BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67
HABER /  MEDYA

Medyada ajanda polemiği

Serdar Turgut Can Dündar'ın ajandasından yola çıkta ve yepyeni bir polemike sebep oldu.

Abone ol

SERDAR TURGUT / AKŞAM

Benim 1979 ajandam

Can Dündar (ki kendisi genç kızlar tarafından beğenilmek için fiziksel güzelliğin gereği olmadığının ve etkili yazmanın yetebileceğinin canlı kanıtıdır. Ben de ona güvenerek genç kızlardan aynı ilgiyi beklemekteyim uzun süredir ama galiba benim fiziki durumum yazılarımın etkinliğini bile öldürecek düzeyde olmalı.)

Önceki günkü yazısında çeyrek asır öncesinde bu zamanlar ne yapıyormuşum diye merak etmiş ve ajandasından ilgili günlerdeki faaliyetlerini okuyucuya aktarmış.

İlk önce bu ajandada yazılı olanları okuyalım. (Bu noktayı bir reklam arası olarak görüp okumayı bırakıp ihtiyaç gidermek üzere gidebilirsiniz. Dönüşte de ajandadan aktardıklarımın sonundan başlayıp benim yazacaklarımı okumayla devam edebilirsiniz. Böyle davranırsanız sıkılmak riskinden kurtulacaksınız emin olun.)

İşte çeyrek asır önce bugünlerde Can Dündar’ın gün gün yaptıklarının dökümü:

16 Ocak- Sanatsevenler Derneği’nde Uğur Mumcu söyleşisi

17 Ocak- BYYO’da Ladik 76 gösterisi

18 Ocak- Sanatsevenler’de Müjdat Gezen söyleşisi

20 Ocak- AST’ta tak-tik oyunu

22 Ocak- Sanatsevenler’de Attila İlhan söyleşisi

24 Ocak- Eti Sanat Merkezi’nde Maden filmi gösterimi

26 Ocak- Sanatsevenler’de insan hakları açık oturumu

28 Ocak- Halk Tiyatrosu’nda Kamboçya tartışması


Vallahi çeyrek asır öncesi 1979’da Can Dündar tam olarak kaç yaşındaydı bilmiyorum ama benim yaptığım hesaplamaya göre şu anda 105 veya 106 yaşında olmalı. Çünkü bu ajandada yer alan faaliyetler 80 yaşında olup da hayatının sonuna yaklaşmakta olduğunu bilen bir ihtiyara uygun faaliyetler. Bu yaşam deneyiminde Can Dündar isyan etmiş olmalı. Sadece isyankâr olmanın genç kızları kesmediğini görüp buna romantiği da sonradan zorlamayla eklemiş. Yani o bir kader kurbanı. Şu anda romantik isyankâr olması da hayatın ona oynadığı kötü bir oyundan ibaret. Bir yaşam düşünün; heyecan açısından zirvesini Maden filmi gösterimi oluşturuyor, bunun dışında da Can Dündar o dönemde Sanatsevenler Derneği’nde yaşıyormuş yani bir anlamda evsizmiş.

Onun 1979 ajandasından esinlenerek ben de o yıllara ait kendi ajandamı karıştırdım ve ortaya şöyle bir görünüm çıktı.

16 Ocak- İçki dükkanına uğranılarak gündelik tüketimim olan iki şişe votka alınacak

17 Ocak- Grup seksine katılınacak

18 Ocak- Marihuana tedarik edilecek (acil)


20 Ocak- Gran Funk konserine gidilecek

24 Ocak- Dominatrix Samantha tarafından kırbaçlanılacak. Ondan sonra uçağa atlayıp Türkiye’ye dönülecek. Hakkımda çıkarılmış tutuklama kararının işleme konulup konulmadığı da uçmadan önce kontrol edilecek

26 Ocak- Ülkeye döner dönmez Eti Sanat Merkezi basılarak orada kümelenmiş olan pasifistler ve Menşevikler sopalanacak

28 Ocak- 1 Mayıs gösterisine katılacak Maoistlerle çıkması muhtemel kavgada kullanılmak üzere bakır kablolar hazırlanacak. Kavgadan sonra İtalyan-Arjantin melezi sevgiliye giderken votka alınacak

29 Ocak- Dün geceyi nerede bitirmiş olduğuma ve neler olduğuna dair bilgi toplanacak

30 Ocak- Yaşamakta olduğum şehirden 300 kilometre uzakta olan şehirde ne işim var ve buraya nasıl geldim? Bunu da öğrenmem gerekiyor.

İşte bu nedenlerden dolayı ben de isyankâr oldum da ama romantik olamadım, nihilist oldum.

O günlerde Can Dündar’ın yaşamının durumunu bilseydim 16 Ocak günü Eti Sanat Merkezi’ni basmışken onu da kurtarırdım ve orada dövülmesini engellerdim ama sonradan iyice bir pataklayıp ‘kendine gel be adam’ derdim. Dua edin ona uyup Ocak 1979’a ait ajandamı yayınladım. Bir de 1973’e ait ajandamı yayınlasam hem bu gazete anında kapatılır hem de sizler benim nasıl olup da hâlâ daha hayatta olduğuma şaşardınız. Ben o yıllara baktığımda yine romantik filan olamıyorum sadece nostaljik duygularla dolup, taşıyorum. Nostaljik isyankâr diyebilirsiniz bana