BIST 10.471
DOLAR 32,77
EURO 35,09
ALTIN 2.457,99
HABER /  GÜNCEL

Medya, ABD'ye haksızlık mı ediyor?

Medyada ABD karşıtı hareketlenmeler, içinde bulunduğumuz şu günlerde sıkça yaşanıyor. Peki medyanın ABD'ye yaklaşımı doğru mu? Oray Eğin'in kaleminden:

Abone ol

Medyada başlayan anti-Amerikancı akımlar köşelerden tüm Türkiye'ye taştı. Akşam yazarı Oray Eğin, medyanın ABD'ye ön yargılı yaklaştığını, iyi yanları görmezden geldiğini yazdı. Eğin, dedi.

Bugünlerde alevlenen Amerika karşıtı tartışmalarda sırf rating kapmak uğruna, rüzgara kapılıp da biraz ondan pay almak için çok, hepimiz için çok önemli bir boyut göz ardı ediliyor sanki. Bir ülkeye karşı çıkmak, bir sistemi eleştirmek hele söz konusu yer Amerika'ysa elbette çok doğal. Ama entelektüel olmanın, aydınlığın ön koşuluğu da kayıtsız şartsız Amerikan düşmanlığı mı? İşte bu noktada ciddi bir tereddüdün oluşması gerekiyor sanki. Belki bir sürü tavır alınmadan önce üzerinde daha fazla etüd yapılıyordu, ama Amerikan düşmanlığına gelince iş, boş bir fanatiklikten öteye geçmiyor sanki.

'Neden karşı olmalıyız' sorusuna pek çok cevap bulunabilir, ama buna yanıt bulacağız diye körü körüne saplanırsak da bir başka Amerika'yı, sevilebilir yönlerinin olduğu Amerika'yı da görmezden gelmeye başlıyoruz sanki.

Halbuki bir de güzel bir Amerika var, sevdiğimiz, eskiden hatırladığımız bir kıta. Rock müziğinin Amerika'sı mesela. Romanların, sinemanın Amerika'sı.

Bugün o Amerika'nın hala yaşayan, hala hayatlarımızı güzelleştiren tarafları olduğunu kim inkar edebilir ki?

Öte yandan, kendisini dünyaya güzel gösteren taraflarını da belki de yok etme, küstürme çabası içinde bu ülke, bu yeni sistem. Bunda Bush yönetiminin fena halde payı var tabii ki. Susan Sarandon ve Tim Robbins çifti bir ara ciddi ciddi Amerika'da yaşamamayı tercih etmeye hazırlanıyorlardı, Bruce Springsteen bir daha dünyaya Amerika'da çocuk getirmek istediğini açıklamıştı, kısa süre önce kaybettiğimiz Susan Sontag da giderek Amerika'nın yaşanacak en kabus dolu bir yere dönüştüğünden yakınıyordu.

Ancak aynı Amerika, bir yandan da hala kıpırdanmalara açık, umut dolu birtakım gelişmelere de ev sahipliği yapan bir ülke. Mesela Disinformation Society diye bir örgüt var. Bir grup solcu Amerikalı birleşip, ülke genelinde kamuoyu yaratacak önemli işlere imza atıyorlar. Belgesel çekiyorlar, kitap yayımlıyorlar, İnternet'te yayımcılık yapıyorlar.

Onların en meşhur işlerinden biri geçen yıl yaptıkları 'Outfoxed' belgeseliydi. En manipülatif haber kanalı Fox'un yayınlarını altı ay inceledikten sonra ortaya çıkan bu iş gerçek bir medya etik dersidir. Kanalın nasıl haber çarpıttığını, Cumhuriyetçilerin borazancılığını yapmak için ne gibi yöntemlere başvurduklarını ortaya koyuyordu.

Disinformation'ın yaptığı bir başka önemli çalışma da 'Uncovered' belgeseli. Burada da Amerikan halkının uyutulduğu Irak Savaşı'nın iç yüzünü pek çok resmi görevlinin de demeçleriyle aktarıyorlardı.

Disinformation'ın marjinal bir grup olduğu sanılmasın. Seslerini gayet gür bir şekilde duyurabiliyorlar. Michael Moore kadar popüler değiller ama, ondan çok daha ciddiler de. Kitapları Amerika'nın belli başlı kitapçılarında çok rahat bulunuyor. DVD'leri İnternet'te amazon.com gibi büyük mağazalarda makul fiyatlara satılıyor. Amerikan basınının hiç de azımsanmayacak bir bölümü, vicdanı olan medya da diyebiliriz, onlardan desteğini esirgemiyor. Bir takılmakta fayda var...

YAZI:Oray EĞİN
AKŞAM