BIST 10.471
DOLAR 32,85
EURO 35,18
ALTIN 2.450,28

Ne kadar ön seçim o kadar demokrasi

Mart ayındaki yerel seçimler öncesinde partilerde çok yönlü “büyük bir faaliyet” başladı:

-Hangi kenti kim kapacak?

Ana hedef bu olunca, stratejik planlar ve taktik çalışmalar da öncelikle doğu kültürünün temel özelliklerine yöneliyor:

-Üst makamlara karşı sadakat, yakınlık, bağlılık, saygı ötesi davranışlar vb. gibi durumlar kendiliğinden öne çıkıyor.

Hele bir aday olayım, gerisi gelir…

1970’lerde 12 Mart Diktası sona ererken Türkiye’de demokrasiyle yakınlık kurmaya başlamıştı.

Askeri faşist diktanın yumruğu altında kalmış sol yelpazenin bütün renkleri, Cumhuriyet tarihinde “İkinci Adam” olarak yer alan İsmet İnönü’yü devirip CHP’nin başına geçen Bülent Ecevit’in yanında yer almıştı.

Kendisine siyasi kartvizit olarak “Ne ezen ne ezilen insanca hakça bir düzen” sloganını seçen “Karaoğlan” Ecevit o yıllarda sahici bir demokrat profili veriyordu. CHP’de milletvekili adayları partinin bütün üyelerinin katılımına açık “ön seçim” ile yapılmaya başlamıştı.

Sonucu da alındı.

Türkiye tarihinde ilk kez kendisini “sol” olarak tanımlayan bir parti (CHP) 1973 ve 1977 seçimlerinden 1. parti olarak çıkmayı başarmıştı.

Başta Bülent Ecevit olmak üzere herkes bu günleri ve yöntemleri unuttu.

Artık demokrasi ile halk arasında sağlam bir köprü olan ön seçim tedavülden kalktı.

Liderin krallığı geldi.

Lider kimi isterde aday o oluyordu.

Hâlâ da öyle…

Geçen hafta Ali Özcan siyasi partilerin tavan arasında kalmış bir kavramı çekip indirdi. Ali Özcan 1994-95 yıllarında SHP ve CHP’nin İstanbul İl Başkanlığı görevinde bulundu. Önümüzdeki 2009 Mart Yerel Seçimleri için bir şartla İstanbul’dan “aday” olacağını ilan etti:

-CHP bütün üyelerin katılımıyla yapılacak bir ön seçimle aday belirlerse…

Herkes “tuhaf” biçimde ona bakıyor olabilir:

-Ne alaka şimdi?

Öyle ya, CHP böylesi şeyleri unutalı çok oldu. Şimdi Deniz Baykal var. O kimi gösterirse belediye başkanı veya milletvekili adayı o oluyor. Parti içinde demokrasi çalışması demek, lidere yakınlık olarak algılanıyor.

Ali Özcan “Bir başka İstanbul mümkün” diyor:

-AKP’nin sadaka kültürüne hayır diyecek milyonlar var. Onları harekete geçirebilmek için öncelikle parti içi demokrasiyi kıpırdatmamız lazım. Kendi adayını belirlemiş bir partili seçimlerde kendi isteğinle gönüllü olarak çalışacaktır.

Özcan’a göre CHP büyük bir siyasi yapıdır. Bu yapıyı hareketlendirmek ancak büyüme yıllarındaki çizgiyi yakalamakla mümkün olabilir.

Yerel seçimler sadece sonuçlarına bakarak değerlendirilemez. Seçim öncesi dönemde kaç kişiyi politik hayatın içine katabildikleri de siyasi parti için ölçüdür.

Bu ölçü sadece CHP için değil bütün sol partiler için geçerlidir:

-Ne kadar ön seçim o kadar demokrasi!