BIST 10.209
DOLAR 32,37
EURO 34,73
ALTIN 2.391,63
HABER /  POLİTİKA  /  CHP

Kılıçdaroğlu Ergenekon'a üye olacak!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grubunda gündeme ilişkin konuları değerlendirdi.

Abone ol

İNTERNETHABER / CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun hedefinde hem Başbakan Erdoğan, hem Cumhurbaşkanı Gül, hem Avrupa Birliği yetkileri vardı! CHP Lideri, Soner Yalçın'a arka çıktı ve 'ben de Ergenekon'a üye olacağım' dedi.

'Başbakan Kemal' sesleri arasında partisinin grubunda konuşan Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin gündeminin hızla değiştiğini vurgulayarak, ekonominin gidişatını eleştirdi! Halkın ekonomik çöküşü karşısında iktidarın üç maymunu oynadığını savunan CHP Lideri, 'Görmüyorlar, duymuyorlar, bilmiyorlar' dedi.

Kılıçdaroğlu yargının, yürütme emrine girdiğini, Balyoz'daki belgelerin de sahte olduğunu sözlerine ekledi. Cumhurbaşkanına 'Noter bile önüne gelen metne bakar' diyen Kılıçdaroğlu, Başbakan'dan CHP'nin dokunulmazlıklarını kaldırmasını istedi.

Erdoğan'ı sert sözlerle eleştiren Kılıçdaroğlu, "Başbakan, 'Tunus, Filistin, Mısır'ın derdi bizim derdimiz' diyor. Ne güzel. Peki Irak'ta yapılan tecavüzler varken niye çıkıp dertlenmedin. ABD'li askerler müslüman kadınlara tecavüz ederken, sen çıkıp Amerikalı askerlere başarılar diledin" diye sordu.

Son olarak Oda TV'ye yapılan baskına da değinen Kılıçdaroğlu, Soner Yalçın'ın Ergenekon örgütüne üye olmaktan dolayı içeri alındığını belirterek, 'Üç yıldır Ergenekon örgütüne üye olunuyor. Nerede şu Ergenekon örgütü? Ben de gidip üye olacağım' dedi ve Yalçın'ın sonuna kadar arkasında olacağını vurguladı! İşte ara başlıklar;

ÜLKE GÜNDEMİ HIZLA DEĞİŞİYOR

Bu kadar gündemi değişen başka bir ülke var mıdır diye sorsalar... Olduğu kanısında değilim derim... Nerede, ne zaman, ne olacağı belli değil... Böyle bir gündem içerisinde yurttaşın sağlıklı haber alma hakkını elinden alıyoruz. Bir olay oluyor, daha o olayı hazmetmeden başka bir olay gündeme geliyor. Ve ne yapacağınızı bilemiyorsunuz.

Ve biz halkın gerçek gündemini yaklamakta zorlanıyoruz. Adana'da geçen hafta cumartesi işsizlik kader değil diye bir miting düzenledik. Hangi anketi kim yaparsa yapsın, yurttaşa soruyorlar, ortak yanıt işsizlik. Neden Adana'yı tercih ettik, çünkü işsizlik en çok orada. Her 3 gençten 1'i işsiz.. Onlarca fabrikanın kapısına anahtar takılmış. Miting alanında bile pek çok kişi kağıt tutuşturuyor çocuklarıma iş bul diye. Türkiye'nin gündemi bu, vatandaşın gündemi bu. Bu gündeme ilişkin olarak iktidar 3 maymunu oynuyor, görmüyorum, duymuyorum, konuşmuyorum.

İKTİDAR ÜÇ MAYMUNU OYNUYOR

İktidar bunların karşılığında üç maymunu oynuyor... Görmüyor, duymuyor, bilmiyor... Ekonomi ne için var? İnsan için var... İnsanın mutlu olmadığı bir ekonomi olur mu? İşsizliğin sonucu nedir? Huzurlusuzluk dedim ama... Onun başka yansımaları da var... Gelirin olmadığı evde, bakkal da iş yapamayacak... Asgari ücretin altında çalışmaya hazır milyonlar var...

İşsizlik kader değildir. Adana... Bereketli topraklar üzerinde diye romanlar yazılırdı. Ben her seferinde diyorum. Bu AKP bereketsiz bir parti. Kendilerini bereketli görüyorlarsa gitsinler bir Adana'ya baksınlar... Sonra da aynaya baksınlar...

Beyefendi tesis açıyormuş... Git bir de Adana'da tesis aç bakalım... Kaç fabrika kapandı orada! Danışmanların gitsin de bir incelesin... Adanalılar'a şunu sordum, ekonomi ve ülke yönetiminde CHP ve AKP arasında ne fark var? Merakla beklediler yanıtı... Dedimki AKP bu ülkenin rantlarına talip oldu, biz sizin dertlerinize talip oluyoruz. Bu dediklerimi tespit etmek istiyorsanız AKP'lilerin yedi sülalesine bakın nerelere geldiler.

HALK İŞSİZLİKTEN BUNALMIŞ DURUMDA

Bir şey de daha emin oldum. Halk işsizlikten bunalmış durumda. Laf olarak söylerdik... Ama bundan sonra işsizliği daha fazla dile getireceğiz. Ve Adana sadece kapanan fabrikalar açısından bir Adana değil... Tarlalar da ekilmiyor... Narenciye üreticisi perişan vaziyette. Başbakan'ın derdi narenciye üreticisi değil ki, devleti ele nasıl geçirip imparatorluğumu kurarım derdinde.

Ekonominin 'e'sini bilmeyen bir Başbakan bu ülkeyi yönetmeye talip oluyor. 10 yılda 15 milyon genç yarattık diyorduk... Övünüyorduk... Şimdi onlar övünsünler... 8 yılda 8 milyon yoksul yarattık diye övünsünler... Niye bu insanları perişan ettiniz? Ne yaptınız siz?

Adana'da iki üç üniversite daha gerekli. Araştırma geliştirme daha fazla olmalı. Fabrikaların bacaları tütmeli.

YÜRÜTMENİN EMRİNDE YARGI VAR

Avrupa'nın genişlemeden sorumlu üyesi Sayın Füle ile geçen hafta birlikteydik. Kendilerine anayasa değişiklikleri sırasında yapılan değişikliklerin Türkiye'yi AB'ye yakınlaştıracağını söyleyip destek sözü vermişlerdi. Dedim ki sizin desteğinizle o anayasa geçti, Yargıtay Danıştay yasaları da geçiyor. Artık yürütmenin emrinde yargı var. herhalde AB'ye yaklaştık. Bize uzlaşma sözü vermişlerdi dedi. Güldüm. Evet sözleri var size, zamanında bize de vardı. Cumhurbaşkanı seçerken uzlaşarak seçeceğiz, geldiler mi gelmediler. siz eğer size söz verildiyse, sorun bakalım bu sözlerinde niye durmuyorlar. Avrupa'nın etik değerleri önemlidir. Yalan söyleyeni affetmezler.

Siz Türkiye'yi reddetmek istemiyorsunuz. Bir gün dönüp bakacaksınız Bu Türkiye AB'ye giremez diyeceksiniz. Türkiye'de insanlar telefonlarıyla rahat konuşamıyorlarsa sorumlularından biri de AB'dir, buradan açıkça söylüyorum.

Madem ki size yaklaştırıyor bizi, herhangi bir AB ülkesinde bu değişiklikleri kendi parlamentolarında gündeme getirsinler. Tasarı olarak getirsinler, ben çıkıp evet diyeceğim. Bu değişikliği tasarı olarak hiçbir AB üyesi kendi parlamentosuna getiremez.

Sayın Füle'ye size söz verdiler ama ben söyleyeyim. Yargıtay ve Danıştay dinlenmedi, görüşlerini almadılar. STÖ'lerin de görüşlerini almadılar. Kim bilir her şeyi, Sayın Recep Tayyip Erdoğan her şeyi bilir. Mecliste bizim milletvekillerin konuşma süresini sınırlandırdılar. Bir önerge hakkı verdiler, ikincisini veremezsiniz dediler. Zulüm değil mi bu, böyle bir anlayış olabilir mi? Onun için söyledim. Türkiye'nin geldiği bu noktadan sorumlu olanlardan biri de AB'dir. AB yetkilileridir.

NOTER BİLE İMZALAMADAN ÖNCE BAKAR

Davranışını bu kadar da olmaz dediğimiz kişi Sayın Cumhurbaşkanı. Tasarı geldi, imzaladı. Noter bile önüne gelene bakar hata var mı yok mu diye. İnsaf diye bir şey var. Danışmanları iyi rapor vermiş. Cumhurbaşkanı uzlaşma kültürünün gelişmesine katkıda bulunacak. Tarafları dinleyecek, çağırıp Başbakana niçin bu acele, şu Yargıtay'ı Danıştay'ı dinleseydiniz demesi gerekmez miydi?

"DİYET BORCUNU ÖDÜYOR"

Gerçi herkes imzalayacağını biliyordu. Diyet borcunu ödeyenlerin zaten yapacağı başka bir şey yoktur.

Demokrasiyi demokrasi yapan kurumlarıdır. Örnek vereceğim. Eğer seçim demokrasiyi demokrasi yapsaydı, en ileri seçim demokrasisi demokrasi olsaydı, Mısır olurdu. Mübarek yüzde 87 ile gelmişti. Hitler'in ülkesi olurdu. Yasama yargı yürütme ve medya görevini yapıyor demektir. Bizde görevini yapan yürütme var, yasama yürütmenin emrinde.

Başkan usulen başkan. Ne demek bu? İşini yap yoksa seni oradan alırım demektir. Açıkça tehdittir. Bu tehdidi meclis başkanları yuttular. Konuşurlarsa oradan olacaklar. Yargı neydi tarafsızdı. Artık yargı bağımlı ve taraflıydı. Hakim benim istemediğim karar mı verecek. Değiştirin bunu. Bu mudur demokrasi. Ve medya, konuşamayan yazamayan medya. Hangi demokrasiden bahsediyoruz. İntihar eden vatandaşı 8 sütün olarak haber yapan medya. Baskılara direnemeyen, korkmadan ayağa kalkamayan medya. Alman rahibin dediği gibi: "Sırayla götürdüler, sesimi çıkaramadım. Sıra bana geldiğinde, sesini çıkaracak adam yoktu"

Korkmayacağız, birlik olacağız, geçmişte hangi partiye oy vermiş olursa olsun, bütün vatanseverleri görev başına çağırıyoruz.

"ÖZGÜRLÜK EN ÇOK TELAFFUZ EDECEĞİMİZ LAF OLACAK"
"SEHVEN YÜKLEME KİME YAPILACAKTI"
"ODA TV BASKIN!"
"DOKUNULMAZLIKLARIMIZI KALDIR!"
"MÜSLÜMAN KADINLARA TECAVÜZ EDİLİRKEN NEREDEYDİN?"

[PAGE]


ÖZGÜRLÜK EN ÇOK TELAFFUZ EDECEĞİMİZ LAF OLACAK

Haber yazanı işinden at diyorsun, atıyorlar. Adam trompetçi, bir konsere gidecek. Adamı içeri alıyorlar, neymiş başbakanı protesto edecekmiş. Eskişehir'de geziyorlarmış kaldırımda, protesto edecekler diye toplayıp içeri alıyorlar. Bunun adı ileri demokrasi oluyor. Daha benzer pek çok olay var. Hepimiz biliyoruz, bilmemiz yetmiyor, bilmeyenlere anlatmamız lazım. Her bireyin özgürlük hakkı olduğunu söylememiz lazım. Özgürlük önümüzdeki aylarda en çok telaffuz edeceğimiz laf olacak. Her türlü baskıyı kurarak. Baskıyı yargı aracılığıyla uygulayacaklar.

Hukuk herkes içindir. Hukukun makamı olmaz. Hukuk insan içindir. Başbakanın kafasında böyle bir algı yok. Ona göre Başbakan tartışılamaz, hakkında dava bile açılamaz, başbakan eleştirilemez. Öyle alışmış, öyle alıştırılmış. Böyle olunca ne oluyor. 8 Ocak 2008 Sayın Başbakan AKP grubunda toplantı yapıyor. Şahsımla alakalı dava açıldı diyor, düşünebiliyor musunuz diyor. Sanki hakkında dava açılması anormal bir şeymiş gibi.

İnsan hakları nerede sen nerede. Sen saygılı olsaydın, yasadışı telefon dinlemelerinden medet umup bunlar yasadışıdır bunları kullanmazdın. Başkaları senin konuşmalarını yayınlayınca onları doğruca Silivri'ye gönderiyorsun.

İnsanlar darbe planları yapıyorlarmış. Hangi anlayışla bir darbe. Kimse suçluyu korumuyor. Ama sen aynı olay dolayısıyla yan yana bile gelmemiş insanları aynı potaya koyup nasıl baskı uygularız düşünüyorsun.

Senin vekilin bu dosyayı inceliyor. Sen ne yaptın. Senin bakanın Erzurum'a, Erzincan'a telefon edip tutukladıklarınızı serbest bırakın diye. Onların her şeye hakları var. Biz eleştirdik mi yargıya müdahale edilir mi diyorlar. Sen bir sürü hukuksuz iş yapacaksın. Altına imzanı atacaksın ve bunun adına ileri demokrasi diyeceksin.

"SEHVEN YÜKLEME KİME YAPILACAKTI"

Birdenbire 100 kadar kişiyi tutuklama kararı verdiniz. Tutuklanacak kişinin avukatına söz verilmiyor. Ben re'sen tutukladım diyor. Böyle bir anlayış olabilir mi? ve adam yurtdışında hakkında karar var, gelip buyurun ben geldim diyor. Eğer delilleri karartacak, yok edeceklerse hayır.

Peki yarın bunlar beraat etti, belgelerin büyük kısmının sahte olduğunu hepimiz biliyoruz. Teğmen kardeşimiz vardı ya, efendim biz başka gerekçeyle, sehven yaptık diyoruz bu işi. Asıl kimin için yapacaklardı? Sorulması gereken soru bu. Demek ki başka birine niyetlendiniz, oraya düştü. Ne kadar zamana yayarlarsa yaysınlar biz takipçisi olacağız.

ODA TV BASKIN

Soner Yalçın'ın onurlu duran bir kalemi var. İnternet sitesi de öyle... Yazılamayanları yazıyor... İnternet sitesine üç video koydu... Oda TV basıldı, yazarlarının evleri basıldı ve arandı, hem de Ergenekon'dan... Soner Yalçın, söyledi ki, biz yeni bir TV kanalı kuracaktık, o TV kanalını kurdurmamak için gözaltına alındık. Biz satılmadık... Dişreneceğiz... Ve sonuna kadar direneceğiz... Eğer hortumcu olsaydı, yandaş olsaydı sırtı sıvazlanırdı. Yandaş da değil, hortumcu da değil...

Siz onu arama ile susturacağınızı sanıyorsanız, yanlış yere çarpttınız. Onun soyadı Yalçın... Kaya gibi duracak... Bizim de her türlü desteğimiz onun arkasında olacak... Ama anlamadığım bir şey var... Üç yıldır Ergenekon örgütüne üye olunuyor. Nasıl olunuyor bir türlü çözemiyorum. Nerede bu örgüt? Gidip üye olacağım! Bunlar için hukuk diye bir olay yok. İstediğimi tutuklar, istediğim yargıca düşürürüm. Gerekirse yargıcı değiştiririm, istediğimi gözaltına aldırırım. Bizim kaygımız bundan. Hukuk bağımsız ve tarafsız olmalı. Sayın Cumhurbaşkanı çok duyarlı, öyle söylüyor. İçeridekiler salıverilmesin, o yüzden derhal imzaladım.

DOKUNULMAZLIKLARIMIZI KALDIR!

Sayın Başbakan'a sesleniyorum, yargını medyanı kurdun. Yasama organı zaten elinde, iş dünyasını kendine uydurdun. Bizim dokunulmazlığımızı kaldır. Demokrasinin bu kadar kirlendiği bir ortamda hiçbir CHP milletvekili dokunulmazlık zırhına bürünmek istemiyor. Senin savcıların yargıçların bize uydurma suç üretebilir, tutuklayabilirler. Senin dokunulmazlığın kalsın. Biz bu ülkeye demokrasi ve özgürlüğü getirmek için her türlü bedeli ödemeye hazırız.

Gazeteleri, televizyoncuları susturacaksın. Köşe yazarları kendilerine otosansür uygulayacak. Biz bunları sindiremiyoruz.

Başbakan gitmiş, bizim siyasetimizde korku, korkutmak yok demiş. Yani arkadaşlar bir olay bu kadar çarpıtılır. Bunlar ne diyorsa bunun tersi oluyor. Adı ne ileri demokrasi. Kimsenin konuşmadığı, baroların konuşturulmadığı yere ileri demokrasi diyoruz. Parmak hesabıyla muhalefetin 5 dakikadan fazla konuşamasın istediğin yere ileri demokrasi diyorlar.

Diyorlar ki biz pislikleri temizliyoruz. O dönemde bakanlık yapanlar şu an senin kabinende bakan değil mi? Temizlemediğin gibi yeni pislikler ekliyorsun. Özgürlük ayıbını getiriyorsun. Adalet Komisyonu başkanı diyor ki davasına baktım ama para almadım. Demek ki gönül birliği var. Para almadı ama bir şey aldı. Tabanca aldı mı almadı. bir darbeci ne verir, tabanca verir. Peki ne aldığı karşılığında merak ediyorum.

MÜSLÜMAN KADINLARA TECAVÜZ EDİLİRKEN NEREDEYDİN

Elbistan'da işçi arkadaşlarımız hayatını kaybetti. Enerji bakanına demişler, göçükte kalan yakınını istemişler. O yurttaşlarımızın cesetleri demek ki yıllarca o toprağın altında kalacak. Sayın Başbakan konuşurken Tunus, Filistin, Mısır'ın derdi bizim derdimiz diyor. Ne güzel! Yapılan tecavüzler varken niye çıkıp dertlenmedin. Niye dertlenmedin ABD'li askerler müslüman kadınlara tecavüz ederken, çıkıp Amerikalı askerlere başarılar diledin. İnsanlar çocuklar öldürüldü orada. Şimdi kalmış yüksek perdeden atıyorsun. Sanıyor ki biz bunları görmeyeceğiz. Seni, gölgenden daha yakın takip ediyoruz biz, hiç merak etme sen.

Bu ülkenin imkanlarını bilen insanlarız. Başbakan bilmez. Kaynak niye biziz. Hortumları biz keseceğiz, sen hortumları yandaşlarına bağladın. Sen hortumları kesemezsin, hortumdan besleniyorsun sen. Onun için her yerde her ortamda izleyeceğiz. Sözüm var, bunların maskesini indiriyorum.