BIST 10.320
DOLAR 32,27
EURO 35,09
ALTIN 2.469,84

Yorumsuz/Yorum sizin!

İslam İşbirliği Teşkilatı- İİT'nin Şubat 2014'te Irak'ın başkenti Bağdat'taki toplantısında yaptığım konuşmanın metnini bugün sizinle paylaşmak istiyorum.

İslam İşbirliği Teşkilatı-İİT'nin Şubat 2014'te Irak'ın başkenti Bağdat'taki toplantısında yaptığım konuşmanın metnini bugün sizinle paylaşmak istiyorum. 

"Bismillahilehed, velhemdulillahissemed, vesselatu vesselamu ala Muhammedinil emin ve alihi minel ani ilel ebed. (Klasik giriş duasıdır)

İİT’nın aşama kat ederek bu düzeye gelmesinde katkısı olan herkese teşekkür ederken bu konferansa katılmama vesile olan TASAM yetkililerine de şükranlarımı sunarım.

2010 yılında İİT Konferansı'nda İslam dünyasında sivil toplum örgütlerinin yetersiz çalıştığı öne sürüldü. Ben de bunu dikkate alarak bu alana ilgi gösterdim. Kimi insan hakları, kimi kültürel kimisi de yardım dernekleridir. Acizane tavsiyem siz de bu alana ilgi gösterin.

Bu sene Suriye’deki olaylarla ilgili kaleme aldığım, kusura bakmayın biraz kaba olacak belki “Suriye Serserileri” başlıklı bir yazımda, Beyaz Rusya, Çin ve İran’ın Suriye’nin arkasında duran Lübnan Hizbullahı ve pasif durumda kalan Arap ülkelerini eleştirmiştim.

Suriye yönetiminin arkasında durunca Esad başarılı mı oldu yani? Tam tersine Esad yönetimini oyuna getirdiler ve Suriye, kimi leş kargalarına yem haline geldi, çeyrek asır zaman kaybetti maalesef.

'İslam dünyasından bağımsız Türkiye büyüyemez' başlıklı yazımda ise, Birleşmiş Milletler'in artık günümüzün ihtiyaçlarına cevap veremediği, yeni bir yapılanmaya gidilmesi gerektiğini vurguladıktan sonra özellikle İİT’nın da kendini yenilemesi  gerektiğini “Ting Teng” düzeyinden çıkıp artık bağlayıcı kararlar alabilecek bir teşkilat haline gelmesi gerekliliğine değinmiştim.

Mevlana Hazretleri'nin hoş bir sözü var. “Dün dünde kaldı cancağızım yeni şeyler söylemek lazım” dolayısıyla eğer bu tür istişare ve değerlendirme toplantısında yeni bir şeyler söylemezsek sıradan çalışmalar olur ve olağandışı olan sorunlarımıza çözüm üretemeyiz.

Bu münasebetle diyorum ki,

1-Birey olarak kendimizden, ülkemizden başlayacağı; Hürriyet, fikir özgürlüğü, güven ve eğitim sorunumuzu çözmeliyiz. Dikkat ederseniz bu terimlerin tamamı insan niteliği insan onuruyla ilgili kavramlardır.

2-İnsanımızın aç ve açıkta kalmaması için bir çalışma tarzı ortaya koyacağız.

3-Militarist yatırımları azami derecede azaltma yoluna gideceğiz. En kötü yatırım silaha yapılan yatırımdır. Kullanmadığı zaman paramız boşa gidiyor, kullanılırsa hem canımıza hem malımıza mal oluyor. Bundan daha büyük bir bela mı var!.. Ayrıca silah tüccarları kendine bir Pazar oluşturmak için daima bir kavga ve kargaşaya alt yapı hazırlıyorlar.

4-Parlamento ve taşra arasında bilgi alışverişi sağlamalıyız. Biz Türkiye’de her ayın ilk haftası gündemi değerlendirerek parlamentomuzu bilgilendiriyoruz.Türkiye’nin 22 ilinde 20’si büyükşehir olmak üzere neredeyse yarısında her ay gündemi değerlendirerek TBMM yi bilgilendiriyoruz.

5-İslam toplumunda yaşayan insanlarımıza insan hakları çerçevesinde her türlü güvenceyi vereceğiz; Zalim ve edepsizler hariç herkesin huzur içinde yaşayacağı ve kendini ifade edebileceği güvenceyi vermek durumundayız. Türkiye bu konuda son on yılda ilerlediği için ekonomik ve soysan açıdan kısmen bir düzeye geldi/geliyor.

6-Ülkenin ve dünyanın gerçeklerine uygun, kainatın hakikatleri ve ilahi buyruklara ters düşmeyecek tarzda eğitim öğretim müfredatımızı yapılandırmalıyız. Tevhit inancını esas almakla birlikte ülkemizde var olan tüm etnik ve inanç gruplarının varlığını kabul etmeli insanımıza anlatmalıyız.

7-Mümkünse dünyada, özellikle de İslam coğrafyasında insanların aç ve açıkta kalmasına fırsat vermemeliyiz.Bunun için tüm İslam devletleri bütçesinin en az %5’ini bu yardım için kurulmuş bir fona ayırmalıdır. Ayrıca Hac gelirlerinin %10’u direk bu fona aktarılmalıdır. Beytüllah, Allah’ın evi,  İslam toplumunun malıdır, Beytül Emir değildir. Hatta İslam coğrafyasını fakirleri kadar gayrimüslim fakirlerin de orada payı vardır.

8-Hilafet bankası adında bir banka oluşturup bu katkı paralarını buraya aktarmak lazım, bu bankayı faizin tozundan bile korumamız gerekiyor. İnanın burada biriken paralarla hayata çok yararlı katkılar yapılabilir.

Dünyanın en büyük sorunu açlık susuzluk ve açıkta kalmaktır ancak en ucuz giderilebilecek sorunu da yine bu sorundur. Dünyanın nimetleri yeme içmeyle bitmez, israfla hayatın dengesi bozulur.Bakın bakayım Avrupa ve Amerika’ya çok kontrolsüz bir israf var.

Dünya hayatını cennet hayatına çevirmek için çalışırsanız en büyük kabahati işlersiniz ve böylece yeryüzünde insanlar aç ve susuz kalır. Kavga, kargaşa göz yaşı da çabası. Başta İİT olmak üzere birilerinin bu çarpık düşünceye “dur” demesi lazım. Allah israf ehli kimseleri sevmez ister müslim ister gayrimüslim olsun.

9-Malum dünyanın en pahallı değeri mutluluktur, eğer mutlu bir toplum istiyorsak üstat Bediüzamanın hanımlara, hastalara, gençlere, yaşlılara hitaben yazdığı müthiş eserler var, bu risaleleri toplumun tüm kesimlerine ulaştırmalıyız. Bu çalışmayı Nur Cemaatleri'ne bırakma gibi bir lüksümüz yoktur. İslam devletlerinin tüm idarecileri de üstadın 1911 yılında Şam Emevi Camisi'nde okuduğu Hutbeyi Şamiye’yi muhakkak okumalıdır.

10-Yakında cumhurbaşkanlığı görev süresi dolacak olan Türkiye Cumhuriyeti Reis-i Cumhuru Abdullah Gül bey efendiyi ya da onun kapasitesinde olan başka bir babayiğitliği, İİT başkanlığına getirilmesi gerektiğine inanıyorum, böyle bir yenilik çok yararlı olacağı kanaatindeyim. Bu nezih teşkilat, adini değiştirdiği gibi işleyiş tarzında da yeniliğe gitmelidir; Cumhurbaşkanlığı düzeyinde, Başbakanlar,  Dışişleri bakanları düzeyinde bir araya gelerek bağlayıcı kararlar alabilir işte o zaman dünyada iyi şeyler olur diye düşünüyorum. Şu anda dünya tek taraflıdır. Kim ne dese desin yeryüzünde iki çeşit insan var; ehli iman ve ehli davet, ehli küfür demeye dilim varmıyor. Bu gün dünya ehli davetin ağzına bakıyor. 57 İslam ülkesinin BM’de veto hakkı bile yok. Böyle bir dünya düzeninden nasıl bir medet umulabilir ki, İşte görüyorsunuz insanlık her geçen gün kan kaybediyor.

O zaman evimizden yola çıkarak adalet, sadakat ve emniyeti elden bırakmamalıyız Mahallemizde, ilçemizde, ilimizde, devletimizde, İslam coğrafyasında ve hatta dünyada her fırsatta hak ve hakikate vurgu yapmak durumundayız. Yoksa Yüce Allah bunun hesabını bizden sorar. İslam dininde nemelazımcılık yoktur. Onun için atalarımız ”Rızayı kabahat aynı kabahattir” demişler. Tarihimiz bu tur idari yailanmalarla doludur. O zaman aslımıza rucu etme zamanıdır diyor selam ve sevgilerimi sunuyorum.

Eyüphan Kaya Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) Genel Başkan Danışmanı