BIST 10.644
DOLAR 32,24
EURO 35,09
ALTIN 2.504,50

Gazetecinin ölümü

 

Gazetenin toplumda inandırıcılığının çok yüksek olduğu dönemlerde gazeteciler de en çok itibar gören kişilerdi. İnsanlar bir olayın doğru olduğunu ispatlamak için “Gazete yazdı” derlerdi. Gün geldi gazeteler “Asparagas” haberler yapmaya başladı. Artık toplumda gazete yazıyorsa inanma şeklinde bir deyim de yaygınlaşmaya başladı. Gazeteler inandırıcılığını kaybedince gazeteciler de itibarını kaybetti. Meslek büyüklerimizin kalemini kır fakat asla satma dediği dönemler gitti, kalemini satmayan gazeteciler adeta bu meslekten dışlanır oldu. Kalemini satmayan gazeteciler neslinin temsilcilerinden Reyman Eray’ı da kaybettik. 64 yıllık ömrü boyunca onuruna düşkünlüğü ve mesleğe olan bağlılığıyla bilinen Reyman Bey de artık aramızda yok. Besteci, söz yazarı, aranjör ve gazeteci Reyman Eray akciğer kanserine yenik düştü. Mesleki titizliğine hayran olduğumuz  Eray, son yolculuğunda bile kalemini elinden bırakmadı. Acılardan kıvranırken bile kalemini kâğıdını yanında bulundurarak son yazısını yazmıştı. Son yolculuğunda bile onu hayata bağlayan gazete idi. Her sayının çıkışını sabırsızlıkla bekler, mis gibi gazete kokusunu içine çekerdi. Bu bir tiryakilik ve meslek aşkıydı. Sağlıklı günlerinde bilgisayarında özenle yazdığı yazıları ayrı ayrı zarflar, resimlerini ve yazılarını da ayrıca cd’ye kaydederdi. Yazısını zamanında gönderen tek kişi oydu desem yalan olmaz. Onun kuyumcu hassasiyetiyle seçtiği sözcükler ve kıvrak zekâsından çıkan esprilerini bir solukta okurdunuz. Mesleğe daha 17 yaşındayken o dönemlerin saygın gazetelerinden olan “Yeni Sabah”ta başlamış ve ilk yazısı bu gazetede basılmıştı. O gün bugündür bir çok gazetede yazdı.   18 Kasım 1942’de İstanbul'da doğan Reyman Eray 14 yaşında müziğe ve yazmaya başlamıştı.

 

Andrea Paleologos'tan gitar, Fritz Kerten'den armoni dersleri aldı... Adnan
Saygun, İlhan Usmanbaş, Rimsky Korsakov gibi ustaların kitaplarından bestecilik, füg, kontrpuan, orkestralama öğrenmişti. 60'lı yılların sonlarına doğru, kısa bir süre tavernalarda gitar çalıp Latin Amerika şarkıları söyledikten sonra kendini tamamen müzik öğretmenliğine verdi... Sayısız müzisyen yetiştirdi... Bu yıllarda adını söz yazarı, besteci ve aranjör olarak duyurmaya başladı... Yüzlerce şarkı yazdı... 200'ü aşkın plakta, 50'yi aşkın kasette imzası yer aldı... 50 şarkısı TRT Hafif Müzik Repertuarı'na alındı...

 

Devlet ve Şehir Tiyatrolarında da sahnelenen oyunlara bine yakın şarkı yazdı... Ama onun en büyük tutkusu gazetecilikti. Müzik, sanat, tiyatro eleştirileri yayınlandı...

 

Reyman Eray en son Ufuk Ötesi gazetesinin yayın hayatına başladığı günden bu yana “Reymanca” köşesiyle fıkra yazarlığı ve tiyatro eleştirmenliği yapıyordu.  25 Kasım 2006'da, yakalandığı akciğer kanserine yenik düştü... Ama o âşık olduğu gazetecilik mesleğinin onurlu bir savunucusu olarak kaldı hep. Kaleminin onurunu her şeyin üstünde tuttu.

 

Son yolculuğunda da onu yine yakın arkadaşları, dostları ve meslektaşları uğurladı. Kaleminin gücünü bilen, onun onurunu koruyan ve satmayan, satılmayan bir gazeteci olarak onun hayatı genç gazetecilere her zaman örnek gösterilebilir şekildedir.

 

Güle güle Reyman Bey, güle güle güzel insan... Güle güle, hepimiz seni çok arayacağız. Güler yüzünü, beyefendiliğini, meslekteki hassasiyetini...

 

 Reyman Eray han, hamam, para pul, köşk, konak değil, ardında pırıl pırıl tertemiz, aydan parlak, günden berrak bir isim bıraktı. Dünya durdukça sevgisi gönlümüzde yaşayacaktır.