BIST 10.644
DOLAR 32,21
EURO 35,07
ALTIN 2.501,20
HABER /  GÜNCEL

Olay adam Bayram konuştu!

"Ben temiz insanım" diyor eski Milletvekil Bayram, iddiaları yenilir yutulur cinsten değil. Canavar muamelesi görmekten rahatsız. Meclis'e tekrar dönmeye kararlı.

Abone ol

Mustafa Bayram, cezaevinden tahliye olduktan sonra ilk kez Aksiyon’a konuştu. “Mustafa Bayram ne yapmış ki sabıkası olsun. Çıkıp dilekçe versem sabıkasız kaydımı çıkarıp sizin elinize verebilirim.” diyerek, temiz bir insan olduğunu, bağımsız aday olarak önümüzdeki seçimlere gireceğini ve seçileceğini söylüyor. Bayram, “Millet beni teşvik etti ve ben de karar aldım. Devlet beni sürgün edebilir, tutuklayabilir yalnız o sevgiyi insanların kalbinden silip çıkaramaz.” diyor. Mustafa Bayram: “Askeri, polisi, medyası, bakanı, lideri, milletvekili hep üzerime odaklandı. Ben bu güce karşı güçsüz kaldım. Suçsuz sebepsiz bir insanı yatırdılar. Kötü niyetli insanlar bizi linç etmeye çalıştı. Devletimiz sağ olsun onlara gereken cevabı verdi. Medya sabıkamın olmamasını bile kendine dert edindi.” Türkiye, Mustafa Bayram ismini iki defa milletvekili seçilmesinden ziyade oğlu Hamit Bayram’ı polisin elinden kaçırdığı iddiasıyla duydu. Bir anda Türkiye’nin gündemine oturan Bayram’ın adı Picasso tabloları, uyuşturucu kaçakçılığı gibi suçlarla yan yana getirildi. Polise mukavemetten tutuklu bulunduğu İzmir Cezaevi’nden geçtiğimiz haftalarda beraat eden Mustafa Bayram, memleketi Van’ın Edremit ilçesinde binlerce araç konvoyu ile karşılandı. Kendisini çekemeyen bazı siyasetçiler tarafından oyuna getirildiğini öne süren Şerefan Aşireti’nin reisi Mustafa Bayram, kendisinin temiz bir insan olduğunu ve devletini sevdiğini söylüyor: “Ben canavar değilim. Ama beni canavar gibi gösterdiler.” Hayatını anlatan bir kitap yazdığını, ileride bunun senaryolaştırılması için çalışacağını belirterek, “Benim hayatımdan da film olur.” diyor. Şimdiye kadar kimseye konuşmayan Mustafa Bayram, içini “Sadece size güveniyorum” dediği Aksiyon’a döktü. Polis benden 500 bin avro istedi -Oğlunuz Hamit Bayram’ı, adamlarınızla birlikte silah kullanarak devletin elinden kaçırdığınız iddia edildi. Bu doğru mu? Oğlum Hatim Bayram tedavi için İstanbul’a gitmek istiyor. Malatya’nın girişinde çevirmeye giriyor. Narkotikçi olduklarını söyleyen polisler, üst aramasından sonra ince arama yapıyorlar; ancak bir şey bulamıyorlar. Onu birkaç saat alıkoyarlar. Sonra ikinci aramada, “Biz arabanda mal bulduk.” diyorlar. “8 gram uyuşturucu bulundu.” diyerek tutulan zaptı imzalattırmak istiyorlar. Hamit de imzalamıyor. Sonra, para talep etmişler. Hamit de, “Ben burada size bir şey yapamam,” dediğinde alıp Van’a getiriyorlar. Para konusu önce şifreli bir şekilde söyleniyor. -Para istediklerini nasıl öğrendiniz? Ben o gün bir başsağlığı için Özalp’a gidiyordum. Erçek Gölü civarında bana telefon geldi. Diğer oğlum beni arayarak Hamit’in başının dertte olduğunu söyledi. Hamit’i aradım. Ben Kürtçe konuşuyorum o bana hep Türkçe cevap veriyor. “Ne olacak?” dedim. Bana zuladan para ima etti. 500 bin avro para istediklerini söyledi. Hamit bana sadece yanımda bir grup arkadaş var dedi. Ben onlara yerini söyleyin ben size 200 bin avro getireyim dedim. -Peki, bulundukları yeri söylediler mi? Hayır, bana yer söylenmedi. Akşam emniyetin önüne geldim. Oğlum Mecit, Hamit’i karakol yerine bir hangara götürmek istediklerini anlattı. Durumu öğrenmek için Emniyet Müdürlüğü’ne gittim. Kaçakçılık Şube Müdürü Tayfun Albayrak’a oğlumun çete tarafından kaçırıldığını söyledim. Kendisi bana onlar çete değil Malatya polisi dedi. Sonra emniyet müdürüne durumun ne olduğunu bilmediğimi söyledim. Kendisi de olayı öğrenmek için Tayfun Bey’e sordu. -Yani o ana kadar olaydan haberi yoktu? Evet. Müdür bey bana “Mustafa Bey, Hamit’i bulup getirin. Bu meseleyi haledelim.” dedi. Ben de kendisine oğlumu getireceğime söz verdim. Hamit bana görünmedi. Başkale’ye gitmiş. Oradan da İran’a. Sonra, Vali Bey bir açıklama yaptı, “Eğer oğlunu getirmezse onu içeri alırız.” diye. Sonra ben gidip savcılığa kendim teslim oldum. Tevkif edildim ve Van Cezaevi’ne kondum. Kötü niyetli bazıları biz burada güvenliği sağlayamıyoruz diyerek benim başka bir cezaevine naklimin yapılmasını istemiş. Adalet Bakanlığı da beni Bitlis Cezaevi’ne gönderdi. Orada 15 gün kaldıktan sonra 30 milyar lira kefalet karşılığında serbest bırakıldım. Hamit için İran’a gittim -Peki, hangi suçlamayla içeride tutuldunuz? Meselemiz polise mukavemetti; ancak daha sonra başka maddeler eklemişler; teşekkül halinde uyuşturucu kaçakçılığı yapmak, ağır silahlarla devlete baş kaldırmak, çıkar amaçlı çete kurmak. -Bu sırada İran’a gidiş amacınız neydi? Hamit’i getirmek için İran’a gittim. Bir müddet orada kaldım. Sonra bizimle ilgili dosyanın İzmir’e gönderildiğini öğrenince evime döndüm. Kapıma gelen polislere, “Beni arıyorsanız, buradayım. Gidelim.” dedim. Van cezaevine kondum. Bonra beni uçakla İzmir’e götürdüler. Uyuşturucu şebekesi maddesinden, ağır silahlarla devlete karşı isyan, çıkar amaçlı çete kurmak suçlarından beraat ettim. Polise mukavemetten çocuklara 5’er yıl ceza verdiler. Sonra tahliye olduk. 43 kez edilen telefon -Bir tutuklunun bir defa telefon etme hakkı var. Hamit Bayram tutuklu iken sizinle kaç telefon görüşmesi yaptı? Hamit Bayram tam 43 defa telefon görüşmesi yapmış. Kiminle konuştuğu nereyi aradığı hepsi kayıtlı ve bunlar dosyalarda var. Bir tutuklu olarak yakalandığında babasını, kardeşini, ailesini nasıl arayabiliyor? Eli kelepçeli değil ve konuşmasına müsade edilmiş. Polisin yanlış yaptığı ortada. Başkaları da dosyada buram buram paranın koktuğunu söylüyor. Konuşma bantlarında bile gelin kurtarın ve para konusu geçiyor. Derin devletle işim olmaz -Mağdur olduğunuzu mu söylemek istiyorsunuz? Biz zulme uğradık. Eğer adalet doğru işleseydi İzmir DGM hakiminin karşısında biz değil polisler olurdu. Ama kaderimize razıyız. Askeri, polisi, medyası, bakanı, lideri, milletvekili üzerime odaklandı. Ben bu güce karşı güçsüz kaldım. Sebepsiz yere suçsuz bir insanı yatırdılar. -Çıkışınızda, “Birkaç kişinin yapmış olduğu hatayı devlete mal etmek yanlış olur.” dediniz. Birkaç kişi ile üzerinize odaklananları mı kastediyorsunuz? Benim karşı olduğum kötü niyetli insanlardır. Savcı üzerine vazife olmamasına rağmen benim kefalet kararının bozulması için dosyalar koltuğunda dolaştı. Ben o savcı ile emniyette tartışmıştım. Şimdi onlar hakkında şikayetçi olacağım. Devlet duyar görmez. Devletin sadece kulağı var. Bizim devletimize karşı saygımız var. Devletin her ferdine, polisine, güvenlikçisine, askerine. Devlete karşı bir kinimiz yoktur. Biz şahıslar üzerine konuşuyoruz. Şahsılar bunu bize reva gördü. Devlet de bizi aldı, tahkikatını yaptı, bu olayların abartılı olduğuna karar verdi. Sonra hak tecelli etti bizi tahliye etti. -Ancak, “çetecilik” iddiaları vardı... Ben sokaktan büyüyen bir insan değilim ki, çetecilik yapayım. Çetecilik kendini bilen insanların işi de değildir. Varlıklı bir insanım, tahsil görmüşüm, tecrübeliyim ve bir aşiretin başındayım. Yanlışı ve doğruyu biliyorum. Mustafa Bayram’ın çete kurduğunu kargalara söylerseniz onlar bile güler. Bu bizi eziyor ve üzüyor. Kötü niyetli insanlar bizi linç etmeye çalıştı. Devletimiz sağ olsun onlara gereken cevabı verdi. -Sizinle sohbet ederken derin devletten söz ettiniz. Derin devletin Mustafa Bayram’la bir ilişkisi olabilir mi? Benim derin devletle bir işim olamaz. Ben onu basın için söyledim. “Acaba derin devlet basını yönlendiriyor mu?” diye. Daha önce de Bayram Otelleri’nin bana ait olduğunu söylediler. ‘Eroin-1’ ve ‘Eroin-2’ diye haberler yapıldı. Bu otellerin bana ait olmadığını belgeleriyle insanlara gösterdim. Picasso Mustafa, heykel dediler. Milletvekiliydim dokunulmazlığımın kaldırılması için gidip kendim dilekçe verdim. Bu olaylarda benim ismim bile geçmiyor. Mustafa Bayram, Bayrak soyadıyla sabıkasızlık kaydını almış sonra milletvekili olunca tekrar Bayram soyadını almış dediler. Böyle saçmalık olabilir mi? Beni her suçun içine ittiler. Ben olduğumdan fazla gösterdiler. -Peki niye bu kadar abartıldı? Benim hayatta bir prensibim var; Mustafa Bayram hiç kimseye koklattırmaz. Sebep de sorun da budur. Ben birisine koklatırsam kişiliğim zedelenir. Etrafımda çok dolandılar. Deniz Baykal yanlış anladığını itiraf etmiş -Deniz Baykal Türkiye’yi ‘aşiretler yönetiyor’ diye bir çıkış yaptı. Deniz Bey’e saygım var. Ben meclisteyken çoğu zaman lojmanların oradaki yürüyüş bandında beraber yürürdük. Bana son derecede sempatisi vardır. Hatta bir kış buraya geldi. Yılbaşını askerlerle geçirmek için Çukurca’ya gidecekti. Kimse göndermedi. Ben iki tane jipimi verdim, gönderdim. Yanında İzmir milletvekili Hasan Bey vardı. Ve dönüşte bana çok teşekkür etti. Adamlarım onları götürüp getirdi. Hep hal hatırımı sorardı. Ama demek ki, onu da ikna edip yanlış yönlendirdiler. Onun partisinden birisi aktardı. Sayın Baykal’ın benim konumda yanlış yaptığını ve yanlış yönlendirildiğini hatta özür dilediğini itiraf etmiş. Öyle anlamış ve öyle konuşmuş. -Siz yanlış anlaşılıyorum desenizde isminiz filmlere bile konu oluyor ama... Evet. Kurtlar Vadisi’nde konu edildim. Biri diyor ki elimde eserler var. Öteki de Picasso Mustafa gibi gidip Üsküdar’da yakalattırma diyor. Güya ben gidip yakalattırmışım. Herkes bir şeyler söyleyip yapıyor. Film de öyle bir şey. Ben temiz bir insanım -Hakkınızda çok sayıda suç dosyası olduğu söylendi. Kaç dosyanız var? Her şey ortada. Ben tarihi eserden, Picasso’dan, çetecilikten mahkum oldum mu? Hayır. Hepsi uydurma, hurafe ve iftiradır. Onları o zaman yazan basın mensuplarının şimdi hicap duymaları gerekir. Ben ayaktayım. Benim için köşe yazarları eroinden 5 sene kesilmiş cezası var diye yazdı. Çıkarmayan namerttir. Eğer ceza alınmışsa bu bir dosyada yer alır. Mahkemeye verdim, benim avukatım gidip onlarla anlaşarak beni sattı. Hürriyet gazetesi güya ben iftira atmışım diye benden tazminat aldı. Bu kadar suçluysam bu kadar yaramazsam bugüne kadar bana niye bir şey dokunmadı. Medya, sabıkamın olmamasını bile kendine dert edindi. -Sabıkanız yok mu? Mustafa Bayram ne yapmış ki sabıkası olsun. Çıkıp dilekçe versem sabıkasız kaydımı çıkarıp sizin elinize verebilirim. Benim sabıkam yok. Ben temiz bir insanım. Üzerime ispatlanmış suç yok. Her şey havada kaldı, söylentiyi geçmedi. -Bütün bu yaşadıklarınızdan sonra Mustafa Bayram tekrar milletvekili adayı olacak mı? Ben istemezsem de o millet istiyor. Hiçbir partiden değil. Bağımsız aday olarak önümüzdeki seçimlere gireceğim. Onlar teşvik etti, ben de karar aldım. Eğer 1700 oyum iptal edilmeseydi şimdi zaten milletvekiliydim. O meclise bir daha gireceğim. Yorgunum, hastayım yapmazdım; ama bu millet beni teşvik ediyor. Benim karşılama mitingimi kim gördü? Birçok bakan, cumhurbaşkanı, başbakan Van’a gelip gitti ama o mitingi kimse görmedi. Kim gördüyse söylesin. Onu Mustafa Bayram gördü ve ben o milletin sevgisini karşılıksız bırakmamak için meclise tekrar gideceğim. -Bu karşılamadan rahatsız olanlar var mı? Bir cumhurbaşkanı bile böyle karşılanmıyor diye bazıları benim mitinglerime takmış. Devlet beni sürgün edebilir, tutuklayabilir yalnız o sevgiyi insanların kalbinden silip çıkaramaz. O insanlar haksızlığa uğradığımızı açıktan görmüşler. Kimse bu sevgiye karşı duramaz. Birileri bundan rahatsız oluyor tabii ki. Bana yapılan bu oyun siyasi bir oyundur. Beni rakip gören Van’daki birçok siyasetçi, vali ve savcılarla beraber bana oyun oynadılar. Ben oyuna geldim. Bir savcı üstüne vazife değil, benim köyümün bir tepesinde silah bulmuş. Ve bunu üzerime atıyor. Savcı köylülere gidip Mustafa Bayram şöyle böyle dedirtmeye teşvik etti. Ben o suçlamaları yaptırtmaya çalışanlar hakkında savcılıkta suç duyurusunda bulunacağım. Köyümün toplamı 5 bin dönümdür. Geniş bir alandır. Oradan çıkan her şey bana nasıl ait olabilir. Oraya başkası getirip koymuş olamaz mı? MEHMET KEÇECİLER ÇIKIP İHALE İSTEMEDİĞİMİ AÇIKLASIN -Mehmet Keçeciler ile sizin bir tartışmanız olmuştu. O konunun yaşadığınız son olaylarla ilgisi var mı? Karayolları müdürü burada mesaiye bıraktığı bir hanımefendiye yanlışlık yapmıştı. Ben şikayetimi kendisine götürdüm ve “Bu müdürü buradan alın. Van’lı insanlar her şeye katlanır ama namus meselesine kabul etmezler. Bu insan öldürülürse vebali sizin boynunuza olur.” dedim. Laflarımız birbirine ters geldi ve bir münakaşa yaşadık. Sonra kendisi Mustafa Bayram benden ihale istedi, ben ihale vermediğim için bana böyle yaptı dedi. Bunu mecliste söyledi. Sonra Mesut Yılmaz Bey gönderdi onu gelip benden özür diledi. Ben de çıkıp mecliste olayın ihale meselesi değil namus davası olduğunu söyledim. Bana çamur atmak için ihale meselesini söylüyor. Bunu doğrusunu çıkıp açıklamazsa namerttir. Kaç kere bakanlık yapmış, yaşı benden büyük, eğer çıkıp açıklamazsa namert oğlu namerttir. Çıksın ben kendisiyle her yerde yüzleşirim. Röportaj: Haşim Söylemez-Ali İhsanoğlu Kaynak: www.aksiyon.com.tr