BIST 10.173
DOLAR 32,28
EURO 34,94
ALTIN 2.446,74
HABER /  GÜNCEL

MÜSİADdan 100 öneri

Müstakil Sanayiciler ve İşadamları Derneğinin (MÜSİAD) hazırladığı raporla öneri ve görüşlerini sıraladı.

Abone ol

Müstakil Sanayiciler ve İşadamları Derneğinin (MÜSİAD) ekonomi raporunda, "normal bir demokratik rejimde görülmesi imkansız olan siyasi partilerin kapatılması davasının Türkiye-AB ilişkilerinin kötü gittiği bir döneme denk düşmesinin muhtemelen tesadüf olmadığı" belirtilerek, bu nedenle, Türkiye'de demokratikleşme ve özgürlükleri genişletme sürecinin hızlanarak devam etmesi gerektiği kaydedildi.

MÜSİAD 2008 Ekonomi Raporu'nda 2007 yılı ve 2008 yarı yılı değerlendirmeleri yapılarak, MÜSİAD'ın görüş ve önerilerine yer verildi.

2007 yılının ortasından beri dünya ekonomisini sarsan küresel fırtınaya ilişkin tespitlerin de yer aldığı raporda, bütün dünyada ekonomik büyümenin hızla yavaşladığı, enflasyonun hızla yükselmeye başladığı ve işsizliğin hemen her yerde ciddi bir sorun haline geldiğine dikkat çekiliyor.

Raporda, bunlara ilaveten dünyanın pek çok bölgesinde yaşanan kuraklık, artan enerji fiyatları ve spekülasyonlar nedeniyle yükselen gıda ve emtia fiyatlarının tüm dünyayı tedirgin ettiği hatırlatılarak, petrolün varil fiyatı 1999 yılında 12 dolar iken, bugün 150 dolar sınırını zorladığı hatırlatılarak, şu öngörüde bulunuluyor:

'"Tabii ki, ülkemiz de bu gelişmelerden nasibini almaktadır. Kısa vadede Türkiye'nin tek başına yapabileceği bir şey yok gibi görünmektedir. Ancak orta ve uzun vadede hem Türkiye'nin bu sorunları asgariye indirmek için yapabilecekleri, hem de sıkışan dünya ekonomisine sunabileceği olumlu enstrümanları olabilir."

Rapora göre, cari açık enerji fiyatlarının baskısı altında artıyor. 2002 yılında 9,4 milyar dolar olan Türkiye'nin enerji faturası 2008 yılında 50 milyar dolara ulaşacak gibi görünüyor. 25 çeyrek üst üste sağlanan ekonomik büyümeye rağmen işsizlik 6 nedenden dolayı düşürülemiyor.

Bu nedenler; tarım ve hazır giyim gibi emek yoğun sektörlerin zorunlu küçülme sürecine girmesi, özellikle özel sektörde ve işgücünde genel olarak sağlanan verimlilik odaklı sektörel dönüşüm, üretim ekonomisinin tam oturtulamamış olması, yeni imalat sanayi ve hizmet sektöründe yatırım alanlarının derinleşmemiş olması, eğitim sistemindeki aksamalar, mesleki ve teknik eğitimdeki yetersizlikler, beşeri sermaye dönüşümünün neden olduğu istihdam açığı, olarak sıralanıyor.

TÜRKİYE'NİN ÖNÜNDEKİ EN ÖNEMLİ RİSKLER

Raporda, Türkiye ve dünyada yaşanan gelişmelere paralel olarak Türkiye için gelecek döneme yönelik bir kısmı kısmen gerçekleşmiş, bir kısmının gerçekleşme ihtimali ise bundan sonraki iç ve dış siyasi ve iktisadi gelişmelere bağlı olan risklerin şu şekilde belirginleştiği kaydediliyor:

"Geçtiğimiz döneme kıyasla ve dünya ekonomisine paralel olarak ekonomik büyüme sürecinin yavaşlaması, ihracat pazarlarının durağanlaşması, dünya ekonomisindeki arz-talep dengesizliği ve spekülasyon şokları nedeniyle (enerji, emtia, tahıl, gıda fiyatlarındaki aşırı yükselmeler) enflasyonun ve faizlerin yukarı yönde harekete geçmesi, ülke içinde derinleşen 'siyaset ve yargı istikrarsızlığı' ve 'çeteler' sorunları, artan işgücü arzına karşın yeterli istihdam imkanlarının oluşturulmaması, bölgeler arasında ki gelir dağılımı dengesinin düzeltilememesi, doğrudan yabancı yatırım sermayesi girişlerinin yavaşlaması, dünya ekonomisindeki finansal kriz nedeniyle kur artışı riski dolayısıyla, şirketlerin kısa vadeli yükümlülüklerini yerine getirmede yaşanabilecek ödeme sıkıntıları, likidite daralmasının yaşandığı uluslar arası ortamdan taze kaynakları uygun vade ve maliyetle temin etmede yaşanabilecek zorluklar."

Cari açık ve enflasyonun 'konjonktürel unsur' olduğu belirtilen raporda; uzun vadeli istikamet ve içinde bulunulan güzergah kaybedilmediği sürece Türkiye'nin, ortamın da normalleşmesi ile yoluna hızla devam edebilecek kapasitede olduğuna vurgu yapılıyor.

"AB ÇAPASI DEVAM ETTİRİLMELİ"

Kıbrıs sorunu ve AB ilişkilerine yönelik değerlendirmelerin de yer aldığı raporda, "AB tarafının şaşırtıcı ve çifte standartlı yaklaşımına rağmen, AB çıpası devam ettirilmeli, tam üyelik müzakere sürecine ivme kazandırılmalı, demokratikleşme süreci hızlandırılmalıdır" denildi.

AB süreci ile Türkiye'nin demokratikleşmesi arasında doğrudan bir ilişki bulunduğu ifade edilen raporda, şunlar kaydedildi:

"Örneğin, normal bir demokratik rejimde görülmesi imkansız olan siyasi partilerin kapatılması davasının Türkiye-AB ilişkilerinin kötü gittiği bir döneme denk düşmesi muhtemelen tesadüf değildir. Bu nedenle, Türkiye'de demokratikleşme ve özgürlükleri genişletme süreci hızlanarak devam etmelidir. Türkiye'nin demokratikleşmesi AB süreci için değil, Türk halkının menfaatleri ve erdemli geleceği için gereklidir. Her şeyden önce Kıbrıs ile ilgili ilişkilerde 'bir adım önde politikası' devam etmeli, KKTC'nin dünyaya açılma politikasına devam edilmelidir. KKTC üzerinde bulunan izolasyonların kaldırılması için mücadeleye devam edilmelidir."

TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER"

Raporun "Temel Hak ve Özgürlükler" bölümünde insanlar için doğru olan her şeyi kendisinin düşünebileceğini sanan, kişinin özel hayatını ve mahrem dünyasını denetleyerek toplumsal bütünleşmeyi sağlayan devlet anlayışının değişmesi gerektiği kaydedilerek, "Bu kapsamda genel ahlaka aykırı olmamak kaydıyla kamuda kıyafet yasağının sona erdirecek bir düzenlemenin yapılması zorunludur. Hazırlanacak yeni anayasada kişi devlet otoritesine karşı korunmalı, temel haklardan yararlanma bakımından insanlar arasında din, dil, soy, düşünce, siyasi kanaat farkı gözetilmemelidir" denildi.

Şiddet ve suç işlemeyi teşvik etmediği sürece, her türlü aykırı düşüncenin serbestçe açıklanabilmesi gerektiği görüşüne yer verilen raporda, inanç hürriyetinin de tam olarak güvence altına alınması gerekliliğine vurgu yapıldı.

Raporda, "Din adına öne sürülen her türlü talebe 'irtica' damgası vurulması alışkanlığı terk edilmeli, 'gerici' yaftalamasıyla dindarlara baskı yapılmasına cevaz veren anayasa hükümleri kaldırılmalıdır" denildi.

Türkiye'nin kültürel zenginliğinin gereği olarak Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin okullarda zorunlu olarak öğretilmesinin devam ettirilmesi gerektiği belirtilen raporda, "Zorunlu olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi dışındaki din eğitimi ve öğretimi kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlı olmalıdır" görüşü aktarıldı.

Raporda, Vakıflar İdaresi'nin tüm maddi varlığı ile beraber genel idareden ayrılarak Diyanet İşleri'ne bağlanabileceği görüşü dile getirildi.

Raporun, "Alışveriş Merkezleri, Büyük Mağazalar ve Zincir Mağazalar Kanunu Tasarısı'na ilişkin olarak öneriler kısmında da, "Toplam kullanım alana 3 bin metre kare üstünde bulunan alışveriş merkezlerinde ve büyük mağazalarda, bayanlar ve erkekler için ayrı olmak üzere mescit, çocuk oyun alanı, kreş, bebek temizleme ve emzirme odaları, yaşlılar için dinlenme mekanları, özürlülerin ihtiyaçlarına uygun yer düzenlemelerinin yapılması zorunludur" maddesinin konulmasının yerinde olacağı görüşü aktarıldı.

"MÜSİAD'DAN 100 ÖNERİ"

Toplantıda dağıtılan "MÜSİAD'dan Yüz Ağartacak 100 Öneri" başlıklı bültende de, derneğin "Yeni Anayasa İhtiyacı", "Kamu YÖnetimi Reformu", "Eğitim Sistemi ve Seviyesi", "KOSGEB ve KOBİ'ler", "Kamu Finansmanı", İşsizlik ve İstihdam Paketi", "Türk Ticaret Kanunu Tasarısı", Büyük Mağazalar Kanunu Tasarısı"na yönelik önerileri sıralandı.