BIST 10.277
DOLAR 32,34
EURO 34,81
ALTIN 2.393,53

Kaybediyoruz…

Hiç kendimizi kandırmayalım.

Hiç kendimizi kandırmayalım.

Uludere’de havadan bombalar yağdırılıp 35 genç insan öldüğünde, batıda yaşayanlar “bir dakika ne oluyor” demedi.

Nasıl olur da sivillerin tepesine bomba yağdırılır diye sormadı.

Ölen insanların yakınlarının acısını paylaşmadı.

Diyarbakır Baro Başkanı Emin Aktar taziye çadırından gözlemlerini aktarırken, cenaze sahiplerinin en çok buna üzüldüklerini açıkladı.  

Kendilerini yalnız hissettiklerini söyledi.  

Yalnızlardı da zaten.

Aslında bir süredir ülkenin doğusu ile batısı aynı şeylere üzülmüyor, üzüntüleri de sevinçleri de paylaşmıyor.

Kafamızı kuma gömüp, görmezden geldiğimiz gerçek bütün çıplaklığıyla Uludere’de çıktı ortaya.

Ölen 35 gencin 30’unun soyadı aynıydı, yaşları 20’nin altındaydı.

Ama batıda büyük çoğunluk empati yapmadı.

O kaybın bir ailede yaşattığı travmayı düşünmedi. Onlarla birlikte üzülmedi.

Bunda, haberi vermek için resmi açıklama bekleyen televizyonların da suçu var, krizi yönetemeyen siyasetçilerin de.

Ama suçlu aramaktan ziyade şimdi doğru tespit yapma zamanı.

Terör denilen bela toplumdaki vicdanı da alıp götürdü.

Son aylarda terörle mücadeleyi matematiğe bağlandığı, sayılardan ibaret sayıldığı, ölenlere “onlardan ve bizden” diye bakıldığı gerçeği yüzümüze çarpılıverdi.  

Olay vahim bir hata mıydı?

İşin içinde bir iş mi vardı?

Derin PKK, derin devlet komplosu ile mi karşı karşıyayız?

Elbette bugün değilse bile yarın bu sorulara yanıt verilecek.

Ama asıl karşı karşıya olduğumuz tehlikeyi ortadan kaldırmayacak.

Çünkü kaybediyoruz…

Vicdanımızı, insanlığımızı ve bütün bunların sonucunda da “birlikte yaşama” arzumuzu.