BIST 10.899
DOLAR 32,22
EURO 34,98
ALTIN 2.447,99

Fabrikalar boşalıyor, Cezaevleri dolup taşıyor!

Ülkemizin içine sürüklendiği ekonomik – sosyal ve siyasal açmazların son derecede trajik sonuçları oluyor.

Her ay yüz binlerce insanımız işini kaybediyor, milyonlarca vatandaşımız borçları ve kredi kartları nedeniyle icralık oluyor, çok sayıda fabrika ve iş yeri kapanıyor.

İşsizliğin, yoksulluğun, aşırı borçlanmanın kaçınılmaz sonucu olan sosyal facialar, aile dramları, intiharlar ve artan suç oranları hepimizin canını sıkıyor; üzüyor ve düşündürüyor.

Özellikle son 3 – 4 yılda Türkiye en fazla hükümlü ve tutukluya sahip Avrupa ülkesi haline gelmiş durumda maalesef.

Geçtiğimiz günlerde Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif evleri Genel Müdürü Sn. Nizamettin Kalaman Cezaevlerinde 01.Haziran.2009 tarihi itibarı ile 112 bine yakın tutuklu ve hükümlü olduğunu açıkladı.

Türkiye’deki cezaevleri Cumhuriyet tarihinin en yüksek doluluk oranına ulaşmış durumda.

AKP iktidarının Türk insanını sürüklediği ekonomik – sosyal – siyasal sürecin kaçınılmaz acı sonuçlarıyla bugün yüz yüzeyiz.

1999 yılındaki kısmi affın ardından, 68.784 olan tutuklu ve hükümlü sayısı, 2000 yılında 49.512’ye inmişti.

Ama özellikle 2005 yılından itibaren tutuklu ve hükümlü sayısı inanılmaz biçimde artmış görünüyor.

2005 yılında 55.870,

2006 yılında 70.277,

2007 yılında 90.837,

2008 yılında 103.235 ve

2009 / (1 Haziran) 111.924 kişiye yakın tutuklu ve hükümlü sayısı büyük sıkıntı yaratıyor. (Bu sayının 51 bini hükümlü, 61 bini ise tutuklu)

- 61 bin tutuklu geciken adaleti bekliyor -

Cezaevlerinde 61.000 civarında tutuklu ve hükümlü tutuklu olmasının, izah edilebilecek makul bir açıklaması yok.

Cezaevlerinde yaşam koşullarının son derecede sıkıntılı olduğuna dair haberler, insan haklarının ihlali noktasına gelmiş durumda.

Adeta infaza dönüşen tutuklamalarla, yetersiz, yüzeysel ve eksik soruşturmalarla, bir türlü tamamlanamayan iddianamelerle, yargının kapasitesini aşan sayıda davayla, Adalet sistemi “kırmızı alarm” veriyor.

Geciken adalet adalet değildir denir. Aylarca, yıllarca tutuklu kalan, ağır – aksak işleyen mekanizmanın mağdur ettiği sadece tutuklular değil, onların yüz binleri aşan yakınları – aileleri- arkadaşları ve sevenleri de aynı zamanda.

Türkiye’de her fırsatta AB, çağdaşlık, özgürlük, insan hakları çığırtkanlığı yapanlar, tutuklu ve hükümlü rekoru kıran bu az gelişmiş demokrasimizin acı gerçeğine nedense dönüp bakmıyorlar.

Bağımsız olmayan yargının, hukukun üstünlüğünü tesis edebilmesinin mümkün olamayacağını bir türlü kabul etmiyorlar.

Yargı reformunda ayak sürüyorlar. Rekor sayıdaki tutuklu ve hükümlüyle, ancak diktatörlüklerle, ara rejim dönemleriyle – faşist ve komünist devlet yapılarıyla karşılaştırılabilecek türden bir demokratik hukuk devleti olmayı içimize sindiremeyiz.

Allah, adaletsizliğe, haksızlığa, hukuksuzluğa uğrayanlara ve bu nedenle cezaevlerinde eza çekenlere ve yakınlarına sabır versin.

Cezaevlerindeki yığılma ve utanç verici rakamları azaltmayı sağlayabilecek bazı öneriler var;

Denetimli serbestliğin 5 yıla çıkarılması, konutta gözaltı ve tutukluluğun gündeme getirilmesi, açık cezaevlerine nakillerin arttırılması, tutukluluk itirazlarının objektif – hızlı ve adil bir biçimde sık sık değerlendirilmesi gibi.

Ama esas tedbir ülkenin ekonomik – siyasi – sosyal yapısını başarıyla yönetecek, krizlerle, kutuplaşmalarla, gerilimlerle ülkeyi kaosa sürüklemeyecek yeni bir demokratik iktidar olacak herhalde!