BIST 9.525
DOLAR 32,60
EURO 34,74
ALTIN 2.498,23

Nükleer gerilimin asıl suçlusu kim?

Ukrayna’da yaşanan ve tüm dünyayı büyük bir kaosun eşiğine getiren savaşta inanılmaz hamleler oluyor. Mesela Rusya, Belarus’a nükleer bomba yerleştiriyor. Açıkça bir nükleer tehdit değil mi? Demekki 3. Dünya savaşının tamda eşiğindeyiz. Evet, eşiğindeyiz. Ama bizi bu girdaba kim itiyor ona bakmak gerek.


ABD nükleer silahlarının birkaç Avrupa NATO ülkesinde tarihi ve kabul edilemez konuşlandırılması ve İngiltere'nin yakın zamanda Ukrayna'ya seyreltilmiş uranyum silahları tedarik edeceği duyurusu, Rusya’yı Belarus'a taktik nükleer bomba yerleştirme kararına itti. Rusya'nın kararının ardından Batı'nın tepkisi tamamen saçma ve ikiyüzlüydü.


İşte tamda bu model tanıdıktır ve bize düzeltilemez kibirden bahseder. Amerika Birleşik Devletleri ve Batılı uşakları, Rusya'ya yönelik saldırganlıklarında benzeri görülmemiş pervasız tırmandırıcı hamleler yapıyor; sonra Moskova karşılıklı bir hamle yapar ve yine de Batılı hükümetler ve onların görevine bağlı haber medyaları Rusya’nın ‘tehdit edici nükleer atılımı’ ‘Rusya’dan savaşı kızıştıracak hamle’ gibi başlıklar atar, batılılar bunun karşısında öfkeli olur.


Bakın ben burada Rusya’yı savunmuyorum. Al birine vur ötekine. Ama Amerika’nın küstahça davranışlarını bilmezseniz hedefinizi yanlış yönlere verir, bir gün karşılacağınız durumlardan önce ders alamazsınız!

Bu hafta Batı'da Moskova'nın Beyaz Rusya'ya taktik nükleer silahlar konuşlandırma kararı hakkında, öfkeli bir hava vardı.

Şimdi iş daha ilginç bir hal almaya başlıyor. Kollektif Güvenlik Anlaşma Örgütü, daha önce Sovyetler Birliği üyesi olan müttefik devletler arasında ortak bir savunma taahhüdüne sahip olan NATO ile organik olarak karşılaştırılabilir.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, konuşlandırmayı onaylarken, Batılı güçler tarafından uluslararası güvenliği tehlikeye atmak, Avrupalı komşuları tehdit etmek ve Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşmasını ihlal etmekle suçlandı. Çünkü Belarus, üç NATO üyesiyle sınır komşusudur: Polonya, Litvanya ve Letonya.


Bence Rusya'nın Beyaz Rusya'ya taktik nükleer silahlar yerleştirme kararı, NATO'nun Rus karşıtı Kiev vekiline seyreltilmiş uranyum silahları tedarik etme hamlesine bir yanıttı. İngiltere geçen hafta Ukrayna'ya gönderilen Challenger 2 savaş alanı tanklarının seyreltilmiş uranyum mermileriyle donatılacağını duyurmuştu. ABD'nin Abrams tanklarıyla Ukrayna'ya seyreltilmiş uranyum zırh delici mühimmat tedarik etmeye de hazır olduğu anlaşılıyor. Londra Savunma Bakanlığı'ndan alınan video görüntüleri, Ukraynalı askerlerin İngiliz ve Amerikalı subaylar tarafından uranyum mermilerini kullanma konusunda eğitildiğini de gösteriyor.


Tükenmiş uranyum, modern zırhı delebilen, kurşundan daha yüksek yoğunluklu bir metaldir. Nüfuz ettikten sonra tutuşur ve aşırı sıcaklıkta buhara dönüşür. Bu mermiler, patlayıcı olarak bölünemez ve nükleer patlamalara neden olmaz lakin çevreye zararlı radyoaktif kirlilik salarlar. Mühimmatların bu nedenle, düşük verimli bir “kirli bomba” ile aynı şekilde bir nükleer silah biçimi olduğu da aşikar.

Buna bakılırsa ilk tehdit tabii bir şekilde ABD ve Batıdan gelmiş oluyor.

Unutulmamalı ki Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere, Irak'ta on yıl süren yasadışı savaşları sırasında tonlarca seyreltilmiş uranyum mermisi ateşledi. NATO kuvvetleri, eski Yugoslavya'ya karşı yürüttükleri saldırı savaşında da bu silahlarını kullandı. Her iki durumda da, ortaya çıkan radyoaktif kirlenme, sivil nüfustaki yüksek kanser oranları ve doğum kusurlarını yükseltti.

Amerikalılar ve İngilizler savaş suçlarından asla sorumlu tutulmadılar. Bu dokunulmazlık kısmen, Rusya'ya karşı Ukrayna'ya silah pompalama ve özellikle radyoaktif uranyum mermilerinin en son tekrarı konusundaki küstahsızlıklarını gösteriyor.

Rusya'nın savunma doktrini uyarınca, eğer ulusal güvenliği nükleer kuvvetler veya konvansiyonel kuvvetler tarafından tehdit ediliyorsa nükleer silah kullanabilir. ABD liderliğindeki NATO, görünüşte düzeltilemez veya psikopatik davranışla eşdeğer bir şekilde büyük bir kaosun fitilini ateşliyor.

Sonrasında ise bu berbat durum, Rusya'nın Belarus'a taktik nükleer silahlar yerleştirme konusunda bir şekilde provokatif bir adım atmasıyla sapkın bir şekilde çarpıtılıyor.


Muhtemelen, Rusya daha da ileri giden ek karşılıklı önlemler alabilir.

Beyaz Rusya'da taktik nükleer silahların konuşlandırılmasının doğru bir şekilde anlaşılması için bakış açısı budur. Güvenliği ve barışı tehlikeye atmak için bahsi yükselten Rusya değil. Onlarca yıldır yapmaya alıştıkları bir şekilde sınırları silen Batıdır.

Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri'nin beş NATO üyesinin topraklarında nükleer silah depolaması gibi bir anormallik var . Bu ülkeler; ülkemiz başta olmak üzere Belçika, Almanya, İtalya ve Hollanda’dır.

Dolayısıyla bu durum, batının Beyaz Rusya’ya yetleştirilen Nükleer başlıklar hakkında Rusya’ya yaptığı küstahlığın tezahürüdür.

Ukrayna'daki çatışma, Batılı güçlerin uluslararası hukuka uyması ve Kiev rejiminin silahlanmasını durdurması halinde çözülebilir. İleriye dönük olarak, Ukrayna tarafsız bir devlet olmalı ve NATO saldırgan genişlemesini durdurmalıdır. Ciddi bir nükleer silah kontrolü politikası, bu tür silahların Avrupalı NATO üye devletlerinden geri çekilmesini ve İngiliz ve Fransız cephaneliklerinin daha geniş bir yumuşama çerçevesinin parçası olarak dahil edilmesini içermelidir. Bununla birlikte, barış için gerekli koşulların, doğru ve makul şeyleri yapma sorumluluğunun büyük ölçüde Washington ve Batılı müttefiklerine ait olduğunu unutmayın. Ancak rahatsız edici soru şu: Washington ve onun emperyalist uşakları makul olabilir mi?

Makul olmadıkları sürece bunun bedelini masum canlar ödeyecektir.

Gidişatta öyle zaten. Rusya’yı kışkırt, nükleer kullanmasına zorla, onu suçlu ilan et ve hoşgeldin üçüncü dünya savaşı!

Özetle ABD ve batılı uşakları tüm dünyayı önüne geçilmez bir uçurumdan aşağı itiyor.

Umarım Rusya bu tahriklere gelmez, gelirse de hakkıdır diyebiliriz ama bu sonuç tüm insanlık için hiçte hayra olmayacaktır.


Batılı güçlerden hesap sormak güçlü bir silahtır. Çünkü onların yolsuzluklarını ve sahtekarlıklarını, ikiyüzlülüklerini ve ölümcül kibirlerini ortaya çıkarır. Onlardan hesap sormak da yaptıkları bu küstahça davranışları bilmekten geçer. Halk olarak batıyı bilelim ki tanıyalım. Tanıyalım ki sorgulayalım. Sorgulayalım ki güçlenelim. Güçlenelim ki büyük bir kaosun önüne geçmek için çabalayalım. Yaşadığı dünyanın jeopolitiğini tanımayan bir halk, savaşlara kurban gider.


Selametle..