BIST 9.717
DOLAR 32,53
EURO 34,90
ALTIN 2.441,35

Sağlıklı ve doğal yaşam konusunda medyada konuşanlara güvenelim mi?

sağlıklı yaşam üzerine tavsiye dağıtanları toplumda ciddiye alan epey bir kitle var ama...

Köyde doğup şehirde yaşayan, bir şekilde kırsal hayata özlem duyan ve bu yüzden kırsal hayata ya da çocukluğuna nostaljik bir bağlılık hisseden ciddi bir nüfus var ülkede. Haliyle eskiye, çocukluğa ve kırsala dair sembollere özel önem veriliyor şu sıralarda. Beslenme alışkanlıkları ve gıda, bu semboller içerisinde çok önemli bir yer tutuyor. Hatta bu özlem zaman zaman rasyonel sınırları da ihlal ediyor. Bir politik mizah platformu zamanında oldukça isabetli bir espri üretmişti bu zaaf ile ilgili: “Her şeyin en güzelinin yetiştiği yer: bizim oralar”. Bu ilk tespitimiz olsun.

Buna ilaveten, modern tarımsal üretim süreçlerinde ve gıda temin zincirinde insanları rahatsız eden uygulamalar var. Bu uygulamaların bir kısmı hijyen ve gıda güvenirliliğine dair sorunlar içeriyor. Bu sorunlar gerçek ve önemli. Devletin denetlemeden sorumlu kurumlarının teşhiri epey etkili olsa da toplum da bunları yetersiz bulan bir kesim var. Ayrıca, denetimlerle ortadan kaldırılmayacak ciddi sistematik sorunlar da var hem tarım pratiklerinde hem de gıda işleme sürecinde. Bu da ikinci tespit.

Sağlık istatistikleri ile  çelişen ve hiçbir bilimsel temeli olmayan yığınla şehir efsanesi, her an üretilip dolaşıma sokuluyor. Günün ve yılın modasına uygun olarak, her seferinde başka başka maddelerin, gıdaların, proseslerin veya yaşam tarzının belli hastalıklara sebep olduğuna dair efsaneler üretilip tüketiliyor. Yani insanların korkuları sürekli diri tutuluyor. Bunlar sıradan geyik muhabbetinden ciddi kitaplara, önemsiz bir sosyal medya hesabından hayli izlenen televizyon programına kadar her mecrada köpürtülüyor.  Bu da bir diğer tespit.

Son tespit ise şu: insanlarımızın refah seviyesindeki artıştan kaynaklanan fazla tüketim ve buna dair sağlık sorunları artık yaygın bir problem. Buna toplumun genelinde yayılmış burjuva görünme iştiyakı da eklenince, sağlıklı beslenme malumatı artık kolayca alıcı bulan bir pazar.

İnsanların çoğunluğu yukarıda sıraladığım atmosferlerden dolayı beslenme ve sağlık ile ilgili endişeler taşıyor. Bu endişeler de insanları doğal olarak dert sahibi yapıyor. Bu yüzden bu konuda yükselen her sese kulak kesiliyor insanlar.  Buraya kadar her şey normal.  Anormallik ve saçmalık ise insanların bu ilgilerini suiistimal eden düzeysiz ve cahil bir esnaf grubunun peydahlanması.

Kendi aramızda espri ve dalga malzemesi olarak kullansak da televizyonlarda sağlıklı yaşam üzerine tavsiye dağıtanları toplumda ciddiye alan azımsanmayacak bir kitle var. Cürümleri az olsa da medyada rahatlıkla yer bulma ve televizyon kitlesine hitap etme becerilerinden dolayı epey yer yakabiliyorlar.

Şahsen yaptıkları şaklabanlıkları uzun süre görmezden gelmeyi tercih ettim. Hatta uzmanlık sahama girmedikleri sürece de yok saydım varlıklarını. Ancak kamu sağlığı için giderek daha büyük bir sorun oluşturmaya başladıklarına şahit oluyorum. Bir kısmı, önceden temin ettiği akademik unvanların ardına saklanmakta da mahir.

Toplumun hemen her bireyi, bir doktora ve diyetisyene kolay olmasa da ulaşabilecek imkana sahip. Yani aslında birinci elden doğru ve sağlıklı bilgiye ulaşmak çok zor değil. Ancak insanlar teyitli ve doğru bilgiden ise medya şaklabanlarını dinlemeyi tercih ediyor.

Gelelim başlıktaki soruya. Başta ailem ve yakın çevrem olmak üzere yıllardır herkese verdiğim tavsiyeyi buraya yazayım. Sağlıklı ve dengeli beslenmek için ölçülü olmak en önemli adım. Ölçülü olmanın ilk adımı da diyet ve beslenme kaygısını hayatın merkezinden çıkarmak olmalı. Ayrıca, hurafelere çok kolay inanan bir toplumun fertleri olarak maruz kaldığımız malumatın hurafe olma ihtimalini her zaman akılda tutmamız lazım.