BIST 10.657
DOLAR 32,12
EURO 34,97
ALTIN 2.434,06

Merkezdekiler tek partide toplanacak

Değerli okurlar kendime ait bir rekoru kırdım.

Böyle zamanlarda övünmek hakkım.

En çok okunan makalem bu güne kadar 7165 defa tıklanmıştı.

“TTK Başkanı Halaçoğlu kim, Pamuk kim?” başlıklı makalem ise ben bu yazıyı yazarken 8350 defa.

Eh artık... Behiç Kılıç’ın yanında yazmayı iyice hak etmeye başladım.

Neyse... Ben size bugün çok ses getirecek bir bilgi vermek istiyorum.

***

“Merkez Sağ” deyimini kullanmakta ısrar edenler var ama, ben pek doğru bulmuyorum.

Çünkü bugün ülkemizin üzerinde oynanan oyunlar, “Merkez Sağ”dan ziyade “Milli Merkez”e ihtiyaç gösteriyor.

Daha kapsayıcı, daha büyük bir kitleyi toparlayacak, içinde değerler barındıran bir kavram çünkü.

İşte o “Merkez”in temsilcileri kış uykusundan uyanmaya başlamışlar.

Son günlerde bölücü hareketin kazandığı ivme, ordumuz üzerine oynanan oyunlar, ekonominin görünenin aksine kırılganlığının artması, Cumhurbaşkanlığı seçiminin krizlere gebe olması gibi nedenlerle, adına ne derseniz deyin Merkez'in savunucuları harekete geçmeye başladı.

Nereden mi biliyorum?

Ben de oradaydım çünkü!

*** 

Onlar bu işin başı yok diyorlar ama, ben onlara "başı çekenler" dedim.

Birlikte olduğumuz yemekte halen farklı partilerde milletvekili olan üç arkadaş vardı.

Bir de yine çeşitli partilerde-MHP,DYP,ANAVATAN,DSP- milletvekilliği yapmış, yörelerinde sevilmelerine rağmen partileri baraj altında kalınca onlar da kenara çekilmiş beş kişi.

İfade ettiklerine göre sayıları çok fazla.

Çoğu AP Gençlik Kolları'ndan yetişmiş birkaç kişi başlamışlar konuşmaya...

Eski liderlerini eleştirmişler kıyasıya, “Ah!” demişler “Yanlışları yüzünden ülke hangi ellerde şimdi. Zamanında çekilmelerini söylediğimizde bize kızdılar, ama şimdi...”

Sonra “Bırakalım yakınmayı da, ne olacak bu memleketin hali?” muhabbeti başlamış.

Arkasından, “Bu memleket hepimizin, bir şeyler yapmalıyız. Ya kendimiz örgütlenmeliyiz, ya da katkıda bulunmalıyız gayret edenlere” diye karar vermişler.

Tek tek alternatifleri masaya yatırmışlar.

“Ali?”

“Yetişmiş biri. Bu ülkeye lâzım. Ancak siyasi tarihimizde pek az insana verilen destek ona verildi ama olmadı. Şanssızlık. Bir de... Kimseyi aramaz sormaz, burnu havalarda.”

“Veli?”

“Çok değerli. Zamanında çıksaydı bugün AK Parti olamazdı. Armudun sapı, üzümün çöpü derken... Bir de... Seçmeyenler utansın.”

Saymışlar daha ve doluya koymuşlar almamış, boşa koymuşlar dolmamış sonunda "Eeeeee?” demişler.

“Yine de en doğru hareket bölücü değil, birleştirici olmaktır.”

“Nasıl?”

“Valla dünya yıkılsa iki merkez biraraya gelmez, gelemez. Birleşme dediğin nedir ki?”

“Nedir?”

“Zaten eskiye ait bir şey bırakmadı bu millet. ‘Sen şundandın, ben bundan. Bana şunu dedin, bana bunu dedin’ lâflarının bir anlamı kalmadı.”

“Öyleyse?”

“Biz, Merkez’in asli sahipleri, kendi irademizle nerede toplanırsak Merkez orası olacaktır zaten.”

“Peki neresi?”

“Çağıralım şunu, çağıralım bunu bize bir birifing versinler hallerinden” demişler.

***

İşte ben de o yüzden oradaydım.

Bana sorarsanız “bu adamların” hiçbir talepleri de yok.

Bu da onları güçlü kılıyor.

Bence tek yapmaları gereken "Türk gibi" başladıktan sonra kararlarının peşinden gitmek.

Haydi hayırlısı.

Bu defaki yöntemleri daha gerçekçi göründü bana: Karar verilen yerde çoğalmak.