BIST 9.469
DOLAR 32,60
EURO 34,84
ALTIN 2.496,13

Üniversite kontenjanları ve boş kalan bölümler

Bir taraftan devletin kurulması için çuvallarla para döktüğü, öğretim elemanı yetiştirip istihdam ettiği boş üniversiteler, bölümler, yüksekokullar öte taraftan üniversite kapısında bekleyen ancak yerleşemeyen bir buçuk milyonu aşkın genç. İkisinin ortasında konuyu hiç anlamamış ya da fena halde yanlış anlamış bir yükseköğretim sistemi.

Geçen ay 2.5 milyon genç üniversite sınavlarına girdi ve üniversite okumak istiyor. Sonuçlar şimdilerde açıklandı. Epey bir aday ve aileleri için tercih heyecanı devam ederken yaklaşık adayların üçte ikisi için durum iyi değil zira herhangi bir bölüme yerleşemeyecekler.

Çünkü YÖK tarafından bu yıl açıklanan toplam kontenjan 845 bin 909. Açık öğretim kontenjanları sayılmazsa yaklaşık olarak sınava giren her üç gençten biri yerleşecek diğer ikisi ise açıkta kalacak.

Çalışan öğrenci yerleşiyor çalışmayan ise bir sene daha bekleyecek. Ne yapalım? Sınırlı sayıda kontenjan için çok fazla gencimiz var.

Peki, öyle mi?

Değil.

Karşımızda daha büyük ve karmaşık bir sorun var. Daha doğrusu çok ağır bir yükseköğretim planlama sorunu var.

Şöyle anlatayım.  

Üniversiteler ve bölümlerin öğrenci altyapısı bu açıklanan kontenjandan çok daha fazla. Nice üniversitenin bir hayli bölümünde altyapı ve yeterince hoca bulunmasına rağmen bu bölümler tercih rehberinde yer almıyor. Yani bu bölümler öğrenci alamıyor. Çünkü daha önceki senelerde bölümleri öğrenciler tercih etmediği için YÖK bu bölümleri tercih rehberinden çıkarmış. Fen Edebiyat fakültelerinin sayısal bölümleri ile Eğitim fakültelerinde bir süredir durum böyle.

Kapanan bölümlerden mezun olunca iş bulma sorunu olduğu için öğrenciler tercih etmiyor olabilir mi?

Hayır, sorun bu değil. Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü mezunları, Biyoloji Bölümü mezunlarından daha fazla iş imkânına sahip değil ama yine de kontenjanlar son zamanlara göre görece dolu oldu hep. Demek ki sorun iş bulma ya da diploma değeri ile ilgili de değil.  

Üniversitenin eğitim öğretim kalitesi ya da öğretim üyesi sayısı ile ilgili olabilir mi?

Atatürk Üniversitesi oldukça köklü ve gelenekleri oturmuş bir üniversite. Ayrıca Ankara’nın doğusundaki tüm üniversitelerin öğretim üyelerini de yetiştirmiş ve birçok üniversitenin kurulmasına kaynaklık etmiş. Buna rağmen kontenjanlarında epey boşluk var. Buna karşın çok daha yeni bir üniversite olan Karabük Üniversitesi'nin öğrenci sayısı neredeyse Atatürk Üniversitesi kadar. Dolayısıyla konunun üniversitenin tarihi geçmişi ve kalitesi ile ilgisi yok.

Sorun coğrafya temelli olabilir mi?

Kısmen evet. Kontenjan boşlukları 2011 yılından itibaren ilkin doğudaki üniversitelerde baş gösterdi ancak Fen Edebiyat fakültelerinin kontenjanlarındaki boşluklar Ankara ve İstanbul’daki köklü üniversitelerdeki bölümlere kadar gitti. Temel bilimlerde uzun süredir öğrenci yetişmiyor Türkiye’de. Ancak sorunun doğudan başlaması coğrafya temelli olduğunu göstermiyor. Sadece sıralamada ilk önce doğudaki ve taşradaki üniversiteler etkileniyor. Kaçınılmaz kader, tüm üniversiteleri buluyor.

Birçok üniversitede kontenjan dolduranlar da kıdem almak isteyen devlet memurları ile üniversite personelleri oluyor maalesef.

Bir taraftan devletin kurulması için çuvallarla para döktüğü, öğretim elemanı yetiştirip istihdam ettiği boş üniversiteler, bölümler, yüksekokullar öte taraftan üniversite kapısında bekleyen ancak yerleşemeyen bir buçuk milyonu aşkın genç. İkisinin ortasında konuyu hiç anlamamış ya da fena halde yanlış anlamış bir yükseköğretim sistemi.

Konuya devam edeceğiz…