BIST 10.269
DOLAR 32,35
EURO 34,79
ALTIN 2.393,73
HABER /  MEDYA

Olay yazar linç listesini böyle çıkardı!

Hilmi Yavuz bir yazı yazdı kıyamet koptu. Şimdi fırtına diner gibi. Yavuz, kendisini linç etmek isteyenleri böyle anlattı...

Abone ol

Nobel Ödüllü yazar Naipaul'le kaleme aldığı yazının ardından kızılca kıyamet koparan Hilmi Yavuz, fırtınanın dinmeye başlamasının ardından projektörünü Türk yazarlarına çevirdi...

"Naipaul konusunda hesaplaşmanın zamanı geldi" diyen ve kendisine karşı linç kampanyası başlattığını iddia eden yazarları listeleyen Hilmi Yavuz, bir kategorileme yaptı...

Listede kimler yok ki?

1. Ard niyet okuyucuları:

A. Ard niyetimin ne olduğunu bilenler: Ahmet Hakan, Ruşen Çakır.

Bu iki oyuncu, Hilmi Yavuz'un Orhan Pamuk'a 'taktığını', Naipaul kampanyasını Orhan Pamuk'a vurmak ard niyetiyle başlattığını öne sürdüler.

B. Ard niyetin ne olduğunu bilmeyenler: Ömer Lekesiz.

Bu oyuncu Naipaul'un kimliğini sergilemekte benim gizli bir niyetimin olduğunu imâ etti. Orhan Pamuk'a 'takıntılı' olduğumu (!) bilmiyordu herhalde.

C. Bir yerlerden 'emir aldığımı' söyleyenler: İsmet Özel

Bu 'emri' nereden aldığımı söylemedi. Daha önce de bir münasebetle bu iddiasını tekrarlamıştı. NTV programında onu bu iddiasını ispata davet ettim; ispata gerek olmadığını söyledi.

Şimdi sorgulama sırası bende:

Ard niyet okuyucusu oyuncuları, konuyu Naipaul'dan Hilmi Yavuz'u linç kampanyasına çevirmek konusunda bir ard niyete mi sahiptiler? Ağız birliği etmişçesine 'çamur at, izi kalsın!' diye mi düşünmüşlerdi; bir yerlerden emir mi almışlardı; yoksa gizli bir niyetleri mi vardı?

Bu ard niyet okuyucuları, Naipaul'un, tekrar ediyorum, Batı medeniyeti dışında kalan her şeyden ve herkesten (elbette Müslümanlar da içinde olmak üzere) tiksindiği ve bu tiksintisini en galiz hakaret sözcükleriyle dile getirip getirmediğini tahkik etmek, yani Hilmi Yavuz'un doğruları söyleyip söylemediğini soruşturmak yerine (ki, mantıksal olan buydu!), Hilmi Yavuz'un niyetini tahkike kalkışmakla neyi amaçlıyorlardı? Bu, bir linç kampanyasının hazırlığı mıydı?

Oysa, ortada niyet sorgulamasını gerektiren bir durum yoktu. Şayet Naipaul hakkında Hilmi Yavuz'un söyledikleri doğru olmasaydı (-ki, bu kolayca tahkik edilebilirdi!), o takdirde bir ard niyet aranması makul ve meşru olabilir; 'Hilmi Yavuz Naipaul hakkında yalan şeyler yazdı. Niyeti neydi?' diye sorulabilirdi. Ama doğruyu söyleyende bir ard niyet arandığına ilk defa tanık oluyordum.

Hadi, diyelim ki, doğruyu söyleyenin ard niyetinden kuşkulanıldı. Bu ard niyeti ispat sorumluluğu, iddia sahibine düşmez miydi?

Bu durumda ben, ard niyet arayanların ard niyetlerinden şüphe etmekte haklı olmayacak mıydım?

2. Hakaretçiler:

A. Aslı Aydıntaşbaş.

Bu oyuncu Hilmi Yavuz'u [dinsel] 'hassasiyet faşizmi' ile suçladı. Ama onu bununla suçlarken, asıl Naipaul'un kendisinin bir 'hassasiyet faşisti' olduğunu hatırlamak istemedi bile... Oysa Naipaul, düpedüz 'Batı medeniyeti hassasiyeti faşizmi' yapıyordu...

Hilmi Yavuz, bir hassasiyet faşisti değildi; tam tersine, Naipaul gibi bir ırkçı, kolonyalist bir faşisti teşhir ediyordu.

Aslı Aydıntaşbaş bunu görmedi.

B. Ezgi Başaran:

Bu oyuncu, CNN Türk'te Mario Levi ile Hilmi Yavuz arasında geçen diyaloga atıfta bulunarak, Levi'nin 'Bu ülkede Hıristiyan ve Musevilere de ağır hakaretler edildiğini söylediğinde, Hilmi Yavuz'un 'siz de tepki gösterseydiniz!' cevabına tepki gösterdi. Oysa o programda Hıristiyanlara ve Musevilere yapılan hakaret değil, Müslümanlara yapılan hakaret konu ediliyordu. Ezgi Başaran'ın bu bağlamda Mario Levi'ye, 'madem öyle, siz şimdi niçin Naipaul'un Müslümanlara yaptığı hakaretlere tepki göstermiyorsunuz?' diye sorması gerekmez miydi?

Ezgi Başaran bunu sormadı.

3. 'Batı Ne Der'ciler:

A. Bülent Somay, Sedat Ergin.

Bu iki oyuncu, Naipaul'un Türkiye'ye gelmemesi durumunda, Batı'nın ne diyeceğinden kaygı duyarken, Naipaul'un Türkiye'ye gelmesi durumunda Müslümanların ne diyeceğinden kaygı duymayı akıllarına bile getirmediler. Somay ve Ergin için önemli olan Batılıların ne diyeceğiydi çünkü-, Müslümanların ne diyeceği değil!

B. Naipaul'u aklayanlar:

Nedim Gürsel, Eyüp Can.

Bu oyuncular, Naipaul'un değiştiğini, onu eski yazılarıyla yargılamanın yanlış olduğunu iddia ettiler (Bu, Naipaul'un, eskiden söyleyip yazdıklarının hakaret unsuru taşıdığının zımnen kabulü demekti!). Naipaul'un sadece teröristleri suçladığını söylediler. Yalandı!

Naipaul, Müslümanlardan özür mü dilemişti?

Özür dilememişse (-ki, dilememişti!), o zaman hafifletici sebepler aramanın anlamı neydi? Bir gizli niyetleri mi vardı?

C. Suimisal arayanlar:

Nazlı Ilıcak.

Bu oyuncu, NTV'deki programda, Naipaul'un söylediklerini 'şoke edici' bulmadığını; Türkiye'de laiklerin Müslümanlara Naipaul'dan çok daha ağır hakaretlerde bulunduklarını söyledi. Programı yöneten Ruşen Çakır, Nazlı Ilıcak'a, 'suimisalin emsal teşkil etmeyeceği' hükmünü hatırlatmalı değil miydi? Çakır, bunu yapmadı. Acaba niyeti neydi?

D. Bu Konuyu Hilmi Yavuz'a Hakaret için fırsat bilenler:

Rıza Zelyut, Alper Turgut, Cem Akaş.