BIST 10.471
DOLAR 32,75
EURO 35,03
ALTIN 2.441,54

Rahim Amca ve bir orman hikayesi

Bana gelen bir maili paylaşmak istiyorum bugün sizlerle. Aslında yarın da bir mail paylaşacağım. İkisi aynı yazıya sığmadı daJ

 

Sevgili Yasemin hanım, orman oluşturma teklifinizden dolayı sizi bütün varlığımla kutlarım. Bu teklifinizden cesaret alarak ve affınıza sığınarak belki ülkeme faydalı olur diye acizane bir çalışmamın özetini taktirlerinize sunuyorum. Sevgili Yasemin Hanım, sizi de zaman zaman içine çeken ülkemizin gündemleri sık değişiyor. Hele bizim ülkemiz gündem içinde gündemlerle uğraşıyor. Dünyada, zenginlerin ve sahtekarların paralarını kurtarmak için yapılan ekonomik kriz operasyonları, yıllardır ülkemizi meşgul eden terör olayları, dünyaya karşı en güçlü olmamız gereken zamanda göz bebeğimiz ordumuzun töhmet altında bırakılması, siyasilerimizin kuru kavgaları gibi bir çok şey morallerimizi bozup bizi temel meselelerden uzaklaştırıyor.

 

Halletmemiz gereken pek çok problemimiz var. Bunların en önemlilerinden birisi de, bize yaşamamız için nimetler sunan dünyamızın iklim değişikliği sorunu. Bindiğimiz dalı kesiyoruz. Düşünmeyen, tüketen ve ne yaptığını bilmeyen, hayatı sadece her şeyi sömürmekten ibaret sayan ve sömürdükçe sömürme hırsı artan topluluklar olmuşuz. Dün bunalmış insanlara insanlığı adaleti öğreten ve çaresiz kalan insanların imdadına yetişen dedelerimiz gibi, bugün de sapıtmış dünyalıların yaptıklarının, yaratılış ilkesine aykırı olduğunu anlatmak ve örneklerle kurtuluş reçeteleri sunmak yine bizlere düşüyor. Şovlarla vakit geçirecek sıra değil. Kendine ve birbirine güvenen, imkanlarını yerli yerinde kullanan insanlar yetiştirmeliyiz. Kendi değerlerine güvenmeyip, başkalarının bize sunduğu ölüm reçetelerine körü körüne inanan insanlar olmuşuz. Özel çıkarlar için ormanlarımız yağmalanıyor ve yakılıyor. Düşüncesizce kullandığımız fosil yakıtlarla atmosferimiz  kirletilmekte. Bu gidişin durdurulmasının mümkün olmadığını fakat yavaşlatabileceğimizi düşünüyorum. Bu düşünce ile bundan 45 yıl önce köyümün dağlarına çuvallar dolusu palamut diktirmiştim. O zaman köyümüz dağılmamıştı. Şimdi köylerimiz boşaldı. Köyden göçenler bir daha geri dönmemek için evlerini yıkıp, taşını ve ağacını da götürdü; gittikleri şehirlerde mutlu olamadılar. Bu insanlar köylerinde tutulabilmeliydi. Her köye fabrika yapılamaz fakat fabrikaları ayakta tutan üretimler yapılabilirdi. Ülkemizin imkanları tam değerlendirebilse, yardım paketine muhtaç insanların sayısı azalırdı. Konya'mızın oturduğu saha kadar olmayan Hollanda, Avrupa'yı besliyor. Bin bir sıkıntı ile yetiştirdiğimiz beyinlere eller sıfır masrafla sahip olmuş (Geçen yıl okuduğum bir araştırma yazısında dışarıda 16 bin beynimiz varmış.) Bu insanlar, bize yaşama hakkı tanımayacakların ilmine irfanına hizmet ediyorlar. İnsanımızın %30 okuma yazma bilmiyor, bilenlerin çoğunluğu da numara veya levha okuyabiliyor (Bir makale okusa ne kendisi ne de dinleyen anlayabilir). Ben 1940 doğumluyum. Köyümüze okul 1956 yılında açıldı. Dışardan İlkokulu bitirdim. Yine de bu köyden okuyabilen şanslılardan biriyim. Öğretmen oldum, köyümden kopmadım. (Biliyorum ki dünyada ,ülkemde veya bulunduğum çevremde yapılacak bir şeyler var. Yapmazsak bunun hesabı bizden sorulur. Bizler emekli olup ya evde hanımlarla didişerek ya da kahve köşelerinde pinekleyerek ömür tüketme lüksüne sahip değiliz.) Emekli olduktan sora  ciddi olarak 1998 de orman dikmeye başladım. Silahsız cephanesiz harbe giden bir asker gibi, susuz ve  imkanları kısıtlı bir yer seçtim. Eğer burada orman oluşturabilirsem ülkemizin her tarafında bu çalışmam örnek olur diye düşündüm. Su ve yağışın olduğu yerlerde devlet imkanlarını ve güzel insanlarımızın yardımlarını alarak orman diker görüntüsü vermek kolay. Önemli olan kendi emeğinle, Allah rızası ve vatan sevgisi ile kuraklıktan kavrulan, çırılçıplak arazileri ormanlarla kaplamak. Bu Cennet vatana yapılacak en önemli yatırımlardan birisi budur. Orman dikmeye başladığımda pek çok kişi "ne geliri sağlayacaksın, sen ölürsen ormana kim bakacak?" gibi sözlerle heyecanımı kırmaya çalıştı. Ben yılgınlık göstermedim. Bu işin önemine inanıyordum. Bir kaç kişiye iş imkanı sağladım. Köyden göçmelerini engelledim. Çevrem, oluşan ormanı gözleriyle gördü. Pek çok meraklı ziyaret edip, ağacı ve ülkeyi sevmenin lafla olmayacağına düşünmeye başladı. Aslında, biz kıyametin kopuyor olduğunu görsek bile ağaç diken bir kültürün mirasçısıyız. Ne yazık ki pek çok şey gibi bu hasletlerimizi unutmaya başlamışız. Fatih dedemiz değil mi idi "Ormanlarımdan gereksiz bir ağaç kesenin başını keserim" diyen? Ben ağaç dikerek; kirlenen havayı soluduğumuz oksijene çeviren teknoloji geliştirdim. Ağaç dikme işine devam ediyorum. Tek arzum bu çalışmamın bir örnek model olması. Bunun içinde gazeteciler ve tv  ler aracılığı ile bizim güzel insanlarımıza güzel örnekler olarak duyurulması gerekir. Hiç ipe sapa sığmayan insanımızın düşüncelerini ifsat eden gazete haberleri, saatlerce süren futbol yorumları, (eş bulma programlarına çıkmak için 5 milyon kişinin sıraya girmiş olması) vs. Haberler yanında bunun gibi çalışmaların da duyurulması sonucu belki heveslenip uygun imkanlara sahip olan bu ülke sevgisi ile yanan insanlar tarafından örnek alına bilir, bu da benim naçizane ödülüm olur...

 

Not: Bu yıl yine 64 dekar bir arazide dikim yapma planı yapıyorum. Yeni ormanım yine aynı köy (Konya-Ereğli Beyören Köyü) sınırları içinde. Şu ana kadar 110 çeşit ve sayısı 10 bini geçen ağaç diktim, bu ağaçların boyları 60 cm ile 6 metre arasındadır. Bu yeni araziye 3 bin ağaç dikimiyle orman çalışmama devam ediyorum. Şu anda kepçe kiraladım, ağaçların çukurları açılıyor. Çalışmama başladığımda ve şimdi dahi çektiğim en büyük sorun su ile ilgiliydi. Devlete ve yetkili yerlere defalarca başvurmama rağmen sorunu çözemedik. (İlgilenen de olmadı aslında) Kimseden yardım almadım. Esasında insanlarımızın güzel duygularını mezata çıkarıp paraya çevirenlere de şiddetle karşıyım. Evlerimi sattım borçlandım ama bunların hepsi benim için zevkti. Sıkıntı yaşanmadan başarı elde etmek mümkün değil. Bu ülke için dedelerimiz bugün evlenmiş ertesi gün harbe çağrılmış ve  bir daha da geri dönmemiş, bizim bir kaç evimiz satılmış onların fedakarlığı yanında nedir ki? Benim tek isteğim bu tip çalışmaların ülkemizde de olduğunun duyurulması. Belki bir çocuk etkilenir de hayallerini orman dikme üzerine kurar, sonra da bu çocuk büyür bu ülkeye orman bakanı olur. Biz de ormanımızın, sıkıntılarımızın meyvesini o zaman almış oluruz. Bu haberi sizin orman oluşturma fikrinizden cesaret alarak yazıyorum. Saygılar sunup başarılar dilerim.

 

Emekli Matematik Öğretmeni Rahim Demirbaş.

 

Rahim amcam; ellerinden öperim. Umarım bana kızmamışsındır mailini burada paylaştığım için ama herkesin bilmeye hakkı var diye düşündüm. Zaten o kadar kötü haberle karşılaşıyoruz ki gün içinde, bu ve benzeri haberleri duymaya ihtiyacımız var. Duyurmak da görevimiz diye düşünüyorum. Güzel kalbinize iyi bakın. Sizi seviyorum...