BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

Koru'dan çarpıcı açıklamalar

Yeni Şafak yazarı Fehmi Koru, Radikal Gazetesi'nden Neşe Düzel'e İslamiyet ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Abone ol

Neden Fehmi Koru? Türkiye, Ortadoğu'daki yangının hemen kenarında duruyor. Bu yangından fırlayacak bir kıvılcımın, kendi topraklarını da tutuşturmasından endişe ediyor. Irak'taki şiddetin durmaması, terörün her gün biraz daha tırmanması, Türkiye'nin Irak'a asker gönderip göndermemesi konusunu hayati bir soruna döndürdü. Hem Irak'ta bir istikrar sağlanması, hem istemediği oluşumların ortaya çıkmasının engellenmesi, hem de Amerika ile ilişkilerin bozulmaması üçgeninde kendisine en doğru yeri arayan Türkiye'de tartışmalar hızlandı. Irak'a asker göndermemenin Irak'ı parçalayabileceğini söyleyenler olduğu gibi, asker göndermenin aslında Türkiye'nin başına çok ciddi belalar getireceğini söyleyenler de var. Fehmi Koru, en baştan beri Türkiye'nin Irak'a asker göndermesine ve Irak'ta Türkiye'nin Amerika ile işbirliği yapmasına karşı çıkan bir yazar. Fehmi Koru'yla, Türkiye'nin dünyadaki yerini, Amerika ile ilişkilerini, Avrupa-Amerika-Türkiye üçgenini, Avrupalı Müslüman kavramını, Irak'taki son durumu, AKP yönetiminin ve tabanının tezkere karşısındaki duruşunu, İslami kesimin hassasiyetlerini konuştuk. Amerikalıların, Türk askerinin Irak'a gitmesini artık istemedikleri söyleniyor. Sizce bu iddia doğru mu? Amerika, Türkiye'nin Irak'ta asker bulundurmasını çok arzu ediyordu. Hatta Irak'a 10 bin değil, 40, 50 bin Türk askerinin gelmesini ve belli bir bölgenin sorumluluğunu üstlenmesini istiyordu. Ancak Irak'ta şimdi çok büyük tepkiler olduğu için Amerika olaya yeniden bakıyor ve Türk askeri Irak'a girmese daha iyi olurmuş gibi geliyor. Ama Amerika, Irak'ta Türk askeri varlığından hâlâ vazgeçmedi. Değişen koşullarda bu talep tekrar canlandırılabilir ve Türk askerinin Irak'a gönderilmesi her an söz konusu olabilir. Süleymaniye'deki olayın, Genelkurmay'ın üst düzeyde bilgisi olmadan yapılan bazı eylemlerin sonucu olduğu ve Amerika'nın Türk askerinin aynı şeyi tekrarlamasından çekindiği de söyleniyor. Sizce bu iddianın doğruluk payı ne? Amerika'nın şu anda Türkiye'yi Irak'ta istememesiyle o olay arasında doğrudan bağlantı yok. O küçük bir oluşumdu. Türkiye'nin asker göndermesi ise organize bir askeri gücün Irak'a girmesidir. Süleymaniye'de Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesi ve ellerinin arkadan bağlanarak Bağdat'a götürülmeleri ve gözaltında tutulmaları tabii çok müessif bir olay. Ancak bu olayın arkasında ne vardı, hâlâ hiç birimiz bilmiyoruz. Siyasi irade de bilmiyor, belki Genelkurmay Başkanı da, Cumhurbaşkanı da bilmiyor. Amerikalılar, Kuzey Irak'a dönük bir eylem hazırlığı yapıldığını ve bu eylemin bir valiyi hedef aldığını iddia etti. Benim buna aklım ermiyor. Belki olaya konu olan Türk askerleri, Türkmenlerin varlığını korumaya dönük çabalar gösteriyordu. Böylesine masumane bir şey Amerikalılarca yanlış değerlendirildi. Ya da ikinci bir ihtimal olarak bunun ötesinde bir şeyler vardı. Ne gibi? Bilemediğimiz sebeplerle, Süleymaniye'de 11 subay, sizin de sorunuzda dediğiniz gibi Genelkurmay Başkanı' nın, Cumhurbaşkanı'nın ve siyasilerin de haberi olmadan, Türkiye'nin ve Irak'ın içine dönük şiddeti içeren bir plan hazırlıyor idilerse ve Amerika buna tepki gösterdiyse, bu olay sorgulanmalı. Çünkü bu Susurluk döneminde çok sık konuştuğumuz bir başka oluşumu akla getiriyor. Eğer Süleymaniye'deki 11 subayın faaliyeti bir hiyerarşik yapılanmanın sonucu değil idiyse... Bu, Susurluk'ta ortaya çıkan kendi başına buyruk örgütlenmenin faaliyetiyse ve bir eylem hazırlığı var idiyse... Bu, sadece Amerikalıları değil, Türkiye'yi de ilgilendirir. Çünkü hatırlayın tam o sıralarda, Tunceli Valisi'ne karşı bir eylem yapıldı. O tür eylemlerle Türkiye'nin, Irak'ın ve bölgenin istikrarsızlaştırılmasının kapısı açılıyor idiyse, bu olay ortaya çıkarılmalı. Ayrıca Amerikalıların niye özür dilemedikleri sorusunun cevabı da verilmeli. Peki, siz baştan beri Irak'a asker göndermemize karşısınız. Oraya asker göndermenin Türkiye'ye zarar vereceğini mi düşünüyorunuz? Evet. Asker göndermek, Türkiye'yi istikrarsızlaştırır. Irak'ta, işgalle irtibatlı her kesime karşı şiddet olayları oluyor. Eğer Türkiye asker gönderirse bu şiddet olayları Türkiye'nin içine de yansır ve terör Türkiye'de tırmanabilir. Çünkü Irak'ta şiddet eylemi yapan insanların uzantıları her yerde olabilir. Ayrıca Türkiye'nin asker göndermesi Irak'taki işgali de uzatır. Türkiye'nin yararına olan ise işgalin kısa sürmesidir. İşgal gücünün bir barış gücüne dönüşmesi ve bir takvime bağlı olarak askerlerin çekilmesi, Iraklıların kendi kendilerini yönetir hale gelmesidir. Irak'a asker gönderirsek, Avrupa Birliği'ne üyelik projesi de sakatlanabilir tabii. Niye? AB'ye üyelik projesi, Türkiye'nin cumhuriyet projesinden sonraki en önemli ikinci projesidir. AB'nin içinde Türkiye'yi istemeyen güçlü odaklar var. Amerikan askerinin Türkiye'den geçişine izin veren 1 Mart tezkeresinin Meclis'te kabul edilmemesi, Türkiye'yi, Avrupa Birliği içinde Amerika'nın muhtemel Truva atı olarak gören bu odakları yatıştırmıştı. Askeriyle Amerika'nın yanında Irak'ta yer almayı kabul etmiş bir Türkiye'yi ise bu odaklar yine Truva atı olarak görebilirler. Amerika ile ilişkileri bozulmuş bir Türkiye'nin, AB'ye üyelik şansı artar mı peki? AB'ye üyelik için Türkiye'nin Amerika ile ilişkilerinin iyi olması şartını ben de biliyorum. Türkiye, AB'ye Amerika'ya rağmen girecek değil. Amerika ile AB Türkiye açısından birbiriyle çelişen odaklar da değil. Onlar kendi aralarında çatışabilir, ama Amerika'yla ilişkisi iyi olan bir Türkiye, AB için iyidir. AB üyesi olan bir Türkiye de ABD için iyidir. Bundan daha geride ve güçsüz bir Türkiye'yi ikisi de göze alamaz. Çünkü böyle bir Türkiye'nin herkes için bir maliyeti vardır. Bugün Türk-Amerikan ilişkileri yakın tarihinin en parlak dönemlerinden birini yaşıyor. Gerçi Amerika, 1 Mart tezkeresiyle hayal kırıklığına uğradı ama, Türkiye'nin kendisiyle samimi bir müttefik ilişkisi sürdürmek niyetinde olduğunu da anladı. Türk-Amerikan ilişkilerinin bozulması ne 1 Mart'tan sonra söz konusuydu, ne de şimdi söz konusu. Eğer Türkiye, Irak'a asker göndermeyi reddetseydi ne olacaktı? Amerika ile ilişkiler daha mı iyileşecekti sizce? Kötüleşecekti ama sonra düzelecekti. Türkiye, Amerika açısından vazgeçilebilir bir ülke değildir. Amerika'nın bölgede varlığını her an yanında görmeyi isteyeceği bir ülkedir. Türkiye, 1 Mart'ta tezkereyi reddederek ne yaptı? Amerika, Irak'a demokrasi getireceğim diye gelmişti. Peki demokrasi nasıl olur? Türkiye'deki gibi olur. Kuvvetler ayrılığının işlediği, hükümetin her dediğini Meclis'e yaptıramadığı bir ülke demokratiktir. İşte Türkiye'de böyle bir demokrasi bulunmasından, Amerika da kendisi için övünç payı çıkardı. 1 Mart tezkeresini reddederek demokrasi örneği veren AKP milletvekilleri, ne oldu da bu görüşlerini altı ay sonra son derece demokratik bir biçimde değiştirdiler ve asker göndermeye evet dediler? Görüşlerini son derece antidemokratik bir biçimde değiştirdiler. Tayyip Erdoğan, 'Eğer lider bensem, bu oylar verilecek' dedi ve grubuna baskı yaptı. Oysa 1 Mart tezkeresi, AK Parti'nin kendi içinde demokrasiye müsaade ettiğini göstermesi bakımından umutları artırmıştı. Asker gönderme tezkeresinde ise 'Bana uyacaksınız' tavrı var. Geçmiş hükümetler ve partiler bu tavırdan dolayı tasfiye oldu. Ayrıca AK Parti tüzüğünde de parti içi demokrasiyi geriye götüren değişiklikler yapıldı. Bunun etkisini kongrede gördük. Parti de, tribünlere kadar yansıyan bir disiplin vardı ama bir demokrasi heyecanı yoktu. Bu tehlikelidir. AK Parti diğer partilere benzerse aynı akıbete uğrar. Hükümetin doğal taraftarını oluşturan kesimler, Irak'a asker gönderilmesini ve Irak konusunda Amerika'yla işbirliği yapmasını baştan beri reddettiler. Hükümet buna rağmen 7 Ekim'de asker gönderme tezkeresini çıkardı. Hükümet niye böyle davrandı peki? Amerika'yı mutlu etmek için. Türkiye'de ekonomi çok kırılgan. Ekonominin daha fazla kırılmasını göze alamadılar. ABD'nin baskılarını üzerlerinde hissettikleri için de 1 Mart'ta reddedilen tezkerenin yerini alabilecek ve böylece Amerika'nın yanında saf tutacak bir tavır belirlediler. 7 Ekim tezkeresi Amerika'nın baskısı karşısında iktidarın eğilip büküldüğünü gösteriyor. Bu davranışı, hükümete oy kaybettirir mi peki? Yarın seçim olsa AK Parti'nin başarısı daha büyük olur. Çünkü şu anda umut veren başka parti yok. Ama AK Parti'nin tabanında büyük hayal kırıklığı yaşanıyor. Böyle sürerse AK Parti büyük sıkıntı yaşar. AK Parti, Türkiye'de yerleşik sisteme içeriden bir muhalefet olduğu için halk tarafından iktidara taşındı. Şimdi sistemi değiştirme, dönüştürme gibi bir derdi olmadığını gösterince, kendisinden öncekiler gibi davranmaya başlayınca hayal kırıklığı doğdu. Bu halk, Erdoğan'ın ifadesiyle, 'Devletin zenci muamelesi yaptığı' bir kişinin başbakan olmasının yolunu açtı. AK Parti'yi, devlet politikaları dışında yeni politikalar üretmeye, halkın iradesi sevk ediyor. Bunu iktidar doğru okumalı. Ama bazen doğru, bazen yanlış okuyor. Mesela Hükümet, AB meselesinin kaçınılmaz parçası olan Kıbrıs sorununda yeni politika üreteceği mesajını veriyor. Ama sonra herhalde devletin kitabını eline alıyor ve geri adım atıyor. Türkiye, Irak'a asker göndermeyi reddetseydi Amerika'yla zaten kötü olan ilişkileri iyice bozulacaktı. Sizce Amerika'yla ilişkileri tümden bozmayı göze almalı mıyız? Hayır, tam tersi. Ben antiamerikancı değilim. Bunları Amerika'ya düşman olduğum için söylemiyorum. Bunları Amerika'ya dost olduğum için söylüyorum. Şu anki Amerikan yönetiminin ileri sürdüğü 'emperyal proje', Amerika'nın ve Amerikan halkının aleyhinedir. Bu proje yüzünden Amerikan halkı eskisi kadar demokrat ve özgür değil. Çünkü derhal çıkarılan yasalarla Amerikalıların bazı hak ve özgürlükleri askıya alındı. Amerika, insanların her hareketini izleyen, kütüphanelerden kitap ödünç alınmasını bile takip eden bir devlet sistemine dönüştü. Ayrıca stratejik müttefik demek de bir ülkenin her dikte ettiğini öteki ülkenin yerine getirmesi demek değildir. Bizim, Amerika'sız da var olabileceğimizi mi yoksa Amerika'nın ne olursa olsun bizi gözden çıkaramayacağını mı düşünüyorsunuz? Ne olursa olsun Amerika bizi gözden çıkaramaz. Amerika, bugünkünden daha güçsüz bir Türkiye'yi göze alamaz. Tarihin bugün Türkiye'yi getirdiği nokta, Türkiye'nin güçlenmesinin herkes için daha yararlı olduğu bir noktadır. AB ve Amerika açısından güçlü bir Türkiye daha yararlıdır. Bu güçlü Türkiye, demokrat Türkiye'dir. Birleşmiş Milletler'de Amerika'nın istediği tasarının çıkmasını Avrupalılar da kabul etti. Bunu nasıl yorumluyorsunuz? Çok hayırlı oldu. Bu, Irak'ta işgali tanıyan bir karar, ama görünenin arkasında başka şeyler var. Aslında bu karar, Irak'ta çözüm yolunda ilk adım oldu. Diğer adımlar ardından gelecek. Amerika, şimdilik çok az bir tavize yanaşmış görünse de yeni gelişmeler yaşanacak. Belli bir süre sonra Amerikan işgal gücü BM'nin barış gücüyle yer değiştirecek. Amerika, Türkiye'nin kendi yanında yer almasından yararlanarak Güvenlik Konseyi'ndeki kararı istediği gibi çıkardı. Amerika baştan beri, Irak'taki savaşın bir uygarlıklar savaşı olarak görülmesini istemiyordu. Bunun sadece belli hedeflere karşı bir savaş olduğunu söylüyordu. Türkiye'deki İslami kesimin, Irak'ta Amerika'yla işbirliğine karşı çıkması, Türkiye'nin çıkarlarını burada gördüklerinden mi yoksa antiamerikancı bir tavırdan mı? Her şey var. Antiamerikancılık bu topraklarda var tabii. Irak bir Müslüman ülke. Oradaki insanların dış müdahaleye maruz kalması İslami kesimi rahatsız eder. Amerika'nın gelip Türkiye ile komşu olması da rahatsız ediyordur İslami kesimi. Türkiye'nin böyle bir projede yer alması ise bu kesim için kabul edilebilir bir şey değildir. İslami kesimler, Türkiye'nin Irak'taki dış politikasıyla çok yakından ilgilenip fikirlerini açıklarken, Kıbrıs konusunda aynı hassasiyeti göstermiyor. Halbuki Kıbrıs da aynı derecede hayati bir konu. Bunu nasıl açıklıyorsunuz? İslami kesim Kıbrıs konusuna biraz milliyetçi açıdan yaklaşıyor. Denktaş'ın çizgini savunuyor. Annan Planı'na olumlu bakmıyor. Bu plana olumlu bakmadan Kıbrıs sorunu çözülebilir mi peki? Çözülümez. AB yolundaki Türkiye'nin Kıbrıs'ı çözmesi gerekiyor. Ama İslami kesimin gönlünü AB konusuna da yatırdığı kanaatinde değilim. Etkili çevrelerde AB konusunda kuşkular hâkim. İslami kesime yakın olan halkta ise AB'ye büyük destekvar. Avrupa'da son zamanlarda 'Avrupa İslamı', 'Avrupalı Müslüman' kavramları tartışılıyor. Bu kavramların içini doldurmak için örnek aranıyorsa, Türkiye'deki İslam Avrupa İslamı'dır. Türkiye'deki Müslümanlar da Avrupa Müslümanı'dır. Türkiye'deki Müslüman kesim Avrupa İslamı kavramının içini doldurabilir. Kendisini Avrupalı olarak görüyor ama Müslüman aynı zamanda. Mehmet Altan, Tayyip Erdoğan'ın kongredeki konuşmasını değerlendirirken, onu Avrupalı Müslüman olarak niteledi. Sizce de Erdoğan Avrupalı Müslüman mı? Mehmet Altan'ın tespiti doğru. Siz, Ortadoğu'da yakın gelecekte nasıl gelişmeler bekliyorsunuz? İslam dünyasında önemli zihinsel çalışmalar var. Demokrasi ve laiklik İslam açısından tartışılıyor. Ama 'İslamın modernleşmesi, demokratikleşmesi' dediğiniz şey hiçbir zaman olmayacak. Ama Müslümanlar aynı metinleri okuyup çağdaş olacaklar. Bizde insanların yanıldığı nokta şu. İslam'dan bir şey üretmeye çalışıyorsunuz. Bu mümkün değil. İslam'a sıfat eklenmesi problemlidir. Ama Müslüman'dan her şeyi üretebilirsiniz. Bu mümkün. Müslümanlar demokrat, çağdaş olacak. İslam buna imkân veriyor. 'İslam'ın çağdaşlaşması' projesinin ise İslam dünyasında müşterisi yok. Ama Müslümanların demokratikleşmesi ve çağdaşlaşması herkese hoş gelebilecek ve taraftar bulabilecek bir projedir. NEŞE DÜZEL/ RADİKAL