BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67
HABER /  GÜNCEL

Erdoğan ve ailesi güvende değilse biz ne yapacağız?

Mümtazer Türköne, Erdoğan'ın “Şahsımı, ailemi tehdide başladılar” dediği konuşmasını tiye aldı.

Abone ol

İNTERNETHABER.COM
Zaman yazarı Mümtazer Türköne, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Bursa'da dile getirdiği iddiaları köşesinde tiye aldı. Erdoğan'ın “Şahsımı, ailemi tehdide başladılar” dediği konuşmasını yorumlayan Türköne "“Tanrı Cumhurbaşkanı’nı korusun!” Cenab-ı Allah da bizim akıl sağlığımızı..." dedi.

Erdoğan'ın çok geniş bir güvenlik sistemi ile korunduğunu hatırlatan Zaman yazarı "koskoca cumhurbaşkanı tehdit edilebildiğine ve bu tehditleri halka şikâyet etme lüzumu hissettiğine göre, sıradan vatandaşların, yani bizim güvenliğimiz ne olacak?" diye sordu. Erdoğan'ın başkanlık sistemi ile aslında neyi amaçladığını analiz eden Türköne devletteki tek iktidar erki olarak "Başkan"ın kalacağı bir düzenin getirilmek istendiğini yazdı.

İşte Türköne'nin yazısındaki ilgili bölüm:

“Şahsımı, ailemi tehdide başladılar” diyor Bursa’da Erdoğan. Düşünebiliyor musunuz, koskoca Cumhurbaşkanı ve ailesi tehdit ediliyor.

Kocaman bir muhafız alayı, yüzlerce, binlerce özel eğitimden geçmiş polis. Her attığı adım, yediği içtiği her şey defalarca gözden geçiriliyor. Hiç cumhurbaşkanının konvoyuna tesadüf ettiniz mi? Önde arkada koruma araçları, hemen müdahale etmek için bir ambulans ve tepede bir helikopter, kilometrelerce devam eden bir kuyruk. İşte tehdit edilen kişi. Devletin en tepesinde, en mühim, en çok üzerine titrenilen adam. Ak Saray’ın güvenlik sistemi dışında, Cumhurbaşkanı’nın güvenliğini sağlamak için neler neler yapılıyor. Demek yine de yeterli olmuyor. Bu cüreti kim gösteriyor acaba? Diyebilirsiniz ki, koskoca cumhurbaşkanı tehdit edilebildiğine ve bu tehditleri halka şikâyet etme lüzumu hissettiğine göre, sıradan vatandaşların, yani bizim güvenliğimiz ne olacak? Öyle demeyin, böyle bir durumda İngilizler ne derdi? “God save the Quine”.

Cumhurbaşkanı, anayasamıza göre “sorumsuz” olduğu için ülkemizdeki akl-ı selim kaybının sorumlusu olamaz. Üç yıl önce 21 Nisan 2012’de “başkanlık sistemi tartışmaları” başlığıyla köşemde bir seri yazı kaleme almıştım. Anayasa Uzlaştırma Komisyonu verimli bir şekilde yol alırken birdenbire Erdoğan gündeme “başkanlık sistemi”ni getirmiş ve her şey alt-üst olmuştu. “Meslek icabı bu mevzuları okumuşluğumuz var” diye vazife edinip, parlamenter sistem ile başkanlık sistemi mukayesesi yapmış ve sonucu şu cümleye bağlamıştım: “Kesin olan bir şey var: Yürütme ve yasama erki arasındaki uyum, dolayısıyla siyasî istikrar açısından parlamenter sistem başkanlık sisteminden daha güçlü”. Başkanlık sistemine karşı çıkan bu yazıyı, Erol Göka’nın twitinde, “ferasetimin ve samimiyetimin” sınandığı kötü bir örnek olarak görünce, akl-ı selim kaybının derinliğini iliklerimde hissettim. İnsanlar savaşta kullandıkları cephaneye bile doğru-dürüst dikkat etmiyor, yani okumuyor. Böyle olunca akıl ve mantığın kaybolduğu, tozun dumana karıştığı, oltaların bulanık suda birbirine dolaştığı bu ortamın sorumluluğunu Cumhurbaşkanı’na nasıl yıkabilirsiniz?