Trump'ın Sonu, Gorbaçov'a mı Benzeyecek?
Ne yalan söyleyeyim, Batı’da sokak hareketleri ya da toplumsal olaylar olduğunda haberleri çekirdek çıtlatarak izliyorum.
Bu belki, ilk bakışta rövanşist ve intikamcı bir bakış açısı olarak görünebilir.
Fakat, gerçekte hiç de öyle değil.
Emperyal ve kolonyal Batı; yıllarca başta ülkemiz olmak üzere Afrika, Ortadoğu ve Güney Amerika’da şiddet olaylarını ve terörü destekledi. Darbelerle hükümetler değiştirdi.
Pkk terör örgütü, Çekiç Güç döneminde güçlendi ve katliamda zirveye ulaştı.
Bütün bunlar; hendek, çukur, terör ve darbelerden çok çekmiş bir milletin evladının duygularıdır.
Umarım bu gelişmeler; kendileri dışındaki olaylara mal bulmuş mağribi gibi sarılan, diğer topraklardaki her hıyara tuz alıp koşan Batı’nın empati yapabilmesinin önünü açar.
Yoksa, biz başkasının felaketine sevinen bir millet değiliz.
ABD Başkanı Trump’ın göçmen politikaları, başta Los Angeles olmak üzere Kaliforniya sokaklarını hareketlendirdi.
Kaliforniya ağırlıklı olarak göçmenlerden oluşan yaklaşık 40 milyon nüfuslu bir eyalet.
ABD ekonomisin adeta can damarı konumunda. 4.1 trilyon dolarlık GSH ile ülkenin en büyüğü. Bağımsız bir ülke olsa dünyanın en büyük dördüncü ekonomisi olarak yerini alır.
Kısaca, Kaliforniya Amerika’nın en kalabalık ve zengin eyaleti. Eyaletin şehirlerinden Los Angeles, Meksika diasporasının başkenti gibidir.
Los Angeles’taki barışçıl sokak eylemlerinin vandallığa dönmesi üzerine eyalete iki bin Ulusal Muhafız gönderildi. Yeterli gelmeyince, 700 deniz piyadesi ile takviye yapıldı.
Los Angeles’ta başlayan olaylar Vaşington, Şikago ve Nev York’a sıçradı.
Trump, olaylar başladıktan sonraki ilk ayrıntılı konuşmasını Kuzey Karolina’daki bir askeri birlikte, kurşun geçirmez cam kabinden yapabildi.
Ordusunun gücünden ve kahramanlığından bahseden Trump’ın kafeste konuşması ise ayrıca dramatikti.
Trump’ın açıklamaları dinlerken Gezi Parkı Olayları’nı anlatıyor sandım.
Göstericilerin finansından, aşırı sol gruplardan, kaldırım taşlarından, bayrak yakılmasından, kamu malına zarar verilmesinden ve dış güçlerden bahsetmesi akıllara bizim yaşadığımız Gezi kalkışmasını hatırlattı.
ABD’ye karıştırmak isteyen dış güç kim olabilir diye düşündüğümde aklıma İsrail’den başkası gelmedi.
Amerika’da, soykırıma uğrayan Kızılderili ve yerlilerin dışındaki herkes bir nevi göçmendir.
20.Yüzyıl’ın başına kadar istilacıların, yüzyılın başından itibaren de göçmenlerin vatanı ABD’nin, yine bir zamanların göçmenleri tarafından sınır dışı edilmek istenmesi tam bir ironidir.
Kaliforniya’da patlak veren ve diğer eyaletlere sıçrayan olay, Devlet Bahçeli’nin 2017’deki paylaşımını ve Kadir Mısırlıoğlu’nun konuşmasını getirdi:
MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir, Bilge Lider Bahçeli’nin “Bölgemizde fitneye mihmandarlık yapan ABD, gelecekteki kendi eyaletlerinde baş gösterebilecek bağımsızlık arayışlarına ne diyecektir? Mesela, Kaliforniya’nın içten içe büyüyen, devamlı zemin tutan ayrılma talepleri iyice somutlaşır, gün yüzüne çıkarsa ABD ne yapacaktır?” açıklamasını, “Göz odur ki dağın arkasını göre, akıl odur ki başa geleceği bile!” sözleriyle paylaştı.
Tarihçi Kadir Mısırlıoğlu da 2012 yılındaki bir sohbetinde aynı öngörüde bulunuyor ve “Amerika çok yaşayamaz! 2020 yılında yıkılması başlar! Oradan öteye geçemez!” diyor.
SSCB’nin son devlet Başkanı Mihail Gorbaçov, Glasnost ve Perestroyka politikaları ile 1991’de Sovyetler’i dağıtmıştı.
Bakalım, Trump göçmen politikaları ile ABD’nin dağılış sürecini mi başlatacak?
Kanada’yı 51.eyalet, Grönland’ı 52.eyalet yapmak isteyen Trump, Danimarka’ya pirince giderken Kaliforniya’daki bulgurdan mı olacak?