BIST 10.083
DOLAR 32,43
EURO 34,84
ALTIN 2.432,68
HABER /  GÜNCEL

Tek tıkla ekonomi gündemi

Ekofinans'la ekonomi gündemi başlıyor. Türkiye ve dünyanın önde gelen ekonomi haberlerini sizin için derledik.

Abone ol

EKOFİNANS.COM - IMF Başkanı Christina Legarde, Dünyada 200 milyon insanın işsiz olduğunu ifade ederek, bunun ekonomik ve sosyal açıdan facia olduğunu söyledi.

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Christina Legarde, Avrupa bölgesinde büyüme ve kemer sıkma konusundaki tartışmalara işaret ederek, ''Zaman kısa vadecilik ve dar görüşlülük zamanı değil. Uygun politika kombinasyonlarını oluşturarak problemleri birlikte çözme yoluna gitmeliyiz'' dedi.

AA muhabirinin Legarde'ın Zürih Üniversitesi'nde yaptığı konuşmadan derlediği bilgiye göre, Lagarde, hali hazırda büyüme ve kemer sıkma şeklinde iki kamp oluşmuş durumda olduğunu belirterek, ''Büyüme kampında yer alanlar, büyümenin sağlanması için daha fazla hükümet desteğinin gerektiğini söylüyor. Öte yandan kemer sıkma kampındakiler hükümetlerin büyük bir borç üzerinde oturduklarını ve hükümetlerine bu borcu azaltmak için ellerinden geleni yapmaları gerektiğini söylüyor. Ben bunun yanlış bir tartışma olduğunu düşünüyorum. Ben bunun 'biri ya da öteki' şeklinde düşünülmesini tartışırım. Bugün ve yarın için iyi olan bir stratejiyi oluşturabiliriz'' dedi.

'Uygun politika kombinasyonları oluşturulmalı'

Legarde'ın piyasalara mesajı ise net oldu; ''Zaman kısa vadecilik ve dar görüşlülük zamanı değil. Uygun politika kombinasyonlarını oluşturarak problemleri birlikte çözme yoluna gitmeliyiz.''

Legarde, küresel ekonomideki yavaş büyümeye dikkati çekerek, ''Küresel ekonomi ihtiyaçlarımızı karşılayamıyor. IMF hali hazırda küresel ekonominin yüzde 3,5 oranında büyüyeceğini öngörüyor. Fakat içerisinde resesyonda olan Avrupa ekonomilerini de içerisinde alan bölgede büyüme daha yavaş olacak, yaklaşık yüzde 1,5 oranında'' dedi. Legarde'a göre, gelişmiş ülkelerde şu anda ekonomilerin üretim potansiyelleri ile mevcut üretim miktarları arasındaki fark, yani üretim açığının yaklaşık yüzde 4 oranında olması bekleniyor.

Legarde, sözlerine şöyle devam etti:

''Neden acilen büyüme gerekli? Etrafımıza bakalım. Dünyada şu anda 200 milyon insan işsiz ve yaklaşık 75 milyon genç toplum içerisinde kendilerine bir yer edinmeye çalışıyor. Güney Avrupa ülkelerinde, her beş kişiden biri ve her iki gençten birisi işsiz. Bu ekonomik, sosyal ve insanı açıdan potansiyel bir facia.''

'İyi günlerde gelirlerini biriktirmemişler'

Mali düzenlemelerin de önemine değinen Legarde, ''Kriz sebebiyle ve kısmen iyi günlerde gelirlerini biriktirmemiş olmalarından kaynaklanan kamu borcu yüksek olan ülkeler için mali düzenleme şart. Gelecek yıl gelişmiş ekonomilere sahip ülkelerde, kamu borcunu gayri safi milli hasılaya olan oranının yüzde 109'a yükselmesi bekleniyor. Bu 2.Dünya Savaşı'ndan beri en yüksek oran. Bu borç sürdürülemez, borç oranının aşağı çekilmesi lazım'' değerlendirmesinde bulundu.

Avrupa bankalarının bugün birkaç yıl öncesine göre çok daha iyi durumda olduğunu belirten Legarde, ''Fakat halen borcun öz sermayeye oranı yüksek'' dedi.

'Asgari ücret bazen kontrolden çıkabiliyor'

Legarde, Avrupa Birliği'ndeki bankaların bu yılın sonunda kadar toplam varlıklarının yaklaşık yüzde 7'sine tekabül eden, 2,6 trilyon doları piyasaya enjekte etmesinin beklendiğini kaydetti.

Reform sürecinde, Avrupa'da asgari ücret düzenlemelerine de değinen Legarde, ''Asgari ücret önemli bazı sosyal amaçlara hizmet etmek için hazırlanmışken, bazen kontrolden çıkabiliyor...Yunanistan'da asgari ücret halen Portekiz'dekinden yüzde 50, İspanya'dakinden de yüzde 17 fazla. Romanya ve Bulgaristan'daki asgari ücretin ise 5 ila 7 kat üzerinde'' dedi.

Güney Avrupa'da üretim düşüklüğünün büyüme önünde engel olduğunu belirten Legarde, sözlerine şöyle devam etti:

''Yunanistan'da lojistik sektörünün korumacı olmasından kaynaklı olarak, Hollanda'dan Yunan bir çiftçiden domates almaktan daha ucuz olabiliyor. Oysaki hepimiz biliyoruz. Yunanistan verimli toprakları ve inanılmaz iklimi olan bir ülke. Şimdi bu alanda liberalleşme çalışmaları yapılıyor.''

ENFLASYON VE CARİ AÇIK BEKLENTİSİ YÜKSELDİ!

HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...

[PAGE]EKOFİNANS.COM - Merkez Bankası Mayıs ayı beklenti anketi açıklandı. Buna göre yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 7,62'ye yükseldi.

Merkez Bankası'nın mali ve reel sektörde karar alıcı uzman kişilerle profesyonellerin beklentilerini saptamaya yönelik her ay iki kez düzenlediği beklenti anketinin mayıs ayı ilk dönem sonuçları açıklandı.

Merkez Bankası Mayıs ayı 1. dönem beklenti anketinde, yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 7,62'ye yükseldi. Nisan ayı 2. dönem anketinde beklenti yüzde 7,61 düzeyindeydi.

Cari açık beklentisi de yükseldi

Merkez Bankası'nın Mayıs ayı 1. dönem beklenti anketinde, bu yıl sonu cari açık beklentisi 65 milyar 590,7 milyon liraya yükseldi. Cari açık beklentisi nisan ayının ikinci anketinde 64 milyar 982,4 milyon dolar düzeyindeydi.

Dolar kuru beklentisi geriledi

Merkez Bankası mayıs ayı 1. dönem beklenti anketinde, yıl sonu dolar kuru beklentisi 1,7912'ye geriledi. Nisan ayı 2. dönem anketinde beklenti, 1,7969 lira seviyesindeydi.

Yıl sonu büyüme hedefi düştü

Merkez Bankası'nın Mayıs ayı 1. dönem beklenti anketinde, yıl sonu büyüme beklentisi yüzde 3,6'ya geriledi. Nisan ayı 2. dönem beklenti yüzde 3,7 düzeyindeydi.

SPK ANKETİNDEN OLUMLU SİNYAL ÇIKTI!

HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...

[PAGE]EKOFİNANS.COM - Sermaye Piyasası Kurulu'nun Kurul'un 285 üst düzey yönetici tarafından yanıtlanan Nisan ayı beklenti anketi sonuçları açıklandı. Katılımcıların çoğunluğu önümüzdeki ay dolar ve avroda değişim beklemiyor.

İMKB'ye ilişkin 6 aylık ve yıllık dönemde endekste yükseliş bekleyen katılımcıların oranı sırasıyla yüzde 49 ve yüzde 65'e çıktı. Kurul'un 285 üst düzey yönetici tarafından yanıtlanan Nisan ayı beklenti anketi sonuçları açıklandı.

Buna göre, gösterge bono faizine ilişkin olarak katılımcıların yüzde 70'i önümüzdeki ay değişim beklemediği yönünde görüş bildirirken, artış bekleyen katılımcıların oranı yüzde 20, düşüş bekleyen katılımcıların oranı yüzde 11 olarak gerçekleşti.

Katılımcıların çoğunluğu değişim beklemiyor

Katılımcıların yüzde 44'ü 6 aylık dönemde, yüzde 38'i ise yıllık dönemde değişim beklemezken aynı dönemler için artış bekleyen katılımcıların oranı sırasıyla yüzde 34 ve yüzde 35 oldu. Sonuçlar bir önceki dönem sonuçları ile karşılaştırıldığında artış beklentisine sahip katılımcıların oranında önemli yükselişler yaşandığı gözlendi.

Dolar ile ilgili katılımcıların yüzde 67'si önümüzdeki ay değişim beklemediği, yüzde 20'sinin artış, yüzde 13'ünün ise düşüş beklediği sonucuna ulaşılırken, 6 aylık ve yıllık dönemlerde değişim beklemeyen katılımcıların oranı sırasıyla yüzde 42 ve yüzde 34'e geriledi. Buna karşın artış bekleyen katılımcıların oranı 6 aylık dönemde yüzde 35, yıllık dönemde ise yüzde 43 oldu.

Avro'ya ilişkin beklentiler bir önceki dönem anket sonuçları ile benzerlik gösterirken, katılımcıların yüzde 65'i önümüzdeki 1 ay, yüzde 47'si önümüzdeki 6 ay, yüzde 36'sı ise önümüzdeki 1 yılda değişim beklemediği yönünde görüş bildirdi. 6 aylık beklentilerde katılımcıların yüzde 27'si düşüş, yüzde 26'sı artış beklerken, yıllık beklentilerde değişim beklemeyen ve artış bekleyen katılımcıların oranı yüzde 36 ile aynı kaldı.

İMKB ile ilgili beklenti bir önceki dönemle benzer

Katılımcıların yüzde 60'ı önümüzdeki ay İMKB-100 endeksine ilişkin olarak önemli bir değişim beklemezken artış bekleyen katılımcıların oranı yüzde 22, düşüş bekleyenlerin oranı ise yüzde 17 olarak gerçekleşti. 6 aylık ve yıllık dönemde endekste yükseliş bekleyen katılımcıların oranı artarak sırasıyla yüzde 49 ve yüzde 65'e ulaştı. Beklentiler bir önceki dönem anket sonuçları ile kıyaslandığında sonuçların benzerlik gösterdiği dikkati çekti.

İMKB işlem hacmine ilişkin olarak katılımcıların yüzde 61'i önümüzdeki ay değişim beklemediği yönünde görüş bildirirken, 6 aylık ve yıllık dönemler için aynı yönde görüş bildirenlerin oranı yüzde 30'lara geriledi, artış beklentisi 6 aylık yüzde 56, yıllık yüzde ise 64 ile hakimiyet kazandı.

Halka açılacak şirket sayısına ilişkin beklentiler bir önceki dönem anket sonuçları ile paralellik gösterirken, katılımcıların yüzde 62'si önümüzdeki ay değişim beklemediği, yüzde 32'si ise artış beklediği yönünde görüş bildirdi. 6 aylık ve yıllık beklentilerde artış yaşanacağı beklentisi ağırlık kazanmış, bu yönde görüş bildiren katılımcıların oranı sırasıyla yüzde 59 ve yüzde 73 olarak gerçekleşti.

Önümüzdeki ay katılımcıların yüzde 58'i özel sektör borçlanma araçlarının ihracına yönelik koşullarda değişim beklemediği yönünde görüş bildirdi. 6 aylık ve yıllık dönemlerde iyileşme beklentisi ağırlık kazanırken, bu yönde görüş bildiren katılımcıların oranı sırasıyla yüzde 66 ve yüzde 73'e yükseldi.

Hakim görüş borçlanmada artış yaşanacağı yönünde

Katılımcıların yüzde 67'si önümüzdeki ay yabancı yatırımcı oranında değişim beklemezken, 6 aylık ve yıllık beklentilerde aynı yönde görüş bildirenlerin oranı sırasıyla yüzde 41 ve yüzde 30'a geriledi. Artış beklentisi ise 6 aylık dönemde yüzde 47, yıllık dönemde ise yüzde 59 oldu.

Katılımcıların yüzde 68'i reel kesimin yurt dışı borçlanmasında önümüzdeki ay değişim beklemezken, 6 aylık ve yıllık dönemde aynı yönde görüş bildirenlerin oranı gerilemiş, hakim görüş borçlanma durumunda artış yaşanacağı doğrultusunda gerçekleşti.

Önümüzdeki ay İstanbul Altın Borsası (İAB) işlem hacminde değişim beklemeyen katılımcıların oranı yüzde 56 olurken, 6 aylık ve yıllık beklentilerde aynı yönde görüş bildirenlerin oranı geriledi ve söz konusu dönemler için artış yaşanacağı beklentisi ağırlık kazandı.

Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası (VOB) işlem hacmine ilişkin beklentiler bir önceki dönem anket sonuçları ile paralellik gösterirken, katılımcıların yüzde 65 ile çoğunluğu önümüzdeki ay değişim beklemediği yönünde görüş bildirdi. 6 aylık ve yıllık beklentilerde artış yaşanacağı görüşü ağırlık kazanmış, bu yönde görüş bildiren katılımcıların oranı sırasıyla yüzde 54 ve yüzde 66 olarak gerçekleşti.

Yatırım fonları net aktif değerine ilişkin hakim görüş aylık beklentilerde değişim yaşanmayacağı yönünde gerçekleşirken, 6 aylık ve yıllık dönemler için artış yaşanacağı beklentisi 6 aylık dönemde yüzde 51, yıllık dönemde ise yüzde 65 oldu.

Katılımcıların yüzde 48'i önümüzdeki ay emeklilik fonları net aktif değerinde bir değişim beklemezken, 6 aylık ve yıllık beklentilerde artış yaşanacağı yönünde görüş bildirenlerin oranı sırasıyla yüzde 68 ve yüzde 79 düzeyinde gerçekleşti.

PROMOSYONLAR DEVLETE GELİR OLACAK!

HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...

[PAGE]EKOFİNANS.COM - Ekonomi yönetimi, bankalara yatırılan devlet kurumlarına ait paralar karşılığında saat, mücevher, lüks araç gibi promosyonlar konusunda değişikliğe gitti.

Kamu Haznedarlığı Tebliği'nde yapılan düzenleme ile kurumların mali kaynaklarını değerlendirmede faiz veya kâr payı dışında "ayni ya da nakdi herhangi bir menfaat temin etmesinin önü" kapatıldı.

Kurum hesaplarını yatırma karşılığında bankalardan hediye kabul eden kamu görevlileri hakkında da soruşturma açılacak. Dün itibariyle yürürlüğe giren düzenleme ile mali kaynakların değerlendirilmesi konusunda elde edilecek menfaatlere sınır getirdi. Tebliğin yürürlük tarihinden önce yapılan protokoller ise sürelerinin bitimine kadar uygulamaya devam edecek.

Kapsadığı kurumlar

Promosyon konusundaki sınırlama, sosyal güvenlik kurumlarını, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, özel bütçeli kuruluşlar, döner sermayeler, belediyeler, KİT'leri, özel yasayla kurulan üst kurul ve kuruluşları kapsıyor. Tebliğde, "Bankalar da, kurumların kendileri nezdindeki mali kaynakları ile kullandıkları kredi ve benzeri bilgileri Hazine Müsteşarlığı'na göndermekle yükümlüdür. Kamu kaynaklarının bu tebliğ hükümlerine aykırı şekilde değerlendirilmesinden elde edildiği tespit edilen nemalar genel bütçeye gelir kaydedilir" denildi.

OKUL SÜTÜ DEĞİL ÇOCUKLAR BOZUKMUŞ!

HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...

[PAGE]EKOFİNANS.COM - Ortak Bilim Kurulu, Okul Sütü Programı kapsamında süt dağıtımı yapılan bütün illerden alınan örneklerin hiç birisinde hastalık yapıcı mikroorganizma ya da bakteri toksinine rastlanmadığına dair verilerin mevcut olduğunu açıkladı.

Sivas ili süt örneklerinde hastalık yapıcı olmayan mikroorganizmaların bulunması nedeniyle örnekler sterilite şartlarını sağlamadığından, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca bu firmaya ait ürünlerin dağıtımı durdurulduğu ve bu firma dağıtım zincirinden çıkarıldığı bildirilen açıklamada, hastaneye başvuran çocuklarla ilişkili olarak, mevcut verilerin gıda zehirlenmesini düşündürmediği, ancak okul sütü programının tüm aşamalarının dikkatlice ve titizlikle ileri incelemelerine devam edileceği vurgulandı.

Açıklamada, mevcut veriler ışığında, uygulamanın kesintiye uğratılmasını veya durdurulmasını gerektirecek bir durumun tespit edilmediği de ifade edildi.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından, 6-7 Mayıs tarihlerinde Bakanlık binasında yapılan toplantı sonucu, Okul Sütü Programı Ortak Bilim Kurulunun açıklaması kamuoyuna duyuruldu.

Açıklamada, okul çağı çocuklarına süt içme alışkanlığı kazandırılması amacıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı işbirliğinde Ulusal Süt Konseyi'nin desteği ile 2 Mayıs 2012 tarihinde okul sütü programı başlatıldığı, bu program kapsamında günde yaklaşık 7,2 milyon kutu süt dağıtımının planlandığı hatırlatıldı.

Söz konusu uygulamanın ilk günlerinde çeşitli nedenlerle rahatsızlanan bazı öğrenciler sağlık kuruluşlarına başvurduğu belirtilen açıklamada, sağlık ve gıda güvenilirliği yönünden programı ve gelişmeleri değerlendirmek, bir rapor hazırlamak ve kamuoyuyla paylaşmak üzere Sağlık ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı uzmanlardan oluşan iki ayrı kurul oluşturulduğu belirtildi.

Her iki bilim kurulunun müşterek çalışmasıyla varılan sonucun bildirildiği açıklamada, sütün, bileşiminde yer alan yüksek kalitede protein, yağ, laktoz, kalsiyum, fosfor, riboflavin gibi bileşenler ile üstün besleyici değere sahip olduğu, sütün bileşimine bakıldığında çeşitli yaş grupları için temel besin ögelerini içerdiği görüldüğü ifade edildi.

Her gün çocukların iki su bardağı süt veya eşdeğer süt ürünü tüketmeleri bilim çevrelerince tavsiye edildiği vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi:

''Türkiye'de kişi başına yıllık süt tüketimi yaklaşık 25 litre iken bu miktar diğer gelişmiş ülkelerde 80-100 litre arasındadır. Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan Türkiye'de Okul Çağı Çocuklarında Büyümenin İzlenmesi Projesi araştırma verilerine göre; 6-10 yaş grubunda süt içmediklerini ifade edenlerin oranı yüzde 11 olarak bulunmuştur. Çocukların ancak yüzde 30'u ise düzenli olarak süt içtiklerini ifade etmişlerdir. Gelişme çağındaki çocuk ve ergenlerin süt ihtiyaçlarının karşılanması dünyada birçok ülkede okul sütü uygulamaları ile sağlanmaktadır. Ülkemizde de okul sütü uygulamaları okul çağı çocuklarının büyüme ve gelişmelerine önemli katkıda bulunacaktır.

Program kapsamında ana sınıfı ve 1-5. sınıfa devam eden çocuklara UHT teknolojisiyle hazırlanmış tam yağlı süt dağıtılmasına başlanmıştır.

UHT süt; çiğ sütün en az 135 derecede 1 saniye süre veya en uygun zaman-sıcaklık kombinasyonunda yüksek sıcaklıkta kısa süre tutulması ve aseptik koşullarda ambalajlanması ile oda sıcaklığında depolandığında bile bozulmaya neden olabilecek tüm mikroorganizmaları ve sporlarını yok eden bir ısıl işlem ile elde edilen, raf ömrü uzun (3-4 ay) olan süttür.''

-Hastalık yapıcı mikroorganizma ya da bakteri toksinine rastlanmadı-

UHT teknolojisinde, yüksek kalitede çiğ süt kullanılmasının zorunlu olduğuna işaret edilen açıklamada, peyniraltı suyu veya peyniraltı suyu tozunun, sütün ısıl işleme olan dayanıklılığını azalttığından kesinlikle kullanılmadığı belirtildi.

Bu program kapsamında ihale şartnamesi gereği de yurt içinde üretilmiş çiğ süt kullanımı zorunlu olduğundan sütlerin üretiminde süt tozu kullanılmasına da izin verilmediğine dikkat çekilen açıklamada, programın başlamasını takiben sağlık kuruluşlarına değişik şikayetlerle başvuruların olması üzerine Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından süt dağıtımı yapılan bütün illerden süt örnekleri alınarak ayrıntılı fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik analizlere tabi tutulduğu kaydedildi.

Açıklamada, bugüne kadar örneklerin hiç birisinde hastalık yapıcı mikroorganizma ya da bakteri toksinine (Stafilokok enterotoksini) rastlanmadığına dair verilerin mevcut olduğunu bildirildi.

-Sivas'ta dağıtım yapan firmaya ait ürünlerin dağıtımı durduruldu-

Fiziksel özellikleri uygun olmadığı bildirilen Sivas ili süt örnekleri hem Sağlık Bakanlığı hem de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı laboratuvarlarında incelendiği, hastalık yapıcı mikroorganizma ya da bakteri toksini ve diğer toksik maddeler yönünden hiçbir olumsuzluğa rastlanmadığı belirtilen açıklamada, ''Sivas ili süt örneklerinde hastalık yapıcı olmayan (saprofit) mikroorganizmaların bulunması nedeniyle örnekler sterilite şartlarını sağlamadığından, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca bu firmaya ait ürünlerin dağıtımı durdurulmuş ve bu firma dağıtım zincirinden çıkarılmıştır'' ifadesi kullanıldı.

-''Uygulamanın durdurulmasını gerektirecek bir durum yok''

Hastaneye başvuran çocuklarla ilişkili olarak da mevcut verilerin gıda zehirlenmesini düşündürmediği vurgulanan açıklamada, ancak Okul Sütü Programı'nın tüm aşamalarının dikkatlice ve titizlikle ileri incelemelerine devam edileceği bildirildi. Açıklamada, şöyle denildi:

''Sonuç olarak, Türkiye'de süt tüketiminin sınırlı olduğu göz önüne alındığında, Okul Sütü Programı sağlıklı nesillerin yetiştirilmesinde ve beslenme ile ilişkili muhtemel sağlık sorunlarının azaltılmasına katkı sağlayacaktır.

Mevcut veriler ışığında, uygulamanın kesintiye uğratılmasını veya durdurulmasını gerektirecek bir durum tespit edilmemiştir.''

TÜSİAD: TÜRK ŞİRKETLERİ REKOR KIRDI!

HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...

[PAGE]EKOFİNANS.COM - TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, Türk şirketlerinin geçen yıl yurtdışında milyarlarca dolarlık birleşme ve devralma işlemi gerçekleştirdiklerini söyledi.

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, ''Geçen sene toplamı 15 milyar doları bulan 241 anlaşma ile birleşme ve devralma işlemleri rekor kırdı. Yabancı yatırımcılar 138 anlaşma ile bu hacmin yüzde 74'ünü oluşturdu'' dedi.

Boyner, Dernek tarafından düzenlenen ''Türkiye'de Birleşmeler ve Devralmalar: Rekabetçi Olmak İçin Nasıl Bir İşbirliği Yapılmalı?'' konulu seminerde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin sosyal ve ekonomik refahının sürdürülebilmesi için yıllık yüzde 5 ila 6 oranında büyümesi gerektiğini sıklıkla dile getirdiklerini, bu doğrultuda, geçen iki yılda ekonominin yüzde 18'in üzerinde bir büyüme performansı ortaya koyduğunu kaydetti.

Boyner, küresel iktisadi koşulların kötüleştiği bir ortamda Türk ekonomisinin elde ettiği büyümenin bölgedeki ve dünyadaki yatırımcıların da dikkatini çektiğini söyledi.

Söz konusu bu krizden çıkmak için şirketlerin kullandığı önemli büyüme araçlarından birinin de birleşme ve devralmalara yönelmek olduğunu gözlemlediklerini dile getiren Boyner, ''Türkiye'de de bu gelişmelere paralel olarak gerek stratejik, gerekse finansal amaçlı birleşme ve devralmaların arttığını görüyoruz. Hatta geçen sene toplamı 15 milyar doları bulan 241 anlaşma ile birleşme ve devralma işlemleri rekor kırdı. Yabancı yatırımcılar 138 anlaşma ile bu hacmin yüzde 74'ünü oluşturdu'' dedi.

Boyner, Türk yatırımcıların esnekliği ve farklı iş yapma kültürlerine kolay adapte olabilmesinin Türk şirketlerin büyüme stratejilerinde bölgedeki yatırım olanaklarını daha iyi kullanmalarını sağladığını söyledi.

Yabancıların en çok rağbet ettiği sağlık ve e-ticaret sektörü

Küresel finansal kriz döneminde bile, Türk şirketlerinin sınır ötesi birleşme faaliyetlerinde bulunduğunu gözlemlediklerine işaret eden Boyner, ''Bu doğrultuda, 2007-2011 yılı arasında Türk şirketler 68 anlaşma ile yurt dışında 7,5 milyar dolarlık birleşme ve devralma faaliyetinde bulundu. Pazar ve ürün çeşitlendirmek, marka satın almak ve maliyet düşürerek rekabet avantajı kazanmak birleşme ve devralma faaliyetlerini körükleyen faktörlerden oldu'' dedi.

Boyner, bu doğrultuda, sağlık ve e-ticaret sektörlerinin Türkiye'de yabancıların en çok rağbet ettiği sektörler olarak öne çıktığını, bunun yanında yiyecek/içecek, telekomünikasyon, lojistik, finansal hizmetler ve imalat sektörleri ise Türk şirketlerinin satın almalarının yarısından fazlasını oluşturduğunu söyledi. Boyner, ''Birçok şirketimiz küresel markaları bünyelerine katarak büyüme stratejilerini zenginleştirdi'' dedi.

''Adil rekabet ortamı''

TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, içeride güçlü olamamaları halinde dışarıda da güçlü olamayacaklarını dile getirerek, şunları söyledi:

''Krizin yarattığı belirsizlik yavaş yavaş ortadan kalktıkça, makro politikaların yeterli gelmediğini daha iyi görüyor ve rekabeti belirleyen iş ve yatırım ortamı olguları ile karşı karşıya kalıyoruz. İçeride adil rekabet ortamını ve iş yapma kolaylığını sağlayamadığımız sürece, dışarıda rekabet edebilecek ölçekte bir ekonomi yaratmamız son derece güç. Çünkü tüm ülkeler artık mikro reformlar bağlamında birbirleri ile yarışıyor, bu yolla cazibe alanları yaratmaya çalışıyorlar. Artık sadece etkili makro politikalardan değil, 'sürdürülebilir kalkınma' olgusundan bahsediyoruz. Gerek mevzuatımız, gerekse uygulamalar dinamik bir yatırım ortamı yaratmanın gerisine hiçbir şekilde düşmemelidir. Bu çerçevede, başta yeni Türk Ticaret Kanunu olmak üzere yakın dönemde birçok olumlu adım atıldı. Bunların devamının gelmesi ve başta vergi reformu olmak üzere yatırımın önündeki engellerin kaldırılması Türkiye'nin daha kolay iş yapılan bir ülke haline dönüşmesini sağlayacaktır.''

''Teşvik paketi birleşme ve devralmalara olumlu etki yapacak''

Boyner, bu dönüşüm için yeni teşvik paketinin de yeni yatırımlara sağlanan olanaklarla orta vade için stratejik bir adım olduğunu düşündüklerini kaydetti.

Gerek açıklanan teşvik, gerekse tasarruf paketlerinin geçen sene ivmelenen kapsamlı bir reform sürecinin bir parçası olduğu kanaatinde olduklarını ifade eden Boyner, yeni teşvik mekanizmasının belirli sektörleri stratejik olarak tanımladığını, kümelenmeyi öne çıkardığını ve bu sayede oyuncuların güçlerini birleştirmesi ve ortak çalışması için daha verimli ve daha rekabetçi bir pazar yaratmayı hedeflediğini söyledi.

Boyner, bu paketin de halihazırda ivmelenmiş olan birleşme ve devralmalara olumlu yönde etki yapacağı düşüncesinde olduklarını vurguladı.

''Küresel rekabetin gitgide arttığı bu dönemde artık ''küçük olsun benim olsun anlayışı''nı bırakıp, ''birlikten kuvvet doğar'' anlayışını benimsemeliyiz'' diyen Boyner, sürdürülebilir basarıyı ancak pazar ve ölçek arasında kurulan hassas dengenin sağlayabileceğini söyledi.

''Adil rekabet ortamının tesisi''

Boyner, ''Çünkü birleşme ile üretim hacminin artmakta, entelektüel sermaye ve teknoloji aktarımı sağlanmakta, pazar çeşitlenmekte ve bu sayede şirketler daha verimli çalışır hale gelmektedir. Bu sayede, şirketler kurumsallaşmakta, şirketlerin finansal kaynaklara erişimleri kolaylaşmakta ve tüm bunlar onlara rekabet avantajı kazandırmaktadır. Tüm bunlar bizim küresel markalar yaratmamızı kolaylaştıracak ve dünya ekonomisi içinde yerimizi sağlamlaştıracaktır'' dedi.

Tüm bunlar yapılırken, piyasada adil bir rekabet ortamının sağlaması gerektiğini de vurgulayan Boyner, piyasa ekonomisinin etkili bir şekilde işlemesi için gerekli kurumsal ve hukuki altyapının oluşturulması ve korunması, yalnızca devletin üstelenebileceği bir iş ve yürütebileceği bir süreç olduğunu vurguladı.

Boyner, ''Bugün gelinen noktada, artık tartışılması gerekenin devletin ekonomik faaliyetlere müdahale etmesi veya etmemesi değil, adil rekabet ortamının tesisinin sağlanması gerekliliğidir. Bir başka deyişle, birleşme ve devralma işlemlerinin kartellere neden olacak veya halka açık şirketler için paydaşların haklarını zedeleyecek bir yapıya bürünmesi, tüm yukarıda anlattıklarımı geri döndürecek bir etki yaratacaktır. Burada da bağımsız düzenleyici ve denetleyici kurumlarımıza büyük bir sorumluluk düşmektedir'' dedi.

MÜTEAHHİTLERİN KREDİLERİ ERTELENECEK!

HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...

[PAGE]EKOFİNANS.COM - Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Suriye'de müteahhitlik hizmeti gerçekleştiren ve Suriye'ye ihracat yapan firmaların Eximbank'tan kullandıkları kredilerde erteleme yapıldığını ve söz konusu düzenlemenin yürürlüğe girdiğini açıkladı.

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada, Suriye ve Libya'da iş yapan firmalara ''nefes aldırma'' ve kolaylık sağlama adına, hükümet olarak pek çok yeni enstrümanı uygulamaya aldıklarını anımsattı.

Hangi firmalar faydalanacak

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Libya'da ve Suriye'de iş yapan firmalara kolaylık sağlama adına, bu ülkeleri mücbir sebep kapsamına aldıklarını ve bazı kamu borçlarında ötelemeler gerçekleştirdiklerini vurgulayarak, şunları kaydetti:

''Suriye'de yaşanan olayların devam etmesi üzerine Suriye'de müteahhitlik hizmetleri gerçekleştiren firmalarımızın ve Suriye'ye ihracat taahhüdü ile Eximbank'tan kredi kullanan firmalarımızın rahatlaması için Eximbank kanalıyla önemli bir uygulamayı hayata geçirdik.

30 Nisan 2012 tarihinde gerçekleştirilen Eximbank Yönetim Kurulu toplantısında alınan karar ile Suriye;de müteahhitlik hizmetleri gerçekleştiren firmalar için uygun koşullarda Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetleri Köprü Kredisi kullandırılması kararlaştırıldı.

Söz konusu kredinin kullandırılması biçimi '3 yıl vadeli ve 1.5 yıl ana para geri ödemesiz' olacaktır. Alınan karar ile özellikle teminat mektupları konusunda da firmalara kolaylık sağlanması kararlaştırıldı.''

Bakan Çağlayan, getirilen düzenlemelerden birinin de, kriz öncesinde Suriye'ye yönelik ihracat gerçekleştiren ve Eximbank'tan kısa vadeli ihracat kredisi ''Reeskont Kredileri hariç'' ve Uluslararası Nakliyat Pazarlama kredisi almış firmaların kredilerin vadelerinin ertelenmesi olduğunu bildirdi.

Bakan Çağlayan, ''Söz konusu krediyi kullanan firmaların, 31 Temmuz 2012 sonuna kadar olan vadeleri, teşvik mevzuatında öngörülen sürelere bağlı kalmak kaydıyla 6'şar aylık dönemler halinde ertelenebilecektir'' dedi.

Libya'da iş yapan müteahhitlik firmaları

Bu arada, Ekonomi Bakanlığı koordinasyonunda DEİK'te gerçekleştirilen toplantıda, Libya heyeti ile yaklaşık 60 müteahhitlik firma yetkilisi bir araya geldi. Geçmişte alınan, biten veya devam eden tüm işlerle ilgili mevcut sorunların da geniş bir şekilde ele alındığı bu toplantıda, Libya heyetine, gelecek dönemde acil ihtiyaç olan altyapı projeleri hakkında bilgi verildi.

Libya tarafı da Türkiye'de ilk kez böyle bir toplantı düzenlendiğini vurgulayarak, bunun Türkiye'ye verdikleri önemin bir sonucu olduğuna işaret etti.

YATIRIMCI DOĞALGAZINI KENDİSİ BULACAK!

HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...

[PAGE]EKOFİNANS.COM - Türkiye'de özel sektörün 54 bin megavatlık toplam kurulu gücünden bile fazla yeni doğalgaz santralı başvurusu yapması, enerji açığına çare arayan hükümeti yeni formül arayışına itti.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, “Yatırımcıya ‘Kendi gazını kendin bul’ diyebiliriz” dedi.

Hürriyet'in haberine göre, Türkiye ’de elektriğin yüzde 51’inin doğalgazdan üretilmesine bağlı olarak yeni doğalgaz santrallerine rekor sayıda başvuru yaşanması hükümeti yeni önlemler almaya itiyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, yatırımcılardan kendi doğalgazını tedarik etmesini isteyebileceklerini belirterek, “Yeni lisans başvurusu yapan yatırımcıya ‘Tedariğini sağlama’ koşulu getirebiliriz” dedi. Mevcut lisanslar için de belki aynısının söz konusu olabileceğini kaydeden Yıldız, bunu rekabetçi şirketlerin sisteme girmesi için ve daha rekabetçi bir yapının gelmesi için yapacaklarını söyledi.

Özelleştirmede değişiklik yok

Yıldız, doğalgaz ve elektrik dağıtım özelleştirmelerinde gelinen son noktayla ilgili olarak ise, “Özelleştirmeyle ilgili irademizde herhangi bir değişiklik yok, en önemlisi bu. Şu ana kadar kamu eliyle verilen bu hizmetlerin özel sektör eliyle verilmesinin doğru olacağına inanıyoruz. Zaten doğalgaz dağıtımında istisna olarak bir tek İstanbul ve Ankara var. Bunların da iklim şartlarını gözeterek, iyi bir havada tekrar özelleştirmeye çıkartılması lazım. İGDAŞ ilk defa çıkacak” açıklamasını yaptı.

Gökçek katkı koyar

Başkent Doğalgaz ihalesi için ise yüzde 100’üyle alakalı yatırımcının yekpare görmek istediği bir yapıyı gördüğünü kaydeden Yıldız, şunları söyledi: “Bunun bir problem olarak dönebileceği bize çok söylenmemişti ama yatırımcılarımız kalan yüzde 20 hissenin kendisine sonradan bir problem olarak dönme ihtimalini gördüler ki, böyle bir şey istiyorlar. Yatırımcının bu tedirginliğini gidermemiz lazım. Büyükşehir Belediye Başkanımız Melih Gökçek, bu konuda katkı koyacağına inandığımız bir arkadaşımız.”

Arkasında durulacak teklif

Bakan Yıldız, elektrik dağıtım ihalelerine yönelik ise şu değerlendirmeyi yaptı: “Önemli olan; bir yatırımcı bakınca ‘Ben bu parayı kazanabilir miyim’ diyecek. Kendisinin bu parayı kazanabileceği ve çevireceği bir sistemi biz sunacağız. Bundan sonrayla alakalı tercih tabii ki özel sektöre kalmış. Onun vereceği fiyatı, hesaplamasını, ‘Ucuz veya yüksek verdi’ değerlendirmesini biz yapmıyoruz. Yatırımcının arkasında durabileceği teklifi vermesini isteriz. Böyle yapamayacaksa hem bizim zamanımızı, hem de kendi zaman ve paralarını alan bir sistem haline gelir. Bunu doğru bulmuyoruz.

İptal edilen teminatlardan gelen paraya sevinmiyoruz

Taner Yıldız, iptal edilen ihalelerde aldıkları teminatlardan çok mutlu olmadıklarını vurgulayarak, bunun da çok istisnai bir durum olduğuna dikkat çekti. Yıldız, şöşye konuştu: “200 milyon dolardan fazla kamunun böyle bir gelir elde etmesini çok tercih etmezdik. Biz sevinmediğimiz bir gelir kapısıyla karşı karşıyayız. Kamu bir gelir elde ediyor ama ben bu gelirden memnun değilim. Keşke özel sektör teminatlarını irat kaydettirmeseydi, bu gelir bizde oluşmasaydı da, bu sonuçlansaydı. Kamunun elde ettiği gelirden hoşlanmadığı bir ortamdayız şu anda. Maliye Bakanımız da kesinlikle böyle düşünüyordur. Bizim kurgularımızın bu şekliyle harcanıyor olması bir maliyettir, biz bu hataya çok düşmek istemiyoruz.

S&P’nin bize yaptığı penaltılık bir fauldür

Kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poors’un (S&P) Türkiye’nin not görünümünü pozitiften durağana indirmesine yönelik Bakan Yıldız, şu değerlendirmede bulundu: “S&P’nin bu yorumunu ‘poor’ bir standart olarak değerlendiriyorum. S&P’nin yorum kazalarını bizler tolere edebiliyorduk. Ama Yunanistan gibi bir ülkenin notunun yükseltilmesi, Türkiye’nin düşürülmesi penaltılık faul. Siz bütün kurumlarınızla beraber bir ülkenin yükseltilmesi için uğraşıyorsunuz ve çok ciddi işlemler yapıyorsunuz. Bunu bir cümleyle samimiyeti tartışılabilecek, kredibilitesi tartışılabilecek bir hale geliyorsunuz. Bir ülkenin yerine başka bir ülkeyi koyduğunuzda standart değişiyor mu? Burada kaybeden kesinlikle Türkiye değil. Türkiye’nin reel gücü ve algılanması şu anda S&P’nin verdiğinin çok önünde. Bazen algı gerçeğin önünde gider ama bu gerçek S&P’nin algısının çok daha önünde gidiyor. S&P, sağlam bir kayaya çarpmış bulunuyor. Kredibilitesini bile tartışılır hale getirecek. Bize verebileceği üç-beş rakamın bu gerçeği değiştirmeyeceğine inanıyorum.

İspanya sübvansiyon verdi yatırımlar gecikmeli geldi

2011’de en çok doğrudan yatırım gelen sektörün enerji olduğuna işaret eden Taner Yıldız, şöyle devam etti: “Bu yıl içerisinde de öyle alırız. Yatırımcının para kazanabileceği, işletme olarak da tesislerini 6 yıldan 8-9 yıllara tekrar geri çevirebileceği bir yapı bu. Birinin çok daha fazla kâr ettirdiği, birinin daha az kâr ettirdiği bir ortam olsa, yatırım çekmekte zorluk çekebiliriz. Mesela İspanya’da yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı çok fazla sübvansiyonlu fiyat verdiler. Bize bu yatırımlar gecikerek geldi. Biz verdiğimiz fiyatın arkasında duruyoruz, bazı ülkeler sübvansiyonlarını kaldırıyor. Yatırımcı istikrar istiyor, sürdürülebilir bir rejim istiyor. Bu avantajın devam edeceğini düşünüyorum.

Dışa giden paraya neşter vuracak

Yeni teşvik sistemiyle özellikle madenciliğe yönelik yatırımların artmasını beklediklerini dile getiren Taner Yıldız, “Özellikle izabe tesislerin kurulmasıyla, dışarıya verdiğimiz paraların önemli bir kısmını vermemiş olacağız. Kömürle, yerli ve yenilenebilir kaynaklarımızla alakalı yatırımcının kendini rahat hissedeceği bir ortam olacak” dedi.

2025’te ‘yerli nükleer’i tamamlarız

‘Hükümetin yerli otomotiv gibi yerli nükleer santral projesi var mı’ sorusuna ise Yıldız şu yanıtı verdi: “Gerçekçi olmamız lazım. Bugün Güney Koreli insan kaynaklarını yetiştiren bir grupla görüştük. Güney Kore bunu 20 yılda yapabildi. 70’li yıllarda başladı, anahtar teslimle bunu satın aldı ve tamamını yapmayı 20 yılda başarabildi. 2025 gibi insan kaynaklarıyla beraber bu teknolojinin de yerli kaynak haline dönüşmesini sağlarız diye düşünüyoruz.

CEP TELEFONU ASIL ŞİMDİ CEP YAKACAK!

HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...

[PAGE]EKOFİNANS.COM - Telefon kapalıyken ya da telefon çekmediğinde kim tarafından arandığına dair bilgilendirici SMS almak artık ücretli hale geliyor. Uygulamanın mayıs ayı içerisinde ücretlendirilmeye başlanacağı belirtiliyor.

Cep telefonu kullanıcıları GMS firmalarının kendilerine gönderdiği SMS nedeniyle şokta. Şikayet Portalı Şikayetvar'a gönderilen şikayetlerde "Cep telefonumuza gelen mesajla şok olduk. Telefonumuz kapalıyken kim aramış mesajına artık 49 kuruş alınacakmış. Birçok yerde GSM firmalarının teknik sorunları nedeniyle cep telefonları çekmiyor. Kendi hatalarını bize ödetmek istiyorlar. Önceden ücretsiz olarak verilen hizmete kullanıcılar alıştı şimdi ücretli yapılmaya çalışılıyor" şeklinde tepkiler geliyor.

İSPANYOLLAR RUSLARIN PEŞİNE DÜŞTÜ!

HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...

[PAGE]EKOFİNANS.COM - Küresel kriz ve Arap Baharı nedeniyle geçen yıl rahat bir turizm sezonu geçiren Türkiye, 2012 sezonuna sıkıntılı giriyor. Rakiplerin toparlanması ve devlet desteklerinin artması, Türkiye'yi zorlayacak.

Geçtiğimiz yıl Avrupa pazarında sadece İspanya ile yarışan Türkiye'nin 2012'de rakipleri çoğaldı. Arap Baharı döneminde özellikle Avrupa pazarında etkisini yitiren Mısır, yeniden atağa geçti. Yunanistan'ın toparlanması, İspanya'nın ise hem fiyatları düşürmesi hem de 'her şey dahil'e ağırlık vermeye başlaması, 2012'de Türkiye'yi zorlayacak.

Rakipler turizme asılmaya başladı

Cornelia De Luxe Resort Hotel Genel Müdürü Hakan Duran, rakiplerin hem Avrupa hem de Rusya pazarlarında atağa geçtiğine dikkat çekerek, "2011 yılında özellikle Avrupa pazarında Yunanistan, Mısır ve Kuzey Afrika ülkelerinin boşluğunu iyi değerlendirdik ve turizmde ciddi bir gelir ve misafir artışı yakaladık. Ancak, 2011'de pazarı kaybeden ülkeler 2012'ye ciddi şekilde asılmaya başladı" dedi.

Cornelia De Luxe Resort Otel Genel Müdürü Hakan Duran ve Cornelia Diamond Golf Resort Spa Genel Müdürü Zafer Alkaya, 2012 turizm sezonunu değerlendirdi. Almanya'daki fuarda edindikleri izlenimler doğrultusunda sezona büyük bir motivasyon ve beklentiyle girdiklerini ifade eden Duran, ancak rakiplerin toparlanmaya başlamasının tedirginlik oluşturduğunu söyledi.

Mısır hükümeti boş koltukların parasını ödüyor

Bu sene geçen yılki gibi ciddi artış beklemediklerini belirten ancak sektörün sezonu yüzde 5 artışla kapatacağı öngörüsünde bulunan Duran, şöyle konuştu: "Mısır hükümeti dünyanın en önemli tur operatörlerine Mısır'a kaldıracakları uçaklardaki boş koltukların parasını ödüyor. Bu da, tur operatörü açısından zarar ihtimalini ortadan kaldırdığı için rahatlıkla Mısır'a uçak kaldırıyor. Türkiye'de ne yazık ki bırakın boş koltukların parasını ödemeyi, Avrupa'nın birçok ülkesinden ve Rusya'nın birçok şehrinden Antalya'ya direkt uçuş yok. Bu da bizi rekabette zayıflatıyor."

 İspanya Ruslara yönelik vize uygulamasını kolaylaştırdı

Cornelia Diamond Golf Resort Spa Genel Müdürü Zafer Alkaya da bu sezon İspanya'nın etkisiyle turizmde ciddi bir rekabet yaşanacağına dikkat çekti. İspanya'nın Türkiye'yi ciddi bir rakip olarak görmeye başladığını, adımlarını da buna göre attığını ifade eden Alkaya, "İspanya, artık turizme dört elle sarıldı. Pastadan pay vermek istemiyor. Fiyatlarla oynamaya başladı. Ruslara yönelik vize uygulamasını kolaylaştırdı" dedi. Alkaya'nın verdiği bilgilere göre, bu yıl ligdeki ara kısa olduğu için Avrupa'nın büyük takımları Belek'e gelip Türk takımları ile maç yapamadı. İspanya bunu iyi değerlendirdi ve büyük takımları ücretsiz misafir etti. Bu da, Belek bölgesinde spor turizminde yüzde 20 kayıp yaşanmasına sebep oldu.

BORSALAR UÇURUMUN KIYISINDAN DÖNDÜ!

HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...

[PAGE]EKOFİNANS.COM - Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Fransa'nın yeni Cumhurbaşkanı Hollande'ı 'açık kollarla karşılayacağını' açıklamasıyla Avrupa borsaları düşüşünü tersine çevirdi.

Fransız BNP Paribas ve Societe Generale erken saatlerdeki kayıplarını telafi ederken UBS'in UniCredit ve Intesa Sanpaolo tavsiyesiyle İtalyan bankaları ralli yaptı.

Stoxx Europe 600 endeksi erken saatlerde yüzde 0.8 düşmesinin ardından yüzde 0.7 yükseldi ve 254.83 puana ulaştı. Endeks bu yıl yüzde 4.2 yüksek seyrediyor.

Bugün 16 Batı Avrupa piyasasından 10'u yükseldi. İspanya'nın IBEX 35 endeksi yüzde 2.7, İtalyan FTSE MIB yüzde 2.6 ralli yaptı. Alman DAX yüzde 0.1, Fransız CAC 40 ise yüzde 1.7 değer kazandı. İngiltere ve İrlanda borsalarında ise bugün tatil nedeniyle işlem yapılmadı.

Seçim sonuçlarının gündeme damga vurduğu Yunanistan'ın ASE Endeksi ise yüzde 6.7 oranında sert düşüşle Kasım'dan beri en düşük seviyeye indi.