Türk usulü bir uçak kaçırma
Adam, sakin bir şekilde yerinden kalktı ve uçağın
kokpite(pilotların uçağı yönettiği bölüm) bitişik olan tuvaletine
girdi; bir pantolon çıkarıp giyme süresinde tekrar dışarı çıktı;
kapıya iki defa vurdu, açık olmasına rağmen içeriden
“gel” sesini duymadan girmek istemedi.
“Gel” dedi kaptan ve o hostesin müdahalesine
fırsat vermeden pilotların yanına daldı:
“Çok iyi jilet atarım, ayrıca belimde mum, pardon dinamit sarılı,
uçağı düşürürseniz hep beraber patlarız, dikkatli kullanın,
Berlin’e gidiyoruz, ama benzini komşumuzdan alalım
ki para yabancıya gitmesin” dedi. Ağlıyordu, “Karım
Almanya’da da..”
Pilotlar birbirine şakın ve alışkın bakışlarla baktılar. Kaptan
pilot daha önce de böyle bir kaçırılma olayına muhatap olduğu için
içinden, “şanssızlık ve dalgınlık” diye geçirdi.
Kapıyı yine açık unutmuştu. Zaten annesi de çocukken odaya girip
çıktığı zaman kapıyı kapatmadığı için ona
“kapısız” derdi.
Bu durum kısa sürede tüm dünyada duyuldu. Ne de olsa iletişim
çağıydı. Tak trak tak tak… Ajanslar çalışıyordu, haberler bitmeden
önce yorumlar başlamıştı bile.
Ülkemizdeki TV’ler de derhal harekete geçmiş; daha uçak komşu
ülkemizin havaalanına inemediği için ekranlardan
“necefli uçak” görüntüsü verilmeye
başlanmıştı.
Bu arada zaman kaybedilmeden uçakta olduğu anlaşılan eski ve yeni
milletvekillerinin eşleriyle bağlantı kurulmuştu. Hanımefendiler,
“Milletimiz endişe etmesin, çünkü biz endişe etmiyoruz,
onlara kolay kolay bir şey olmaz!” tarzında beyanda
bulundular.
*****
“Evvvet sayın izleyiciler, kaçırılan uçağımız komşu havaalanına
inmiş bulunuyor. Şu anda telefonumuzun diğer ucunda ‘uçak
kaçıma danışmanımız’ var. Ecmal bey,
emekli bir terörist olarak , yorumunuz ne? Ne oluyor? Kim oluyor?
Neler oluyor?...”
“Ayşe Hanım bu kadar karmaşık ve çok sayıda soruyu
bir kerede bilseydim okuldan atılmaz ve terörist olmazdım, 'dimi?'
Lütfen kafamı karıştırmayın. Yorumuma gelince, adam
Arapça konuşuyorsa Arap olabilir,
ama İngilizce konuşuyorsa herkes olabilir, hiçbir
dil konuşmuyorsa bizdendir. Fakat olaya jilet karışması
‘Müslüm Babacı mı? Ferdici
mi?' sorusunu akla getiriyor."
“Anlaşıldı bu kadar traş, pardon jilet, yaaaa, yorum yeter demek
istemiştim. Şimdi TV’miz uçakla bağlantı kurmuş bulunuyor.
Yolculardan İgnor beyle Kamil
konuşacak. Kamil bey buyrun söz küçüğün.
Kamil! Kaamiil!”
“Haa, evet sayın seyirciler telefonumuzun diğer
ucunda savaş muhabirimiz Barış… Değil mi? Kim.... Haaaa!
İgnor bey var. İgnor, orada durum
ne?”
“Valla iyi, içki ve yemek servisi fena değildi.”
“Nasıl olur hep soğuk et veriyorlar. Neyse, korku var mı, korku?
Korsandan ne haber?”
“Kardeşim demirden korkan uçağa binmez. Korsanımıza gelince, uçakta
çalınan aşk şarkılarından sonra kafayı yedi bence. Halbuki yol
boyunca halim selim yerinde oturuyordu. Yaşadığım bütün acıları
onunla paylaşıyordum.”
“Nerede oturuyordu? Yani kaç numarada?”
“Davın Sitirit 10 numara.”
“Anlaşıldı kalkıp oraya doğru yürür müsünüz? Nasıl bir koltuk
acaba?”
“Yürüyemem.”
“Durum çok kritik olmalı. Neden çok mu riskli?”
“Yooo! 9 numarada oturuyorum.”
*****
“’Bizim TV’ herkese fark atmış bulunuyor. Orada bulunan
milletvekilimizle bağlantı kurduk. Sayın vekilim, şu anda ne
yapıyorsunuz?”
“Oturuyoruz.”
“Herkes oturuyor mu?”
“Kısmen spor yapanlar, kısmen de koridorda uyuyanlar var.”
“Korsan ne yapıyor? Siz önde ve ona yakın
olmalısınız.”
“Ben liderimden başka kimseye yakın değilim, yanlış yoruma gerek
yok. Ancak korsanla konuştum, o da liderimize bağlı, liderimiz
onunla konuşacak, olmazsa operasyon yapılacak, henüz etrafta
güvenlik güçleri yoksa da gelecek, orta alt kapak açılarak içeri
girecekler. Neyse, daha fazla açıklama yapamam, Korsan bana
dışarıdaki arkadaşlarından bilgi aldığını söyledi.”
“Son bir soru efendim; uçakta bulunan herkes oturuyor mu?”
“Taktınız ha, daha fazla açıklama yapmam, içerideki
vatandaşlarımızın can güvenliğini tehlikeye atabileceği için doğru
olmaz. Telefonu kapatmak zorundayım, sağ tarafta karaltılar
yaklaşmaya başladı; operasyon başlıyor galiba, koltuğun altına
siper almalıyım.”