BIST 10.732
DOLAR 32,20
EURO 35,03
ALTIN 2.532,36

Özlüyorum, halkın özgürlüğe uyanışını

Bazen klavyenin başına oturduğumda “Bugün ne yazacağım?” diye düşünürüm.

Aklımdan onlarca konu geçer...

Ama yazmam...

Yazamam!

Sonra düşünürüm...

Neden? Neden bu yazmak istediğim konu hakkında hasisiliğim.

Cevabım ise çok acıdır.

Çünkü artık ben özgür değilim.

Ya beni dinleyip anlamazlarsa.

O zaman kamuoyu denilen o değirmenin taşları arasına atılırım.

“Olsun!” dediğinizi duyar gibiyim.

Bu dünyaya gelişimizin bir anlamı olmalı...

Tanrının huzurunda görevimiz doğruluk.

“Yaz gitsin, işin rast gitsin” arkadaş, insanlar senin gibiler yüzünden eziliyor.

Birden en haklı olduğum zamanlarda bile, hem de yetim hakkı için mücadele ederken tam iki kürek kemiğim arasında hissettiğim acı gelir aklıma...

Ardından sorumluluklarım...

Ardından Ödemiş
...

Günlük nafakamı kazanmışım, huzurlu...

Huzur içinde yatmışım yatağıma bir yerlerde yaşanan çirkin gerçeklerden habersiz.

Günlük gazetelerimi okuyarak ve safça, ve mutluca inanarak onların katıksız doğru yazdıklarına.

Kâh kızgın, kâh üzgün, kâh umutlu, kâh umutsuz uyumuşum, ama derin derin.

İnanarak geleceğe...

Şimdi ise, “Ah!” diyorum, “Ah!” ne güzeldi o saf günlerim.

Hastalarımla geçirdiğim dakikalar...

Ankara’yı, İstanbul’u, gerçekleri öğrenmek bu kadar şart mıydı?

Şart mıydı haklı olduğunu görmek Komünistlerin sömürü düzeni hakkındaki görüşlerinin...

Birden hatırlıyorum babamı...

"Tüccar Remzi Bey”i...

Özgürlüğümü... 

Dağlarda yürüdüğümüzü onunla birlikte ciğerlerimiz yanarcasına...

Hatırlıyorum, dedem “Pırasacı Mehmet”in çayırında çardaktan  yıldızları izlerken Allah’ın sonsuzluğunu seyrettiğim geceleri...

Ve özlüyorum, sorumsuzca ve özgürlük duygularıyla uyumamı...

Özlüyorum bir gün halkımın özgürlüğe uyanışını!...