BIST 9.717
DOLAR 32,55
EURO 34,93
ALTIN 2.444,37

Virüs salgınında hasarı şov değil vicdan ve liderlik azaltır

Bu salgın sona erdiğinde kimin bu işten en az hasarla çıkacağını göreceğiz. Ancak görebildiğimiz kadarı ile akıllı ve vicdanlı davranarak elindeki kaynakları en etkin kullananlar -böyle bir hesapları olmasa bile- gerçek kazananlar olacaktır.

COVID-19 virüsü tüm dünyada hayatı bütünü ile etkileyen bir seyir izledi. Türkiye’ye girmekte gecikmesine rağmen çok hızlı bir yayılma gösterdi ve vefat sayıları da hala artma eğiliminde.  Tüm geleneksel ve sosyal medya gündemimizi işgal etmesine rağmen virüs salgınının ciddiyetinin anlaşılmadığını görüyorum.

İtalya ve İspanya tecrübeleri tüm ürkünçlüğü ile ortada dururken bu küresel salgını ucuz şovlarla kâra dönüştürme ve bundan tabir yerindeyse ekmek yeme çabası, köylü kurnazlığından fazlası değil.   

Önce yaşlıların dışarı çıkma yasakları ile ekranlar ve sosyal medya bunaltıldı. Sosyal medyada birkaç beğeni uğruna taciz edilen yaşlılar gördük. Videoları paylaşıldı. Beğeni ve takipçi uğruna yapılanları, bir gence verilen evde kalma cezası ile bitirmek mümkün oldu.

Ne var ki bir takım yanlışlıklar devam ediyor.

Belediyelerin sokak yıkama şovu bunlar içerisinde tartışmasız en görünür olanı. Her bir belediyenin kontrol ve mesuliyet alanı içeresinde COVID-19 salgınından etkilenmiş binlerce aile var. Bu ailelerin ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılacak olan kamu kaynaklarını, sokak yıkamak gibi tamamen saçma ve gereksiz şovlarda harcamak ciddi bir yanlışlık.

Meramımı şöyle anlatayım.

COVID-19 virüsü salgını dünya tarihine geçecek kadar önemli ve etkili bir sorun ve bu salgın ile mücadele zannettiğiniz gibi kısa vadede bitmeyecek. İkinci dünya savaşından bu yana dünya düzenini kalıcı bir şekilde değiştiren başka bir vaka daha yaşanmadı. Dünya bu kadar hızlı yayılan vakalar ile daha etkin başa çıkacak dersler alıyor.

Haliyle her ülke bir taraftan bu salgında hatalardan dersler çıkarırken bir taraftan da etkin mücadele adına kaynaklarını akıllıca kullanmak derdinde. Politik becerileriniz ile belediye başkan aday adayları arasından sıyrılarak seçilmiş olabilirsiniz. Halka sempatik gelecek davranışlarla koltuklarınızı sağlamlaştırmak istiyor olabilirsiniz. Ancak alnınızın akıyla ve vicdan rahatlığı ile bu salgından çıkmak, makam odalarınızın kapılarını söktürerek sosyal medyadan alacağınız beğenilerden daha fazlasına ihtiyaç duyuyor. Kriz zamanları, PR kabiliyetinizden daha çok liderlik becerilerinizin ve vicdani özelliklerinizin masaya yatırıldığı zamanlardır ve siz tam da böyle bir süreç yaşıyorsunuz.    

Bu süreçte kilolarca temizlik malzemesini ve tonlarca suyu boşu boşuna heba etmenin size ve sorumluluk alanınızda olan ihtiyaç sahiplerine nasıl bir katkı sunduğu üzerine üç dakika düşünün. Ayrıca birkaç uzmana da danışın. Sokakları yıkamak virüsü ortadan kaldırmıyor. Tam aksine nemli bir ortam sağlıyor. Çevreye bırakılan temizlik malzemelerinin etrafınızdaki doğaya zararları ise korkunç. Bu konuda bilgi sahibi değilseniz, bu tolere edilebilir bir zaaf. Reklam yapmak adına umursamaz davranıyorsanız, durum daha kötü demektir.

Çalışmak zorunda olduğu halde salgın dolayısıyla evde kalan, bu yüzden ekonomik zorluk çeken veya çekecek olan çalışanlar/esnaflar, bu kriz zamanında sizin sorumluluğunuzda.  Öncesinde onlardan topladığınız ve şimdi akıllıca harcamanız gereken paralar ile çevreyi kirleterek reklam yapmanız hiç de uygun değil.

Bu satırlar ile kimsenin reklamını yapmaya niyetim yok. Ancak başta birkaç belediye başkanı olmak üzere sanat dünyasından siyasete, iş dünyasından medyaya reklam derdine girmeden vicdani olarak krizden etkilenenlere karşı görevini yapanlar da var. Bugün en doğru adımları atarak vicdanen kazanıyorlar ama en önemlisi ucuz sosyal medya şovlarına tenezzül etmedikleri için uzun vadede kalıcı birer figüre dönüşüyorlar toplumda. Çünkü asıl kazanan liderlik ve vicdan oluyor.

Son not da siyasete…

Şu an sosyal medyada gürültü çıkaranların çoğu sessiz yığınlar değil tuzu kurular ve bu kriz anında onlara aldanmayın. Virüs salgını hala vereceği hasarı vermiş değil. Can kayıpları daha yüksek değilken alınacak tedbirler gidişatı değiştirebilir. En büyük risk gruplarından birini cezaevleri oluşturuyor. Bu amaçla TBMM’de tartışılacak infaz yasasının kapsamının geniş tutulması önemli. Tutuksuz yargılama esas alınarak etraflı bir tahliye ile can kaybı riski azaltılmalı.

Bu salgın sona erdiğinde kimin bu işten en az hasarla çıkacağını göreceğiz. Ancak görebildiğimiz kadarı ile akıllı ve vicdanlı davranarak elindeki kaynakları en etkin kullananlar -böyle bir hesapları olmasa bile- gerçek kazananlar olacaktır.