BIST 10.173
DOLAR 32,28
EURO 34,97
ALTIN 2.448,09

Tek taraflı ateş-kes ilanı

Bir tarihte Necati Doğru, Güneş gazetesi için şöyle yazmıştı:

-Gazeteyi silah olarak kullanırsan, namlusu bir gün sana döner!

Güneş, kuruluşundan itibaren bu çizgide yürüyen bir gazete olmuştu. Önce Çavuşoğlu - Kozanoğlu ikilisi tarafından yayın hayatına başlatılan Güneş, patronların belirlediği hedefleri hırpalıyordu.

Mesela o yıllarda (1980’lerin ilk yarısı) Mehmet Emin Karamehmet’in manşetten vuruyordu. Akdeniz Oyunları Şampiyonu atlet Mehmet Yurdadön’ü “Ak” Mehmet olarak tanımlayıp, Çukurova’nın patronuna “kara” Mehmet diyerek yıpratmayı yayın politikası haline getirmişlerdi.

Patronları battı, gazete yan yattı…

İkinci sahibi Mehmet Ali Yılmaz, üçüncü sahibi Asil Nadir de Güneş gazetesini “habercilik” yapmak için almadılar.

Hepsi de Necati Doğru’nun tespitleri doğru çıkartarak final yaptılar.

Aynı yola 1990’larda Uzanlar girdi. Star gazetesi ve Star televizyonu sadece Uzan ailesi için yayın yaptılar.

Ve battılar!

İzmirli gazeteci ailenin görkemli İstanbul çıkışı olarak tarihe geçen Sabah gazetesi de habercilikle yetindiği dönemde, Hürriyet’in tahtını sallıyordu. Sonra bankalar-kankalar dönemi başladı, Sabah gazete olmaktan çıkıp nükleer bir füze rampası konumuna büründü… Vurdukça vurdu…

En sonunda sahibini de vurdu, Dinç Bilgin “ceketimi alıp gidiyorum” diyerek gazeteciliğe veda etti.

Gazetelerin silah olarak kullanılması hastalığı Aydın Doğan’ın sahibi olduğu Milliyet gazetesinde yoktu. Tabii o yıllarda… Hatta Milliyet kendisine sataşan gazetelere bile cevap vermemeyi ilke edinmişti.

Sonra bu dönem de bitti…

Kimin elinde ne varsa topyekûn taarruz silahı halinde kullanıldı.

Ama görüldü ki, bu yöntem en çok gazetelerin kendisini vuruyor. İtibar yerle bir oluyor. İnsanlar, gazete okurken şöyle demeye başladılar

-Acaba bu manşeti niye attılar?

Çünkü gazetenin manşeti, yazdığını değil başka bir şeyi hedefliyordu. Haberlerin yerini patronlar sorunları almaya başladı.

Bazen yeni bir ticari sahaya giriş için bu manşetler atıldı. Bazen aynı alanda faaliyet gösteren diğer firmayı geriletmek için…

Eksene patron yararı oturtulunca gazete de gazete olmaktan çıktı. Patronun “müttefikleri” ve “karşıtları” temel doğru oldu. Müttefikler desteklendi, karşıtlar kösteklendi.

2000’li yılların hemen başında Doğan Grubu’nun “müttefikleri” arasında mevcut siyasi partiler vardı. Bunlardan makul sayıda solcu (DSP) ve sağcı parti (ANAP-MHP) yer alıyordu. 2002 Genel Seçimleri’nde bu partiler desteklendi.

Yeni kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi ile oyu giderek düşen CHP “karşıtlar” kategorisine layık görüldüler. Hatta kısa yazımı AK Parti olan Tayyip Erdoğan’ın liderliğindeki oluşuma AKP adı uygun görüldü.

Seçimler bitti, destek verilen partiler silindi. Propaganda döneminde haberlerine en az yer verilen ya da hiç verilmeyen iki parti (AK Parti ve CHP) Meclis’e girdi.

Şimdi Doğan Grubu’nun bütün gazetelerinde AKP yerine Ak Parti yazılıyor. Yıllarca doğru yazmayı denemedikleri için onu da yanlış yazıyorlar. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kısa yazımında ikinci harf de büyük “K” olacak.

Bu bir ateşkes işareti…

İşe yarar mı?

Tayyip Erdoğan unutmuyor ve affetmiyor… Hasımlığında tutarlı. Pınarhisar Cezaevinde yatarken “Şeriatçı Tayyip” haberlerinin izlerini sadakatle koruyor.

Ama sonuçta Doğan Grubu değil, gazetecilik de kaybediyor.

Uzan Grubu’nu, Bilgin Grubu’nu yere sermiş bir Tayyip Erdoğan Aydın Doğan’ın da işini bitirirse, artık onu kimseler tutamaz… İktidarda kazanılan her zafer galiplerin başını döndürür.

Özgüven patlaması yaşatır.

Korkusuz, çekincesiz, astığı astık kestiği kestik bir pozisyona terfi ettirir.

Erdoğan şimdi o yolda ilerlemeye başladı.

Doğan Grubu ise atılabilecek en geri adımı da attı:

-Tek taraflı ateş-kes ilan etti!