BIST 10.371
DOLAR 40,36
EURO 46,85
ALTIN 4.332,79

Yıkılan Demir Kubbe Üstünde Direniş Yükseldi

Resistance Rose Over the Fallen Iron Dome

Yıkılan Demir Kubbe Üstünde Direniş Yükseldi

ABD ve İsrail’in İran üzerindeki planları yeni değil. 1979’daki devrimle birlikte Şah rejimi yıkıldığında, bu iki ülke İran’ın bağımsızlık çizgisini bir türlü kabullenemedi. O günden bu yana farklı yöntemlerle İran’a diz çöktürmeye çalışıyorlar. Askeri müdahaleler, Ekonomik yaptırımlar, Psikolojik harp teknikleri ve içeriden kışkırtmalar…

Irak-İran Savaşı'nda Saddam’ın nasıl desteklendiğini unutmak mümkün mü? Ardından gelen ekonomik yaptırımlar, İran halkının yaşamını ciddi biçimde zorlaştırdı. Amaç, içeride hoşnutsuzluğu artırmak, halk ile yönetim arasında bir uçurum oluşturmaktı. Bu taktik birçok ülkede işe yaramış olabilir. Ama İran’da farklı bir sonuç doğurdu.

İran halkı, bütün farklılıklarına rağmen konu vatan olduğunda birleşebileceğini tekrar tekrar gösterdi. Tahran’dan Tebriz’e, Meşhed’den İsfahan’a kadar halk defalarca meydanlara çıktı. Kadınlı erkekli, başörtülüsüyle başı açık olanı yan yana yürüdü. Çünkü mesele ekonomik sıkıntının ötesine geçmişti: Mesele, ülkenin bağımsızlığıydı.

Batı’nın Tanıdık Taktikleri

Washington ve Tel Aviv’in İran’da “rejim değişikliği” amacıyla desteklediği birçok hareket oldu. Öğrenci protestoları, benzin zammı olayları, Mahsa Amini’nin ölümü gibi acı hadiseler siyasi manipülasyonlarla iç çatışma fırsatına çevrilmek istendi. ABD’li yetkililer açıkça “destek veriyoruz” demekten çekinmedi. Ancak bu açıklamalar genellikle ters tepti. Halk, dış müdahale ihtimali hissedince birbirine daha çok kenetlendi.

Son saldırılar ise işin dozunu iyice artırdı. İsrail’in İran’a yönelik askeri operasyonları ve üst düzey komutanları hedef alması bardağı taşıran son damla oldu. Netanyahu’nun “İran halkına” yaptığı çağrı “Rejimi devirmek için ayaklanın, yanınızdayız” İran sokaklarında cevabını çok net aldı: Milyonlar meydanlardaydı.

İki Farklı Manzara

Sokaklar sığınaklara karşı…

Bir yanda sığınaklara çekilmiş, marketleri boşaltan bir İsrail... Diğer yanda Meydanlarda toplanan, parklarda şarkılar söyleyen bir İran... Bir yanda Gazze’deki katliamlar nedeniyle dünyadan izole hale gelen Tel Aviv yönetimi… Öte yanda Lübnan’dan Yemen’e kadar bölgesel dayanışmayla güç kazanan Tahran…

İran’ın elbette ciddi ekonomik ve toplumsal sorunları var. Ancak dışarıdan zorla yön değiştirtecek bir halk değil İran halkı. Bunu defalarca ispatladı. Ülkesini ABD ya da İsrail istedi diye değiştirmeye yanaşmaz. Bilakis, baskılar arttıkça direnci de artıyor.

Yeni Bir Denklem Doğuyor mu?

İran’ın son yanıtı, İsrail’in uzun süredir güvendiği “Demir Kubbe” sistemini zor durumda bıraktı. Hayfa gibi kritik hedeflerin vurulması, sadece askeri değil ekonomik bir mesaj da içeriyor. İsrail ekonomisinin kalbinin hedef alınması, bölgedeki güç dengesinde İran’ın ciddiye alınması gerektiğini gösteriyor.

Bu noktada Türkiye dahil, bölgedeki ülkelerin dengeli ama kararlı bir tutum alması önemli. Mesele sadece iki ülkenin restleşmesi değil; mesele bölgenin kaderi.

Bazen savaşlar sadece cephede değil, algılarda da kazanılır. İran halkı bugün, “biz buradayız” diyerek sadece düşmanlarına değil, dostlarına da güçlü bir mesaj veriyor. Ve belki de Batı’nın en büyük yanılgısı, İran’ı hâlâ dışarıdan çözebileceğini sanması…