Merkezdekiler tek partide toplanacak
Değerli okurlar kendime ait bir rekoru kırdım.
Böyle zamanlarda övünmek hakkım.
En çok okunan makalem bu güne kadar 7165 defa
tıklanmıştı.
“TTK Başkanı Halaçoğlu kim, Pamuk kim?” başlıklı
makalem ise ben bu yazıyı yazarken 8350 defa.
Eh artık... Behiç Kılıç’ın yanında yazmayı
iyice hak etmeye başladım.
Neyse... Ben size bugün çok ses getirecek bir bilgi vermek
istiyorum.
***
“Merkez Sağ” deyimini kullanmakta ısrar edenler
var ama, ben pek doğru bulmuyorum.
Çünkü bugün ülkemizin üzerinde oynanan oyunlar, “Merkez
Sağ”dan ziyade “Milli Merkez”e ihtiyaç
gösteriyor.
Daha kapsayıcı, daha büyük bir kitleyi toparlayacak, içinde
değerler barındıran bir kavram çünkü.
İşte o “Merkez”in temsilcileri kış uykusundan
uyanmaya başlamışlar.
Son günlerde bölücü hareketin kazandığı ivme, ordumuz üzerine
oynanan oyunlar, ekonominin görünenin aksine kırılganlığının
artması, Cumhurbaşkanlığı seçiminin krizlere gebe
olması gibi nedenlerle, adına ne derseniz deyin
Merkez'in savunucuları harekete geçmeye
başladı.
Nereden mi biliyorum?
Ben de oradaydım çünkü!
***
Onlar bu işin başı yok diyorlar ama, ben onlara "başı
çekenler" dedim.
Birlikte olduğumuz yemekte halen farklı partilerde milletvekili
olan üç arkadaş vardı.
Bir de yine çeşitli partilerde-MHP,DYP,ANAVATAN,DSP-
milletvekilliği yapmış, yörelerinde sevilmelerine rağmen partileri
baraj altında kalınca onlar da kenara çekilmiş beş kişi.
İfade ettiklerine göre sayıları çok fazla.
Çoğu AP Gençlik Kolları'ndan yetişmiş birkaç kişi
başlamışlar konuşmaya...
Eski liderlerini eleştirmişler kıyasıya, “Ah!”
demişler “Yanlışları yüzünden ülke hangi ellerde şimdi.
Zamanında çekilmelerini söylediğimizde bize kızdılar, ama
şimdi...”
Sonra “Bırakalım yakınmayı da, ne olacak bu
memleketin hali?” muhabbeti başlamış.
Arkasından, “Bu memleket hepimizin, bir şeyler yapmalıyız.
Ya kendimiz örgütlenmeliyiz, ya da katkıda bulunmalıyız gayret
edenlere” diye karar vermişler.
Tek tek alternatifleri masaya yatırmışlar.
“Ali?”
“Yetişmiş biri. Bu ülkeye lâzım. Ancak siyasi
tarihimizde pek az insana verilen destek ona verildi ama olmadı.
Şanssızlık. Bir de... Kimseyi aramaz sormaz, burnu havalarda.”
“Veli?”
“Çok değerli. Zamanında çıksaydı bugün AK
Parti olamazdı. Armudun sapı, üzümün çöpü derken... Bir
de... Seçmeyenler utansın.”
Saymışlar daha ve doluya koymuşlar almamış, boşa koymuşlar dolmamış
sonunda "Eeeeee?” demişler.
“Yine de en doğru hareket bölücü değil, birleştirici
olmaktır.”
“Nasıl?”
“Valla dünya yıkılsa iki merkez biraraya gelmez, gelemez.
Birleşme dediğin nedir ki?”
“Nedir?”
“Zaten eskiye ait bir şey bırakmadı bu millet. ‘Sen
şundandın, ben bundan. Bana şunu dedin, bana bunu dedin’ lâflarının
bir anlamı kalmadı.”
“Öyleyse?”
“Biz, Merkez’in asli sahipleri, kendi irademizle nerede
toplanırsak Merkez orası olacaktır zaten.”
“Peki neresi?”
“Çağıralım şunu, çağıralım bunu bize bir birifing versinler
hallerinden” demişler.
***
İşte ben de o yüzden oradaydım.
Bana sorarsanız “bu adamların” hiçbir talepleri de
yok.
Bu da onları güçlü kılıyor.
Bence tek yapmaları gereken "Türk gibi"
başladıktan sonra kararlarının peşinden gitmek.
Haydi hayırlısı.
Bu defaki yöntemleri daha gerçekçi göründü bana: Karar verilen
yerde çoğalmak.