Barış eylemcisi barışçı olur
Savaş söylemi üzerinden insan haklarını savunmak mümkün değildir.
Marmara gemisi ile Gazze’ye yardım malzemesi götürerek İsrail
ablukasını yarmayı amaçlayan İHH tarafından çekilen fotoğraflar,
Hürriyet ile birlikte dünya basınında yayınlandı. İHH de bunların
daha fazlasına kendi sitesinde yer verdi.
Baskını gerçekleştiren İsrailli komandolara “kahraman” unvanı
verilmesi üzerine bu fotoğrafların yayınlanması fikrinin doğduğu
açıklandı.
Yani İsrail’in cakasını “alaşağı” etmek amacıyla hareket
edilmişti!
Bakın görün kahramanlarınızı nasıl hüngür-hüngür ağlıyorlar
mesajı servis edilmişti. İsrailliler de fotoğrafları görünce
“şahane” dediler:
-İşte biz de bunun için (kendimizi korumak amacıyla) ateş
açtık!
YARALI ASKERLERE İLK YARDIM
İHH fotoğrafları arasında bir de insani yardım fotoğrafı var.
Ünlü ağlayan komandonun yarasına pansuman yapılırken çekilmiş
karede İsrailli asker artık ağlamıyor, başındaki yaraya tampon
konuluyor, iki Marmara yolcusu tarafından…
Burada durup şu soruyu sormak gerekiyor:
-Barış eylemcisi ile deniz komandosu arasında ne kadar fark
bulunmalı?
Hemen bağlı bir soru da şu olabilir:
-İlkyardım alan bu İsrailli komandolar nasıl kan revan içinde
kaldılar?
Tıbbi yardım güzel de onları o hale kimin getirdiğini de
sorgulamak gerekiyor. Bütün bunlara içten yanıtlar verdikten sonra
İsrail komandolarının yaptığı katliamı sonuna kadar eleştirmek,
kınamak ve lanetlemek hakkına sahip olunabilir.
CEHPEDE ATEŞ EDEN GAZETECİ
Barış için aktif eylemin her aşaması barışçı olmak
zorundadır.
Barış gönüllü müsün?
Askeri hedef haline gelecek görüntü vermeyeceksin. Gücümün
yettiği yere kadar fiziki şiddet uygularım, bittiği zaman var
gücümle haykırırım: İnsan hakları çiğneniyor!
Böyle bir ölçü olamaz.
Bosna Savaşı sırasında Türkiye gazetesinden Yusuf Sancak adlı
bir muhabir Hasan Celal Güzel ile birlikte Saraybosna’ya gitti.
Dönüşünde okurlarının karşısına fiyakalı bir manşetle çıktı:
“Cephede bir Sırp vurdum!”
Bu şekilde bütün Türk gazetecileri “askeri hedef” haline
getirdi.
Gazeteci savaşta tetiğe basmaz deklanşöre basar.
İSRAİL SOLU VE TÜRKİYE
İnsan hakları, uluslararası dayanışma konularına son yıllarda
dahil olan İslamcı akımlar eski alışkanlarından sıyrılamıyorlar.
Hatırlayalım İstanbul’da bir avuç kalmış Rum azınlık için sık
sık sahneye çıkanlar şöyle slogan atarlar:
-Vur vur inlesin Patrikhane dinlesin!
Nesine vuracaksın ki? 1927 sayımında 130 bin kişi olan
İstanbul Rumları 1460 kişiye inmişler zaten…
Savaş söylemi üzerinden insan haklarını savunmak mümkün
değildir.
Bunun nasıl yapılacağını en yakın olarak İsrail’i solu
gösterdi. Tel Aviv’de Meretz, Hadaş, Şimdi Barış ve Guş Salom
taraftarları geçtiğimiz Pazar günü bir araya gelerek Mavi Marmara
Gemisi baskınını ve Gazze ablukasını kınayan bir miting
yaptılar.
Binlerce İsrailli barış gönüllüsü İsrail bayrakları yanında
Filistin ve Türk bayrakları dalgalandırdılar Tel Aviv’in göbeğinde…
Hatta altı köşeli İsrail yıldızını kırmızı zemine yerleştirip
kenarına bir hilal koyarak Türk-İsrail ortak bayrağı bile
yaptılar.
Barış istemi böyle dile getirilir.
İsrail’de ve dünyanın her yerinde solcular alanlara böyle
çıkarlar:
-Barış eylemcisi, barışçı olur!