BIST 10.209
DOLAR 32,40
EURO 34,81
ALTIN 2.403,41

Hangisini gurur enkazına sokarsınız, seçilmiş belediyenin mi, özel şirketin kamyonunu mu?

Üç gündür ibret verici bir tartışmayı, kahredici bir münazara olarak izliyoruz.
Ve bu münazara giderek sakilleşiyor…
Münazara konumuz Hatay Havaalanı pistinin onarımı…
Pisti kim onardı…
Depremin ancak 6’ıncı gününde tam kullanıma açılabilen asfalt bir pistin onarımını tartışıyoruz…
Ve ne yazık ki konu hâlâ “Basit bir asfalt pist niye ancak bir haftada onarılabildi” sorusuna sıra gelemedi.
Araç mı bulunamadı…
Yoksa emir verecek, koordine edecek biri mi…

Bir Ankara'nın cümlesi öteki Ankara'nın gururuna dokundu

Özetleyelim…
Depremin üçüncü gününde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş bir açıklama yaptı:
“Büyükşehire ait araçlar Hatay pistinin onarımı için çalışıyor…”
Bu kadar basit, bu kadar yalın bir cümleydi…
Her yıl kilometrelerce asfalt onaran, hafriyat yapan yerel bir kuruluş, elinden gelebilecek çok basit bir işe başlamıştı.
Nedense bu cümle Ankara’da birilerinin çok onuruna dokundu…
Oysa böyle bir depremde yapılması gereken ilk işti bu…
Kurtarma ekiplerinin, yardım malzemesinin en hızlı biçimde deprem sahasına geçmesini sağlayacak en acil işti…
Aradan geçen üç gün içinde havaalanına tek araç göndermeyen veya gönderemeyen bir afet yönetimi nedense çok sinirlendi bu açıklamaya…

Karşı atak: Hayır pisti belediye değil İGA onardı

Böylece aradan 3 gün daha geçti ve sonunda havaalanı pisti kullanıma açıldı.
Depremden 6 gün sonra uçaklar oraya inerken tartışma büyüdü…
Dün gelinen nokta ise maalesef şuydu:
“Hayır havaalanını Ankara Belediyesi değil İGA onardı…”
İktidarın bütün ağır topları bunu savunmaya başladı…
Oysa hepimiz depremin üçüncü gününde orada çalışan Ankara Büyükşehir araçlarını gördük.
Daha sonra İGA’nın araçlarını da gördük.

Gerçek şuydu: Büyükşehir başladı, İGA tamamladı

Gördüğümüz şuydu:
Depremin üçüncü günü Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne ait araçlar molozları kaldırmaya başladı.
Daha sonra İGA çalışanları ve araçları geldi, pisti onarma çalışmalarını tamamladı..
Bir yerel yönetimle özel bir şirket arasında harika bir işbirliği…
Önce gelen önce yapılması gerekeni yaptı.
Sonra gelen sonra yapılması gerekeni…

En sonra devlet büyükleri geldi ama araçları ile değil dilleriyle

Oraya son gelen ise devlet oldu…
Ama devlet araçlarıyla değil, tartışmaları ile geldi.
“Devlet” adına konuşan büyük isimler şimdi var, güçleriyle bize şunu söylüyorlar:
“Hayır Ankara Büyükşehir Belediyesi orada yoktu, İGA vardı…”
İyi de başından beri bu olayı televizyonunun başında izleyen milyonlarca insan, gözleriyle gördüklerini inkar mı edecek?

Özel şirketi gururuna yediren devlet, seçilmiş belediyeyi kabullenemiyor

Bu münazaradan geriye kalacak asıl trajik soru şudur:
Kardeşim İGA dediğin devlet değil… Bir özel şirket. Onun araçlarının havaalanını onarmasını gururuna yediriyorsun da, halkın oylarıyla seçilmiş bir belediyenin araçlarının oraya önceden gelip çalışmaya başlamasını niye gururuna yediremiyorsun?
Çünkü o muhalif bir belediye…
Ondan mı…
Yani senin partine ait bir belediye gelseydi bu hiç gururuna dokunmayacaktı..
Öyle mi…

Yapmayın bunu lütfen.. O da bu ülkenin bir kamu kuruluşu

Yapmayın bunu…
Lütfen yapmayın.
Böyle büyük bir felakette senin partin beni partim olmaz…
“Asrın depremi” diyoruz… Böyle bir depremde iktidar, merkezi devlet gururu diye bir şey olmaz…
Muhalefetin de gururu olmaz…
Ortada bir tek gurur vardır ve o da ülkemizin gururudur… Biliniz ki böyle tartışmalarla bu gururu yerle bir ediyoruz.

Bu depremde kimler ülkemizin gururu oldu

Hadi öyleyse gelin bir gurur bilançosu çıkaralım…
Gururumuz, hastanelerde kendi hayatları pahasına bebekleri kurtarmak için kuvözlere sarılıp sarsıntının geçmesini bekleyen görevliler, yatan hastaları kurtarmak için yıkılmak üzere olan binaların odalarına koşup hastaları kurtarmaya çalışan hastabakıcılar oldu.
Canla başla çalışan AFAD çalışanları, Kızılay çalışanları, yerlebir edilmiş AKUT’çuların hiç gocunmamış azimleri, sivil gönüllüler oldu…
Ülkenin her yerinden ambülansları, iş araçları, cenaze araçları ve yetişmiş personeli ile deprem yerine koşan iktidar partisinden, muhalefetten yerel yönetimler oldu…
Millete güven veren AHBAP oldu…
İş araçlarını en kısa zamanda enkaz çalışmalarına gönderen ülkenin inşaat şirketleri oldu…
Yerel mağazalarını halka bedava açan alışveriş zincirleri oldu…
Enkazın en tehlikeli yerlerine giren kahraman madencilerimiz oldu…
Ve tabii bu depremde dimdik ayakta olduğunu hepimize ispat eden “Bir millet olma” gücümüz oldu…
Epeydir ilk defa, kutuplaşmış ruhlarımızın yarattığı buzuldağlarını çatlattık, yeniden millet olduk, milletimize güvendik…
Ve onunla gurur duyduk…

Saate karşı bir yarıştı ve ne yazık ki zamanında açamadık

Yandaşlıktan veya muhaliflikten kör olmamış gözler her şeyi gördü, herkesin hakkını veriyor…
Görme engellilerimiz bile gönül gözleriyle olup biten her şeyi gördü…
İktidarıyla muhalefetiyle hepimiz işte bunlarla övünmeliyiz…
Ve şunu da biliyoruz…
Hatay Havaalanı'nın açılması saate karşı bir yarıştı.
Ne yazık ki zamanında açamadık.

Enkaz hâlâ orada; eski İstanbul tulumbacıları savaşı gereksiz

Bunun üzerinden bir “Eski İstanbul tulumbacıları savaşı” yapmanın hiçbir manası yok.
Oraya ilk gidebilen gitti ve çalışmaya başladı, molozları kaldırdı.
Sonra gidebilen gitti ve tamamlanması gereken işi tamamladı.
Seçilmiş belediyenin gönderdiği çalışanlar ve kamyonlar çalışmaya başladı.
Bir özel şirkete ait çalışanlar ve araçlar işi tamamladı.
Yani mesele gurur meselesiyse…
Ortada kimsenin kendine yediremeyeceği bir gurur meselesi yok.
Tek gurur meselesi o havaalanını zamanında açmaktı…
Ne yazık ki çok geç açabildik…
İşte ondan dolayı utanmalıyız…

Borsaya giren bir muhalif belediye aracı yoktu... Ama

Tabii bir de İstanbul Borsası'nın kapanma kararının neden 3 gün sonra alınabildiği meselesi var.
Bir münazara konusu ve gurur meselesi de o…
Onu da konuşmalıyız…
Onbinlerce küçük yatırımcının altında kaldığı o enkazı kaldırmaya giden muhalif bir yerel yönetim kamyonu da yoktu…
Dolayısıyla o gurur meselesini daha rahat konuşabiliriz.
O enkaza devletin kamyonları neden 3 gün gecikmeyle gelebildi…
Bu sorunun da hepimizi ikna edici cevabını alabilmeliyiz…
Bakalım kim bunu gururuna yedirebilecek…