Gazze’de Açlıktan Ölen Çocuklar ve Dünyanın Vicdan Sınavı
Gazze’de Açlıktan Ölen Çocuklar ve Dünyanın Vicdan Sınavı
Gazze’de artık bombalar değil, açlık öldürüyor. İsrail’in uyguladığı abluka ve aralıksız saldırılar yüzünden gıda ve ilaç girişi durdu. Raflar boş, hastaneler çaresiz, insanlar ekmek için saatlerce kuyrukta. Yeni doğan bebekler, mama bile bulunamadığı için hayata gözlerini yumuyor.
Geçtiğimiz günlerde uluslararası yardım kuruluşlarının açıkladığı rakamlar yürek dağlayıcı: Gazze’de en az 35 çocuk açlıktan öldü, 30 bin çocuk ağır yetersiz beslenme riskiyle karşı karşıya. Yani Gazze’de çocuklar göz göre göre, dünyanın gözü önünde ölüyor.

Burada bir savaş değil, bir insanlık dramı yaşanıyor. Gıda ve ilaç girmesine izin vermemek, insanların en temel yaşama hakkını gasp etmek demektir. Gazze’de abluka, açlığı bir silah haline getirdi. Savaş uçakları sessiz kaldığında bile, açlık can almaya devam ediyor.
Peki dünya ne yapıyor?
BM’den kınama mesajları, batılı ülkelerden “endişeliyiz” açıklamaları… Ardından sessizlik. Gazze’de çocuklar açlıktan ölürken, uluslararası toplum harekete geçmiyor. Bu sessizlik, vicdanları yaralıyor.
İsrail’in güvenlik kaygılarını herkes konuşuyor ama Gazze’de açlıkla boğuşan 2 milyon insanın yaşama hakkını kim savunacak?
Gazze, insanlığın aynasıdır. Orada yaşananlara sessiz kalmak, bu büyük insanlık suçuna ortak olmaktır.
Vicdanı olan herkesin Gazze’deki açlık krizine dikkat kesilmesi gerekiyor. İnsanlar temel gıda maddelerine ulaşamazken hiçbir siyasi gerekçe bunu meşru gösteremez. Dünyanın gözü önünde bebeklerin açlıktan ölmesi, 21. yüzyılın en büyük utançlarından biridir.
Bu çocukların açlıktan ölmesine izin vermemek, sadece Gazze halkına değil, insanlığa olan borcumuzdur.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın ilkeli duruşu ve zalime karşı yüksek sesle konuşma cesareti, mazlumların sesi olmanın ötesinde somut sonuçlar doğuruyor. Erdoğan, uluslararası platformlarda dile getirdiği net ve güçlü söylemleriyle İsrail’in hukuk tanımaz saldırılarını cesurca kınarken, Filistinlilerin haklarını en üst perdeden savunuyor. Bugün dünyada pek çok Müslüman ülke sessizliği seçerken, Erdoğan’ın liderliği Filistin davasına uluslararası görünürlük kazandırıyor.
Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan ise diplomasi masasında akılcı ve etkin hamleleriyle Türkiye’nin bu tarihi misyonunu taçlandırıyor. Tecrübeli bir diplomat, Batı’nın ve bölge ülkelerinin başkentlerinde yürüttüğü yoğun temaslarla ateşkes ve kalıcı barış için zemin arıyor. Onun yürüttüğü diplomatik diyalog, Filistin’e yalnızca slogan değil, çözüm odaklı destek sunuyor.
Dünya Filistin yangınını görmezden gelmeye çalışsa da Türkiye’nin sessiz kalmaması, Filistin’in halkının moralini diri tutmaktadır. Sayın Erdoğan’ın “dünya beşten büyüktür” iddiasının yalnızca bir retorik değil, mazlum coğrafyalar için somut bir siper olduğunu kanıtlıyor.
Bugün Filistin için dua eden her vicdan sahibi insan şunu çok iyi biliyor: Türkiye’de, Sayın Erdoğan gibi inançlı, kararlı ve vicdanlı liderler oldukça, Filistin davası sahipsiz kalmayacak. Ve bir gün adalet, bu coğrafyada da mutlaka kazanacak.