BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

İşte Kenan Evren'in suç karnesi

Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin, 12 Eylül iddianamesini dün özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Hüseyin Görüşen'in onayına sundu.

Abone ol

2012'nin ilk davası 12 Eylül askeri darbesinin kilit isimleri Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'ya açıldı. 

İki darbeci asker için istenilen ceza ise 'müebbet' hapis.

Savcılığın onay verdiği iddianame kabulü için Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. 

ZAMANAŞIMI DOLMADI

İddianameye onay veren Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Hüseyin Görüşen, 12 Eylül 1980 öncesi ve sonrasındaki işkence iddiaları ile ilgili soruşturmaların ayrı dosyalarda sürdüğünü açıkladı ve ekledi:

"Bize göre zamanaşımı dolmamıştır."

Milliyet'in haberine göre, Görüşen, suç tarihi olarak muhtıranın ve uyarı mektubunun verildiği 2 Ocak 1980 ile yönetimin sivil iradeye geçtiği 6 Aralık 1983'e kadar olan süreyi esas aldıklarını söyledi. Görüşen, zamanaşımı süresinin, 12 Eylül 1980 Anayasası'nın yürürlüğe girdiği 9 Kasım 1982 ile anayasanın geçici 15. maddesinin kaldırıldığı referandum sonuçlarının Resmi Gazete'de yayımlandığı 23 Aralık 2010 tarihi arasında işlemediğini belirtti. İddianame, geçici 15. maddenin kaldırıldığı referandumun sonuçlarının yayınlandığı 23 Aralık 2010 tarihini esas aldığı için Evren ve Şahinkaya hakkındaki zamanaşımı tartışmaları ortadan kalktı. Evren ve Şahinkaya'nın cezasında yarı oranında artırım da talep edildi. Mahkeme, bu talepleri uygun bulursa Evren ve Şahinkaya hücre cezası çekecek.

FIRSAT KOLLADILAR

"Şüphelilerin darbe yapmak için şartların olgunlaşmasını bekledikleri, darbe için fırsat kolladıkları ve darbeyi yaptıkları belirlenmiştir" denilen iddianamede, 12 Eylül 1980'den önce gerçekleştirilen ve darbeye zemin hazırladığı iddiasıyla Evren ve Şahinkaya'nın sorumlu tutuldukları olaylardan bazıları şöyle sıralandı:

- 34 kişinin öldüğü 1978'deki Taksim'deki kanlı 1 Mayıs eylemi.
- 17 Nisan 1978'de Malatya'da başlayan ayaklanma sonucu 3 Alevi yurttaşın ölümüyle sonuçlanan olaylar.
- 1978'deki Sivas olayları.
- 19-26 Aralık 1978 arasında meydana gelen ve 100'ün üzerinde Alevi ve solcu vatandaşın hayatını kaybettiği Maraş olayları.
- 1 Şubat 1979'da Milliyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi'nin öldürülmesi.
- 27 Mayıs 1980'de MHP'li Bakan Gün Sazak'ın öldürülmesinin ardından Çorum'da 57 kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan olaylar.

ASKER BAŞLADI MI DURMAZ

İddianamede, şüphelilerin TSK İç Hizmet Kanunu'nu hatırlatarak muhtıra niteliğindeki bir mektubu 27 Aralık 1979'da Cumhurbaşkanı'na gönderdiği, Cumhurbaşkanı'nın da 2 Ocak 1980'de Başbakan Süleyman Demirel ve CHP Lideri Bülent Ecevit'e ilettiği kaydedildi.
"Demokratik sistemin başı olan Cumhurbaşkanının altındaki Başbakana verilmiş muhtıra aynı zamanda Cumhurbaşkanına verilmiş bir muhtıradır. Çünkü askeri darbe yapıldığında Cumhurbaşkanının görevde kalma garantisi yoktur" denilen iddianamede, "Anayasal demokratik sistem içersinde TSK'nın, bağlı olduğu Başbakanın da içerisinde bulunduğu, siyasi parti liderlerine göndermiş olduğu mektupta kullandığı 'TSK;... uzlaşmaz tutumlarını sürdüren siyasi partileri uyarmaya karar vermiştir' şeklinde, üstelikte mektubun devamında Cumhuriyet tarihimiz boyunca askeri darbe gerekçesi olarak kullanılan İç Hizmet Kanunu'nu da hatırlatarak, uyarması demokratik rejim açısından kabul edilemez bir tehdit ve suçtur. Askeri darbeye teşebbüs suçu ancak bu şekilde işlenebilir. Aksi halde silahlı kuvvetleri elinde bulunan silahlarla harekete geçtikten sonra engelleme imkanı yoktur" denildi. İddianamede dolayısıyla şüphelilerin muhtıra ile ayrıca TBMM'yi ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs suçunu işledikleri kaydedildi.

YETKİ VERMEZ

İddianamede, Evren ve Şahinkaya'nın savunmalarında askeri darbeyi TSK İç Hizmet Kanunu 35. maddesindeki yetkiye dayanarak yaptıklarını söyledikleri yer aldı. Kanunların, Anayasa'ya aykırı olamayacakları, bu nedenle kanunla verilen bir yetkinin anayasayı, anayasal düzeni ve TBMM'yi ortadan kaldırmak amacıyla kullanılmasının mümkün olmadığı belirtilen iddianamede, "Her ne kadar Cumhuriyet tarihinde İç Hizmet Kanunu'nun 35. madddesi askeri darbe gerekçesi olarak ileri sürülmüş ise de, hiç kimseye demokratik düzeni ortadan kaldırarak, diktatörlük kurmaya yol açacak bir askeri darbe yapma yetkisi vermemektedir" denildi.

İNTİHAR EDERİM

Şili'de 1973'te demokratik seçimle iktidara gelen sosyalist Cumhurbaşkanı Salvador Allende'yi darbeyle deviren General Augusto Pinochet'nin yargılanması dokunulmazlığının kaldırılmasıyla mümkün olmuştu. Pinochet 17 yıl boyunca 3 binden fazla insanın hayatını kaybettiği, 80 binden fazla tutuklunun yarısına yakının ağır işkence gördüğü askeri cuntayi yönetmişti. Yaşanan acıların hesabını sormak ise ancak demokrasiye geri dönülmesiyle Şili'nin gündemine girdi.

ŞİLİ'DE DOKUNULMAZ

1988'de cumhurbaşkanlığının devamına halk referandumundan onay çıkmayan Pinochet, 1980 anayasasında 'ömür boyu senatör' ilan edilmesinin sağladığı dokunulmazlığa yaslanarak 11 Mart 1990'da görevden ayrıldı. Eski diktatörün dokunulmazlığı sadece Şili sınırları içerisinde geçerliydi. 1998'de İspanyol Savcı Balthasar Garzon'un Şili'de 'Bazı İspanya vatandaşlarının işkenceyle öldürüldükleri' suçlamasıyla çıkarttığı uluslararası tutuklama emri üzerine tedavi için İngiltere'de bulunan Pinochet tutuklandı.

SAĞLIK DURUMUNDAN SERBEST

Britanya Meclisi'nin üst kanadı Lordlar Kamarası Adalet Komitesi 1988'den önce işlediği insanlığa karşı suçlardan yargılanması için dokunulmazlığının bulunmadığına karar verdi. Ev hapsine alınan 85 yaşındaki Pinochet'nin yeğeni Rafael Pinochet, "İspanya'da yargılanmaya gönderilerek aşağılanacağına ve hakarete uğrayacağına kendini öldürmeyi ya da korumaları tarafından vurulmayı tercih eder" demişti. Uluslarararası baskılara rağmen Pinochet Mart 2000'de 'sağlık sorunları' nediyle serbest bırakıldı.

ZIRHI KALDIRILDI

Pinochet, dokunulmazlığı olduğunu düşünerek ülkesine döndükten hemen sonra Şili kongresi 'ömür boyu senatör' ifadesini 'eski cumhurbaşkanı'yla değiştirerek zırhını kaldırdı. Yüksek Mahkeme sivillerin daha önce dava açmak için yaptığı başvuruları kabul edince 1 Aralık 2000'de Pinochet'nin yargılanmasının yolu açıldı. Avukatlarının hafıza kaybı nedeniyle yargılanamayacağını öne sürdüğü Pinochet dönemindeki bazı kanlı operasyonlar sorulduğunda, "Hatırlamıyorum ama doğru değil. Eğer doğruysa da hatırlamıyorum" cevabı verdi. Yargılanma süreci boyunca ev hapsinde kalan Pinochet, 25 Kasım 2006'da 91. doğumgünü mesajında, "Yapılanların siyasi sorumluluğunu kabul ediyorum" dedi. Pinochet, 15 gün sonra hakkında kesinleşmiş yargı kararı olmadan öldü.