BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

Kronik medya faka bastı

Engun Babahan geçtiğimiz hafta Yeni Şafak'ta yer alan "Kronik Medya" adlı köşenin "Neşter Operasyonu" hakkındaki yazısını hukuki dayanaktan uzak diye değerlendirdi.

Abone ol

Gazeteci Ergun Babahan Yeni Şafak Gazetesi'nde yer alan Kronik Medya köşesinde "Neşter Operasyonu" ile ilgili yazısın araştırmadan uzan olarak değerlendirdi.

Kendisinin kaleme aldığı bir yazı üzerine Kronik Medya'nın bu yazıyı kaleme aldığını belirten babahan, "Cevap vermeden yapamadım" diyerek yazıyı bakın nasıl eleştirdi...

Kronik Medya ve hukuk

Kürşat Bumin ve Alper Görmüş'ün Yeni Şafak'ta hazırladıkları Kronik Medya sayfasında geçen hafta bir değerlendirme vardı ki, yanıtsız bırakmak ayıp olur diye düşündüm.

Medya Kronik, Türkiye basınına farklı gözle bakmayı deneyen bir internet sitesiydi. Sert eleştirileri kimi kesimleri fazla rahatsız edince, yayını bir şekilde kesilmek zorunda kaldı.

Sonra siteyi hazırlayan iki isim Kürşat Bumin ve Alper Görmüş, içeriği Kronik Medya adıyla Yeni Şafak gazetesine taşıdılar. Burada zaman zaman kendi gazetelerini de eleştiren bir anlayışı sürdürüyorlar.
Bu sayfa medyayla ilgilenen herkesin en azından bir göz attığı bir yer. Bu sayfada kimi zaman SABAH'a da haklı, haksız eleştiriler yöneltiliyor. Ancak, geçen hafta bir değerlendirme vardı ki, yanıtsız bırakmak ayıp olur diye düşündüm. Çünkü, bu sayfayı görüşlerine önem verdiğim iki gazeteci hazırlıyor.

Yazı, SABAH'ın "Neşter operasyonu"na yönelik bir değerlendirmeydi ve benim bu konuda kaleme aldığım bir yazıya dayanıyordu.

Tutuklama değil gözaltı

Şimdi, böylesine iddialı bir sayfa hazırlayan editörlerin daha dikkatli ve özenli olması gerekir. Çünkü, yazının temel dayanağı hukuken çürük. Yazı, bu operasyonda "tutuklamalar" ve "tahliyeden" sözediyor. Böyle yapınca da, ele aldığı bütün görüş çöküyor.
Çünkü "Neşter Operasyonu"nda tutuklamalar değil, sadece "gözaltı"lar vardı. Tutuklama yargıç emriyle, gözaltılar savcı emriyle olur. Tutuklama, hakimin önüne getirilen iddiaları ciddiye alması, kamuoyu infiali, sanığın kaçma ihtimali olması, delillerin karartılması gibi durumlarda verilen bir karardır.

O nedenle, bir tutuklama kararı olmadığı için tahliye veya beraat sözkonusu olamaz. Burada haklarında suçlama olan tanıklar sadece bir iddiayla ilgili gözaltına alınmıştır ve haklarında dava açılmak üzere serbest bırakılmışlardır.

Tantan'ın çizgisinde olmak

Dediğim gibi, burada hukukun inceliklerini bilmeden bir değerlendirme yapmak veya bir hukukçuya danışmadan böylesine iddialı bir eleştiri yazmak insanı zor duruma düşürebilir. Kronik Medya böyle bir duruma düşmüş.
Ocak ayında tutuklama da yoktu, beraat de, tahliye de. Sadece tutuklama istemi ile mahkemeye sevk edilen insanların hakim kararıyla salıverilmesi vardı.
Bu birinci nokta. İkinci nokta da en az birincisi kadar vahim. Çünkü, benim o dönemde yazdığım yazının özü şuydu. Türkiye, Saadettin Tantan'ın İçişleri Bakanlığı döneminde bir dizi hayvan isimli operasyona tanık olmuştu. İçişleri Bakanlığı merkezli bu operasyonlarda medya şiddetli bir biçimde kullanılmış, yargı üzerinde bir kamuoyu baskısı oluşturulmuş ve bir çok insan haksız yere kötü muameleye maruz kalmış, kamuoyu önünde afişe edilmişti.

Bu furyadan işadamları, devlet tiyatrosu sanatçıları bile payını almış, bir çok insan çetelerle mücadele amacıyla çıkarılan 4422 sayılı yasa kullanılarak terörize edilmişti.

Neşter Operasyonu gündeme geldiğinde, SABAH medyanın daha önce düştüğü bu tuzaktan uzak durmaya çalıştı. Medya kullanılarak yargı üzerinde bir baskı oluşturulmasına izin vermedi.

O zaman ortada bir dava bile yoktu. Dava açılınca, herkes gibi biz de haberi yaptık. Çünkü iş hukuken farklı bir boyuta geçmişti.

SABAH burada devletin veya devletin kimi organları karşısında, bireyi ve bireyin adil yargılanma hakkını savunan bir tutum aldı. Yargının medya eliyle yönlendirilmesine izin vermedi. SABAH bundan sonra da bu tutumunu ısrarla sürdürecek.

Çünkü, SABAH demokrasinin sadece sandıktan ibaret olmadığını inanır. Bir ülkeyi demokratik yapan unsurun serbest ve adil seçim kadar, hukukun üstünlüğü, adil yargılanma hakkı ve temel özgürlüklerin korunması olduğuna bilir.

Bu kavramları özümsemeden, bu kavramlara sahip çıkmadan SABAH'ı eleştirmek, hele STAR'ın o dönemki politikasıyla kıyaslamak safdillik olur.

SABAH'ın bu tavrına karşı çıkanlar kendilerini Tantan'ın çizgisinde buluverir, o da gerçekten çok ayıp olur.