BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70

Muhtaç Olduğun Kudret...

İkibinli yılların başından itibaren, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karşı sistemli bir şekilde sürdürülen "Haçlı" saldırıları daha da ağırlaştırıldı. Emperyal saldırganların Türkiye içine yerleştirdiği, sermayeden, siyasete işbirlikçileri ve silahlı güçleri, 2000 den itibaren efendilerinin amacına hizmet etme konusunda etki alanlarını giderek genişlettiler.

Devleti yönetenlerin önlerine konan "İkiz Yasa" diye bilinen teslimiyet taslağından başlayarak, AB dayatmalarını tek tek imzalamaları, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin düşman karşısında her geçen gün daha çok gedik vermesine sebep oluyor...

Bu durum da düşmanı cesaretlendiriyor...

Dünün kapıkulu, gönüllü yanaşmaları bugün küstah, arsız saldırganlarıdır...
Tıpkı mütareke günleri gibi...Yanaşmalar, can borcu oldukları Türk milletini arkadan hançerlemeye ne kadar hevesli olduklarını, Irak'taki petrol kuyularından sızan artıklardan sağladıkları dolarlar cebine kondukça ilkel çığlıkları eşliğinde sergiliyorlar.

Ama biz şunu çok iyi biliyoruz... Evlatlarımızı boş yere şehit vermiyoruz...
2006'nın kapısında üzgünüz, huzursuzuz...

Ama çakal sürüsü de farkında ki, bu kabus tünelinin sadece kukla figürleridir ve işleri bitecektir. Onlar da biliyor ki, kudretimiz sonsuzdur. Bizim Muhtaç olduğumuz kudret  "Damarlarımızdaki asil kanda" mevcuttur.. Ve Biz kimleriz?...  Ve işte bakın "Biz kimleriz" ve bizim damarlarımızdaki kan neden "asil"dir..

Bu anlatacağım olay 2005 yılının en muhteşim olayıdır ve geleceğin yüzyıllarına rehber olacak bir olaydır..

Biliyorsunuz, Pakistan, bir neslini deprem felaketine kurban verdi. Depremden kurtulanlar da soğuktan donarak ölme tehlikesiyle karşı karşıya. Pakistan büyük depremin ardından yaralarını sarmaya çalışırken, tüm dünya vurdumduymaz tavrını sürdürüyor. Bunun da sebebi bellidir, Pakistan Müslüman ülke...

Ankara'daki Pakistan Büyükelçiliği'ne geçtiğimiz günlerde Kütahya Tavşanlı'dan bir mektup geldi. Bu mektup önce Pakistan Büyükelçisi'ni gözyaşlarına boğdu. Mektup özel kurye ile Pakistan'a Devlet Başkanı Perviz Müşerref'e gönderildi. Başkan Müşerref bu mektubu İngilizce'ye tercüme ettirip özel internet sitesinde yayınladı. Tüm dünya mektubu ibretle okuyur..

Size bu mektubu, Tavşanlı'dan  Pakistan Büyükelçiliği'ne gönderilen mektubu sunuyorum.

"Ben fakir bir ailenin oğluyum. Babam yok, annem de hasta. 2 milyon ekmek paramız vardı, bunun 1 milyonunu size gönderiyorum. Çünkü ben bugün çöpten ekmek buldum. Akşam iftarımızı onunla yapacağız. Bu 1 milyonu da depremdeki çocuklara ekmek alın. Bu para helaldir. Pul parası da vereceğim için paramın hepsini gönderemedim. Özür dilerim."

İşte budur..

Bunca ağır saldırıya, içten dıştan kuşatmaya, ahlak yapısına, sosyal yapıya ağır darbelere karşı ayakta kalışın, dimdik oluşun sebebi budur.. Muhtaç olunan kudretin kaynadığı kanın asaleti budur... Ve "Biz kimiz,bu asil kan kimindir" sorusunun cevabını netleştirelim...

Cevap Cumhurbaşkanı Sezer'in yılbaşı mesajında vardır..
Sezer şöyle diyor..
"Anayasamıza göre, Türkiye Cumhuriyeti, Ülkesi ve Ulusu'yla bölünmez bir bütündür ve tekil devlet yapısına sahiptir. Kurucu öge olarak, tek devlet, tek ülke ve tek ulus söz konusudur; bu öğelerden ve tek dil, tek bayrak ülküsünden vazgeçilemez. Ulus'un adı, Yüce Önder'in şu özlü sözünde belirtilmiştir: Türkiye Cumhuriyeti?ni kuran Türkiye Halkına Türk Ulusu denir. O Ulus ki, tarihte eşi görülmemiş bir özveriyle yurdunu yabancı işgalcilerden kurtarmış, tasada ortaklık yapmış, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuş, tüm devrimleri birlikte gerçekleştirmiş, Cumhuriyet'in kazanımlarından birlikte yararlanmış, sevinci ve güzellikleri birlikte yaşamıştır."

Aynen Cumhurbaşkanı Sezer'in vurguladığı gibi...

Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye Halkına TÜRK Milleti denir. Türk Milleti'nin muhtaç olduğu kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

Bu kanın asaletine bir örnek daha verelim..
Tunceli Jandarma Komutanlığı'na adı ve adresi yazılı bir dilekçe geldi:

"Tunceli İli Nazimiye İlçesi'nde teröristlerle girmiş olduğu çatışmada şehit olan oğlum jandarma komando'nın geriye kalan askerliğini babası olarak tamamlamak istiyorum. Gereğini arz ederim."

Dilekçe Kars'tan gönderilmiş. Tunceli İl Jandarma Komutanı da buna
cevap yazmış:

Komutanın cevabı

"GÖNDERMİŞ olduğunuz 25.06.1999 tarihli dilekçeniz tarafımızdan
alınmış olup, bu asil davranışınız bize güç vermiş, son derece
duygulandırmış ve gücümüze güç katmıştır. Bizler, değerli şehidimizin komutanları ve silah arkadaşları olarak, aziz vatanın bölünmez bütünlüğüne kasteden hainlerin dersini vermek, hadlerini bildirmek ve şehitlerimizin ruhlarını şad etmek için, bu aziz vatan topraklarından olan Tunceli'deyiz. Hiç şüpheniz ve kuşkunuz olmasın ki; komutanları ve silah arkadaşları, şehitlerinin kanını yerde koymayacak, hainlere gereken dersi verecek ve kanlarının son damlasına kadar, bu vatanın birlik, beraberlik ve esenliği için hayatlarını ortaya koyacaktır. Siz ve kıymetli aileniz, memleketimizde rahat ve huzurlu olun. Şehitlerimizin bıraktığı yerden, kendi komutanları ve silah arkadaşları olarak, kutsal vatan görevine devam ediyoruz. Bu takdire şayan düşüncelerinizden dolayı şükranlarımızı sunar, size görev verildiğinde, yanımızda olacağınızı içtenlikle bilerek saygılar sunarız."

Osman Eker... Jandarma Kurmay Albay... Tunceli İl J. Komutanı..."
İstanbul-Diyarbakır hattında işgal işbirlikçileri çalışsınlar bakalım.Ya da aman AB'yi kızdırmayalım"
diye dünyada emsali görülmemiş bir esaretin müsebbipleri, dünya nimetleri uğruna millete diz çökmeyi telkin etsinler..

Aldırmayacağız, naturamız sağlamdır...