BIST 10.273
DOLAR 32,27
EURO 34,82
ALTIN 2.410,27
HABER /  GÜNCEL

Mahkemede neler konuşuldu?

Orhan Pamuk'un durdurulduğu dava avukatların birbirleriyle söz düellosuna sahne oldu. Pamuk'un avukatlarıyla müdahil avukatların düellosuna hakim müdahale etti.

Abone ol

Yazar Orhan Pamuk'un, İsviçre'de yayınlanan bir dergide yer alan röportajdaki sözleri nedeniyle ''Türklüğü alenen aşağılamak'' suçundan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanmasına başlandı.

Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nce görülen davanın tarafları, daha geniş olan Şişli 1. Asliye Ceza Mahkemesi salonuna alındı.  Davayı yerli ve yabancı çok sayıda basın mensubunun yanı sıra Avrupa Parlamentosu heyeti ile tarafların izlemek istemesi, Şişli Adliyesi içinde yoğunluğa neden oldu.

Mahkeme hakiminin salondaki yerini almasından önce bazı avukatlar, salonda bulunan Avrupa Parlamentosu heyetine tepki gösterdi. Orhan Pamuk'un yargılandığı dava müdahil avukatlarla sanık avukatları arasındaki söz düellosuyla geçti.

Davanın hakimi avukatların birbirleriyle sözlü sataşması karşısında tarafları ikaz eden mahkeme hakimi, salondan bazı kişileri dışarı çıkarttı. Orhan Pamuk'un avukatları davadan 'kişisel zararları' olamayacağı için müdahilliiğin boş kalması gerektiğini söyledi.

Pamuk'un avukatları iddianamede sakatlıklar ve ayıplarla dolu olduğunu söyledi. Avukatlara göre iddianamelerin düşmesi gerektiğini söyledi. Müşteki avukatlar ise bu argümanların hepsine karşı çıktı. Orhan Pamuk'un manevi baskı altında bulunduğunu söyleyen avukatlar, "Müvekkilimizin bugün sorgulanması gerekir" diye konuştu.

Müşteki avukatlardan Mehmet Üçok ise 'Sanıkla kolkola giren birçok grup var. Burada yargılanan Türk Milleti demesini anlayamıyor ve protesto ediyoruz" diye konuştu.

Yabancı parlamento mensuplarının salonda bulunmasının Türk mahkemesinin yargı bağımsızlığını etkilediğini savunan avukatlar, ''Avrupa Komisyonu Türk yargısını denetlemeye gelemez'' şeklinde konuştular.

Kürsüdeki yerini alan hakimin salondaki kalabalığın nedenini sorması üzerine bazı avukatlar, ''Bağımsız yargımızı denetlemeye gelmişler efendim'' diye cevap verdiler.

Mahkeme görevlileri, başsavcının talimatıyla salona öncelikle Avrupa Parlamentosu'ndan gelen heyet ile taraf avukatlarının alınacağını bildirdi. Ancak duruşma salonunun kapısı açıldığında herkesin içeri girmek istemesi üzerine izdiham yaşandı.

Bu sırada, bir avukat ile İngiltere'nin Avrupa işlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Denis MacShane arasında bir itişme oldu. Daha sonra salona, alabildiği kadar kişinin girmesine izin verildi.

Hakim Metin Aydın ve Cumhuriyet Savcısı Hasan Bölükbaşı salona girmeden önce müşteki tarafındaki bazı avukatlar, salonda olan Avrupa Parlamentosu heyetine tepki gösterdi.

Yabancı parlamenterlerin salonda bulunmasını Türk mahkemesinin yargı bağımsızlığını etkilediğini savunan avukatlar, ''Avrupa Komisyonu Türk yargısını denetlemeye gelemez'' şeklinde konuştular.

Kürsüdeki yerini alan hakim Metin Aydın'ın salondaki kalabalığın nedenini sorması üzerine bazı avukatlar, ''Bağımsız yargımızı denetlemeye gelmişler efendim'' diye cevap verdiler.  Hakim ve savcının yerlerini almalarından sonra adı okunan Orhan Pamuk, duruşma salonuna girdi.

-PAMUK'UN AVUKATI İFADE ALINMASINI İSTEDİ-

Müşteki Mehmet Özet ve avukatı Mehmet Üçok'un duruşmada  bulunduğunu tutanağa yazdıran Hakim Metin Aydın, dosya incelemesinde 2 Aralık 2005 tarihli kararla suç tarihi itibariyle sanığın eyleminin 765 sayılı TCK'nın 159/1. maddesine uyabileceği ve sanık lehine olan bu madde sebebiyle aynı kanunun 160/2. maddesi uyarınca takibatın  yapılmasının Adalet Bakanlığı'nın iznine tabi olduğunu belirterek, bu gerekçeyle dosyanın Adalet Bakanlığı'na gönderildiğini bildirdi.

Bunun üzerine söz alan Orhan Pamuk'un avukatı Haluk İnanıcı, mahkemenin dosyanın Adalet Bakanlığı'na gönderilmesi yönünde karar vermesine rağmen duruşmadan vazgeçmediğini ve bu nedenle duruşmaya katıldıklarını söyledi.

Müvekkilinin 7 aydır manevi baskı altında olduğunu ifade eden İnanıcı, müvekkilinin sorgusunun yapılmasını istediklerini belirtti. Davaya katılma talebinde bulunanların şahsi olarak suçtan zarar görmediklerini öne sürerek müdahillik makamının boşaltılmasını isteyen İnanıcı, dava açıldıktan 7 ay sonraya duruşma günü verildiğini, duruşmaya 2 hafta kala iddianamenin düzeltilmesi yoluna gidilebilecekken, mahkemenin bu işlemler yapılmadan dava şartı olarak izin alınması gerektiği düşüncesiyle dosyayı Adalet Bakanlığı'na
gönderdiğini bildirdi.

Bu işlemler sırasında kendilerinin herhangi bir görüş beyan edemediklerini, işlemlerden haberleri olsa görüş beyan etme şanslarının olabileceğini kaydeden İnanıcı, yapılan işlemlerin adil yargılama hakkını zedelediğini, iddianamede suç yerinin belli olmadığını, suç tarihinin neye göre belirlendiğinin açıklanmadığını savundu.

Dava açılmadan önce hak düşürücü sürenin göz önüne alınmış olması gerektiğini belirten İnanıcı, günlük yayınlarda 2 ay, aylık yayınlarda 4 ay olan hak düşürücü sürenin tamamlanmış olduğunu öne sürdü.

Muhakeme şartları açısından ayıplar olduğunu öne süren İnanıcı, beraat kararı verilmesi gereken durumlarda CMK'nın 223. maddesinin 9. fıkrasına göre yargılamanın durdurulması ya da ertelenmesi yönünde karar verilemeyeceğini bildirdi.

Bu maddeye göre, müvekkili hakkında beraat kararı verilebileceğini ifade eden İnanıcı, müvekkilinin savunmasının alınmasını istediğini bildirdi.

-MÜŞTEKİ AVUKAT KERİNÇSİZ-

Duruşmada daha sonra, ''müşteki'' sıfatıyla duruşmada bulunan avukat Kemal Kerinçsiz'den diyecekleri soruldu. Bunun üzerine söz alan Orhan Pamuk'un avukatı Haluk İnanıcı, Kerinçsiz'in konuşma hakkı olmadığını, katılma talebi kabul edildiği takdirde konuşabileceğini söyledi. Bu sırada taraflar arasında tartışma yaşandı.

Hakim Aydın'ın, celse arasında verdiği dilekçelere ilişkin diyeceklerini sorduğu Kerinçsiz, müştekiler hakkında davaya katılmaları konusunda bir karar verilmeden dosyanın Adalet Bakanlığı'na gönderilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu savundu.

Kemal Kerinçsiz, dosyanın Adalet Bakanlığı'na gönderilmesi konusunda İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'ne itirazda bulunduklarını belirterek, mahkemenin de dosyanın acilen istenmesine karar verdiğini söyledi.

Dava konusu eylemin yurtdışında meydana geldiğini, dolayısıyla TCK'nın 159. maddesinin 4. fıkrası kapsamında olduğunu öne süren Kerinçsiz, 160. maddenin 2. fıkrasının 159. maddenin 4. fıkrasını kapsamadığını kaydetti.

Bu nedenle dosyanın Adalet Bakanlığı'ndan derhal geri istenmesine karar verilmesi gerektiğini belirten Kerinçsiz, CMK'nın 223. maddesinin 8. fıkrasına göre durma kararı verilmesi gerektiğini söyledi.

Davanın yeni TCK'nın 301. maddesinden açılmasında herhangi bir hata olmadığını belirten Kerinçsiz, sanık avukatının zaman aşımının dolduğuna dair iddiaların da yerinde olmadığını kaydetti.

Hakim Metin Aydın'ın, Kemal Kerinçsiz'in sözlerini tutanağa geçirirken yanlışlıkla ''sanık avukatı'' demesi üzerine Kerinçsiz'in ''Sanık müdafisi değilim aman efendim. Üzülürüm'' şeklinde konuşmasına salondakiler tepki gösterdi. Çıkan tartışma, Hakim Aydın tarafından yatıştırıldı.

-''MÜŞTEKİ'' AVUKATINDAN KINAMA-

İddianamede ''ihbarcı'' sıfatıyla yer alan duruşmaya da ''müşteki'' sıfatıyla katılan Mehmet Özet'in avukatı Mehmet Üçok da duruşma öncesinde mahkemeye verdiği 2 sayfalık dilekçesini tekrarladığını bildirdi. Hakim Aydın, Özet'in dilekçesinde ''Türk milletinin onuruna, yasalarına, birlik ve bütünlüğüne sahip çıkması, buna karşı suç işleyenlerin cezalandırılmasının istendiğinin görüldüğünü'' söyledi.

Avukat Üçok ise müdahilliklere karar verilmesini istediklerini belirterek, sanık avukatının müdahil kürsünün boş olması gerektiği yönündeki beyanını anlayamadığını ifade etti.

Yaklaşık 15 yıllık avukat olduğunu ve bu şekilde bir duruşma salonu daha önce görmediğini belirten Üçok, bu durumu kınadığını söyledi. Üçok, sanığın avukatı ile birlikte yalnız olması gerektiğini savunarak, duruşma salonunda yabancı temsilcilerin bulunmasını eleştirdi. Duruşmaya ''müşteki'' sıfatıyla katılan Mehmet Soykan da mahkemeye bir dilekçe sundu.