciltinin 10 ve 14. sayfaları arasında bir öykü anlatır.
Kısaca hatırlatmam gerekirse o öykü şöyledir.
Kâfirler, İslâm peygamberinin konuğu olurlar. Hz. Muhammed bu kâfirleri sahabelerine paylaştırır.
İşte bu kâfirlerden en irisini hiçbir ev sahibi yanına alıp götürmeyince o kâfiri de Peygamber alır evine götürür.
Sürüsünde yedi keçi süt vermektedir o günlerde. Tam da yemek zamanı sağılmak üzere eve gelmişlerdir. İri yarı konuk kâfir; ekmekleri de yemekleri siler süpürür, üstlerine yedi keçiden sağılmış sütü de içer.
Gece yattığı odanın kapısı, o kadar açgözlülüğüne kızan halayık tarafından dışarıdan sürgülenir Gecenin bir yarısında sıkışan kâfir kapıyı açmak için ne kadar çabalasa da nafile... Tuvalete gidemeyince sözde rüya görüyormuş gibi yaparak ihtiyaç görmek için girdiği viranelik niyetine yatağı yorganı necasete boğar.
Hz. Muhammed, bu olayı gönül gözleriyle gördüğü için, kâfirin hiç kimseye görünmeden sıvışıp gitmesini, o utanç denizinde boğulmamasını niyaz eder. Gelin görün ki boşboğazın biri o yatağı tutar, "Gör hele bak konuğun ne yapmış" diyerek Peygamberin önüne getirip koyar.
Hz. Muhammed, konuğun ayıbını gözler önüne seren o boşboğaz kişiye; "getir o ibriği, ben kendim yıkayacağım" der...
Ve...
Konuğun pisliklerini kendi mübarek elleriyle yıkar.
 
                            *  * *

Bir yanda İslâm peygamberinin utançları örten büyüklüğü...
Diğer yanda insanları utanç batağına sürükleyip orada boğmak isteyen günümüzün kimi Müslüman'ları...
Şimdi lütfen bir daha düşünüp cevap verin:
Baykal'a yapılan bu tür saldırılar dinin en büyüğü Muhammed tarafından bile böylesine ayıplanmışken...
Günümüz modern hukukuna göre de öylesine ağır suçken ben ne yapmalıydım?..
Şantajcıları ve özel hayat hırsızlarını mı alkışlamalıydım?..
 
 

 

Sen biletçi misin?.

 

Biri diyor ki, “sen cennete gidemezsin…”
Yok ya?..
Sen cennetin biletçisi misin?..