BIST 9.805
DOLAR 32,50
EURO 34,97
ALTIN 2.429,71

Her insan için acı bir gerçek (Ailenin çöküşü)

Yazıma, “Ailenin çöküşü demek, ekonominin  ve toplumsal refahın çöküşü demektir.” Diyerek başlamak istiyorum. Ve hep beraberde bir çöküşe seyirci olduğumuz gerçeğini de bildirmek istiyorum. Aile olmadan millet olmaz. Millet olmazsa, birlik olmaz. Birliğin olmadığı her yerde ise her türlü sancılı sorunlar baş gösterir.

Aile tarih içinde bilinen en köklü ve temel kurumlardan birisidir. Bundandır ki, ailenin korunması ve varlığının daim edilmesi dinin ve felsefenin ana konularındandır. Çünkü aile bireylerinin tutum ve davranışları, üretimleri ve tüketimleri ekonomik yapı ile birlikte sosyal dokuyu ya sağlamlaştırır ya da zayıflatır.

Aileler üretim ve tüketim kararıyla ekonomiyi yönlendirdikleri gibi siyasal tercihleriyle de hükümetleri yönlendirici bir güce sahiptirler. Bunun için İslâm’da ailenin kurulmasına ve sağlıklı biçimde sürdürülmesine büyük önem verilmiştir. Eşler arasında uyumun sağlanmasına özen gösterilmesi istenerek, ayrılmaya izin verilmekle beraber, hiç hoş karşılanmadığı da ana kaynaklarımızda sürekli vurgulanmıştır.

Peygamberimiz, hanımların erkekler, erkeklerinde hanımlarının koruyucu olduklarını belirterek, insanların evlenmekle dinlerinin yarısını tamamlamış olacaklarını söylüyor. Sağlıklı bir aile düzeni kurmadan, toplumsal refaha ve ekonomiksel dengeye sahip olunmayacağı aşikardır.

Günümüzde, özellikle batı ülkelerinin öncülüğünde, çağdaşlaşma, batılaşma, ve modernleşme adına; Batı’dan Doğu’ya bütün dünyada dini değerler ve ölçüler göz ardı edilerek, aile yapısında büyük bir başı boşluk hüküm sümektedir. Aile düzeninden, ekonomik politikalara kadar her şey, batıda “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” ilkesine göre şekillenmektedir. Bunun sonucu, toplumlar çevre kirlenmesinde, bilgisizlik artışına kadar bir dizi can alıcı sorunlarla karşı karşıya gelmektedirler. Bütün dünyada hızla artan içki tüketimi, uyuşturucu madde alışkanlığı ve müstehcen yayınların alenileşmesiyle zihin ve bilgi kirlenmesi giderek yoğunlaşıyor.

Kız erkek bütün gençler, önce alkol ve uyuşturucu tuzağına düşüyor, ardından televizyonlar ve diziler sayesinde asileşmeyi ve karşı gelmeyi öğreniyorlar.

Gençler gördüğünü uygulayan bir cemiyet haline dönüştüler. Özellikle bazı sosyal medya aplikasyonlarıyla, faydasızca hareketler ediyor, amaçsız uğraşlara giriyor ve zamanın çoğunu bu şeyleri izleyerek geçiriyorlar. Orada gördükleri lafları, hareketleri öğrenerek kendi hayatında uygulamayı da görev biliyorlar. Böylelikle kendi öz karar verme yetilerinden ve duygularından bağımsızlaşarak, aile içinde huzursuzluk meydana getirecek aksiyeti ve asabiyeti oluşturuyorlar.

Son yıllarda, özellikle hayasız (Pornografik) yayınlar ve kayıtlarla daha bir hız kazanan sosyal çözülme sonucu, ailelerin dağılması büyük bir yoğunluk kazandı.

Hatta öyle bir hale geldi ki, bireyler izledikleri hayasız kayıtlarla, isteyip de yapamadığı bir çök şeytani düşünceyi zihinlerinde olgunlaştırır durumdalar. Erkek ve kadın, “Yasaklı olanın çekici olduğu” şeytani kuramla, kendi öz namuslarını sergileme çabası içine giriyorlar. Bunların sonucu olarak bireyler arasında manevi bağlar kopuyor, aidiyet ortadan kalkıyor. Ve aile içi birliktelik dağılıyor.

Giderek büyüyen kentlerde, babaların yanında, anneler ve çocuklar da çalışmak zorunda kaldığı için, evlerde aile ekonomisine katkıda bulunmayanlara yer verilmiyor. Daha çok harcama yarışı, eşlerin arasını açarak, boşanan ailelerin sayısını zamanla katlayarak artırıyor. Türkiye’de bile, evli on aileden altısı yedisi boşanmış ya da boşanmaya çalışıyor ve aile bağları çözülüyor.

Sağlıklı ve dengeli bir toplum için, aile kurumunun İslami değerler içinde yeniden kurulması ve düzenli bir biçimde sürdürülmesi gerekir. Vahyin ışığında yoğum bir öğrenme ve öğrendiklerimizi, hayatımıza, tutum ve davranışlarımıza uygular hale gelmede, bütün dünyanın üzerine kara bir bulut gibi çöken, bilgi ve sevgi kirlenmesinin önüne geçmemiz mümkün değildir..

Dini değerlere dayanmadan, ahlaki ölçülere işlerlik kazandırmak söz konusu olamaz.

Toplumun temel taşı olan aileyi, yeniden sağlam temellere dayandırmalıyız. Temelin hakikisi ise İslam’dır. İnsanlar İslam'ı yol edinerek hayatlarına uygulamaya başlarlarsa ailede düzelir bireyde. Hayasızlıktan, fitneden, düzensizlikten, asabiyetten, isyandan kurtuluşun yolu İslam’dır. Bunlardan kurtulanlar ise zaten sağlıklı bir aile hayatı sürecektir.

 

Selametle..