BIST 10.677
DOLAR 32,22
EURO 34,94
ALTIN 2.418,47

Şakir Süter’in ardından

 

            Gazetecilik zor ve meşakkatli bir meslek... Bu meslekte köşe sahibi olmak o kadar kolay değildir. Hele hele köşe sahibi olarak yıllarca yazı yazmak ve bu yazılarda da seviyeyi hiç düşürmemek ayrı bir maharet işi... Gelen baskılara, ret edilmesi zor tekliflere direnmek de o kadar kolay değil... İşte basın meslek ilkelerini ve "kalemini kır ama asla satma" prensibini yaşatan çok az gazeteci kaldı şu basın dünyamızda...

            Şakir Süter işte öyle kalemlerden biriydi. Zevkle okunan köşesi, şahsiyetli duruşuyla basın camiasında hep önemli bir yeri olmuştu... O gerçek bir köşe yazarıydı. Şimdi diyeceksiniz ki sahte köşe yazarları mı var? Eskiden köşe yazarı olabilmek engin birikime sahip olmayı, kıvrak kalemi olmayı gerektirirdi. Öyle herkes köşe yazarı olamazdı. Ama şimdi, patron yalakası olmak, iktidar yalakası olmak veya yaşadığı seks maceralarını yazmak yetiyor köşe yazarı olmak için... Tetikçi bir kalemseniz sizi her patron anında işe alabiliyor. Çünkü hangi patronla çalışıyorsanız onun tetikçiliğini yapmakta üzerinize yok demektir. Hele hele iş takipçisi bir yazarsanız bütün gazetelerin aradığı adamsınızdır. Basın Ahlakıymış, Basın Meslek İlkeleriymiş, kimin umurunda... Yeter ki, iş takipçisi, patron yalakası kiralık bir kalem olun her yerde size iş var. Yok, ben namuslu bir yazarım, asla kalemini satmam, iş takibi yapmam, patronun tetikçisi hiç mi hiç olmam diyorsanız, size basında yer yok demektir. Eskiden doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar diye bir söz vardı. Ama yine bu doğru söyleyenlere bir onuncu köy bulunurdu. Ama şimdi maalesef o da yok... Basınımızdaki bu güçlü kalemler birer birer köşelerini terk ediyorlar. Bir kısmı patronlar tarafından işten atılıyor, bir kısmı da Hakka yürüdükleri için köşeleri boş kalıyor. İşte Şakır Süter de öyle bir kalemdi.

            Şimdi gazete köşelerini işgal edenlerin içinde keyifle okuyabileceğiniz kaç yazar kaldı Allah aşkına?.. Yazdıklarını bir çıkar karşılığı yazmadığına güvenebileceğiniz kaç yazar var?..

            Basınımız ağlanacak bir duruma geldi artık. Köşelere taşınan konular da değişti artık. Toplumsal ve sosyal konuların yerini artık, yazarların veya okurların giydikleri iç çamaşırlarını köşelerine taşıyan yazarlar türedi. Bu hangi kesimden olursa olsun.

            Hele hele bu konuları muhafazakâr dediğimiz köşe yazarları ve tesettürlü bayan köşe yazarlarının köşelerine taşımalarını ayrıca yadırgamadım desem yalan olur. Sırf reyting kaygısıyla ve çok okunabilme uğruna seviyeyi bu kadar düşürmeyi bir türlü hazmedemiyorum.

            Seviyesizliğin prim yaptığı bir ülkede yaşıyoruz maalesef... Her alanda bu böyle... Sadece gazetelerde, televizyonlarda değil... İnanın televizyonları ve gazeteleri açınca güzel Türkçemizin nasıl katledildiğini görmek öylesine üzüyor ki beni anlatamam...

            Hele hele saatlerce insanlarımızı oyalayan magazin programları insanı kahrediyor. İşte böyle bir ortamda gazeteci olmak, hele hele Şakir Süter olmak öyle kolay değildi. Şakir ağabeyi kaybettiğimi duyduğumda gerçek bir meslektaşımızı daha yitirmenin derin acısı çöktü içime...

            Mesleğimizin ustaları birer birer gidiyor diye düşündüm... Mekânı cennet olsun... Şakir ağabeyi uğurlarken bir manada da yok olan mesleğimize üzüldüm...

            Köşeleri dolduran, Cengiz Özakıncı"nın tabiriyle “Dolmakalemleri” düşündüm. Ama hâlâ kurşun kalem olmaya devam eden ve başkalarının doldurmalarına gelmeyen meslektaşlarımı düşündüm.

            Şakir Süter"e Allah"tan rahmet dilerken, kurşun kalem olmaya devam eden bütün meslektaşlarımı saygıyla selamlıyorum...