Muhtaç Olduğun Kudret...
İkibinli yılların başından itibaren, Türkiye Cumhuriyeti
Devleti'ne karşı sistemli bir şekilde sürdürülen
"Haçlı" saldırıları daha da ağırlaştırıldı.
Emperyal saldırganların Türkiye içine yerleştirdiği, sermayeden,
siyasete işbirlikçileri ve silahlı güçleri, 2000 den itibaren
efendilerinin amacına hizmet etme konusunda etki alanlarını giderek
genişlettiler.
Devleti yönetenlerin önlerine konan "İkiz Yasa"
diye bilinen teslimiyet taslağından başlayarak, AB dayatmalarını
tek tek imzalamaları, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin düşman
karşısında her geçen gün daha çok gedik vermesine sebep
oluyor...
Bu durum da düşmanı cesaretlendiriyor...
Dünün kapıkulu, gönüllü yanaşmaları bugün küstah, arsız
saldırganlarıdır...
Tıpkı mütareke günleri gibi...Yanaşmalar, can borcu oldukları Türk
milletini arkadan hançerlemeye ne kadar hevesli olduklarını,
Irak'taki petrol kuyularından sızan artıklardan
sağladıkları dolarlar cebine kondukça ilkel çığlıkları eşliğinde
sergiliyorlar.
Ama biz şunu çok iyi biliyoruz... Evlatlarımızı boş yere şehit
vermiyoruz...
2006'nın kapısında üzgünüz, huzursuzuz...
Ama çakal sürüsü de farkında ki, bu kabus tünelinin sadece kukla
figürleridir ve işleri bitecektir. Onlar da biliyor ki, kudretimiz
sonsuzdur. Bizim Muhtaç olduğumuz kudret
"Damarlarımızdaki asil kanda" mevcuttur.. Ve Biz
kimleriz?... Ve işte bakın "Biz kimleriz" ve
bizim damarlarımızdaki kan neden "asil"dir..
Bu anlatacağım olay 2005 yılının en muhteşim olayıdır ve geleceğin
yüzyıllarına rehber olacak bir olaydır..
Biliyorsunuz, Pakistan, bir neslini deprem
felaketine kurban verdi. Depremden kurtulanlar da soğuktan donarak
ölme tehlikesiyle karşı karşıya. Pakistan büyük depremin ardından
yaralarını sarmaya çalışırken, tüm dünya vurdumduymaz tavrını
sürdürüyor. Bunun da sebebi bellidir, Pakistan Müslüman
ülke...
Ankara'daki Pakistan
Büyükelçiliği'ne geçtiğimiz günlerde Kütahya
Tavşanlı'dan bir mektup geldi. Bu mektup önce Pakistan
Büyükelçisi'ni gözyaşlarına boğdu. Mektup özel kurye ile
Pakistan'a Devlet Başkanı Perviz Müşerref'e
gönderildi. Başkan Müşerref bu mektubu İngilizce'ye tercüme ettirip
özel internet sitesinde yayınladı. Tüm dünya mektubu ibretle
okuyur..
Size bu mektubu, Tavşanlı'dan Pakistan Büyükelçiliği'ne
gönderilen mektubu sunuyorum.
"Ben fakir bir ailenin oğluyum. Babam yok, annem de hasta.
2 milyon ekmek paramız vardı, bunun 1 milyonunu size gönderiyorum.
Çünkü ben bugün çöpten ekmek buldum. Akşam iftarımızı onunla
yapacağız. Bu 1 milyonu da depremdeki çocuklara ekmek alın. Bu para
helaldir. Pul parası da vereceğim için paramın hepsini
gönderemedim. Özür dilerim."
İşte budur..
Bunca ağır saldırıya, içten dıştan kuşatmaya, ahlak yapısına,
sosyal yapıya ağır darbelere karşı ayakta kalışın, dimdik oluşun
sebebi budur.. Muhtaç olunan kudretin kaynadığı kanın asaleti
budur... Ve "Biz kimiz,bu asil kan kimindir"
sorusunun cevabını netleştirelim...
Cevap Cumhurbaşkanı Sezer'in yılbaşı mesajında
vardır..
Sezer şöyle diyor..
"Anayasamıza göre, Türkiye Cumhuriyeti, Ülkesi ve Ulusu'yla
bölünmez bir bütündür ve tekil devlet yapısına sahiptir. Kurucu öge
olarak, tek devlet, tek ülke ve tek ulus söz konusudur; bu
öğelerden ve tek dil, tek bayrak ülküsünden vazgeçilemez. Ulus'un
adı, Yüce Önder'in şu özlü sözünde belirtilmiştir: Türkiye
Cumhuriyeti?ni kuran Türkiye Halkına Türk Ulusu denir. O Ulus ki,
tarihte eşi görülmemiş bir özveriyle yurdunu yabancı işgalcilerden
kurtarmış, tasada ortaklık yapmış, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuş,
tüm devrimleri birlikte gerçekleştirmiş, Cumhuriyet'in
kazanımlarından birlikte yararlanmış, sevinci ve güzellikleri
birlikte yaşamıştır."
Aynen Cumhurbaşkanı Sezer'in vurguladığı gibi...
Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye Halkına TÜRK
Milleti denir. Türk Milleti'nin muhtaç olduğu kudret
damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Bu kanın asaletine bir örnek daha verelim..
Tunceli Jandarma Komutanlığı'na adı ve adresi
yazılı bir dilekçe geldi:
"Tunceli İli Nazimiye İlçesi'nde teröristlerle girmiş
olduğu çatışmada şehit olan oğlum jandarma komando'nın geriye kalan
askerliğini babası olarak tamamlamak istiyorum. Gereğini arz
ederim."
Dilekçe Kars'tan gönderilmiş. Tunceli İl Jandarma
Komutanı da buna
cevap yazmış:
Komutanın cevabı
"GÖNDERMİŞ olduğunuz 25.06.1999 tarihli dilekçeniz
tarafımızdan
alınmış olup, bu asil davranışınız bize güç vermiş, son derece
duygulandırmış ve gücümüze güç katmıştır. Bizler, değerli
şehidimizin komutanları ve silah arkadaşları olarak, aziz vatanın
bölünmez bütünlüğüne kasteden hainlerin dersini vermek, hadlerini
bildirmek ve şehitlerimizin ruhlarını şad etmek için, bu aziz vatan
topraklarından olan Tunceli'deyiz. Hiç şüpheniz ve kuşkunuz olmasın
ki; komutanları ve silah arkadaşları, şehitlerinin kanını yerde
koymayacak, hainlere gereken dersi verecek ve kanlarının son
damlasına kadar, bu vatanın birlik, beraberlik ve esenliği için
hayatlarını ortaya koyacaktır. Siz ve kıymetli aileniz,
memleketimizde rahat ve huzurlu olun. Şehitlerimizin bıraktığı
yerden, kendi komutanları ve silah arkadaşları olarak, kutsal vatan
görevine devam ediyoruz. Bu takdire şayan düşüncelerinizden dolayı
şükranlarımızı sunar, size görev verildiğinde, yanımızda
olacağınızı içtenlikle bilerek saygılar sunarız."
Osman Eker... Jandarma Kurmay Albay... Tunceli İl J.
Komutanı..."
İstanbul-Diyarbakır hattında işgal işbirlikçileri çalışsınlar
bakalım.Ya da aman AB'yi kızdırmayalım" diye dünyada
emsali görülmemiş bir esaretin müsebbipleri, dünya nimetleri uğruna
millete diz çökmeyi telkin etsinler..
Aldırmayacağız, naturamız sağlamdır...