BIST 10.046
DOLAR 32,30
EURO 34,68
ALTIN 2.408,14
HABER /  GÜNCEL

Erbakan Hoca'yı çıldırtan soru

Çiller Erbakan'dan ne istedi? Erbakan, Orgeneral'e neden ve nasıl bağırdı? MİT'teki Erbakan'cı kimdi? Ayrıntılar..

Abone ol

Hakan Akpınar'ın kaleminden.. Darbe söylentileri had safhaya ulaşmıştı. Çiller, Erbakan’ın başbakanlığı kendisine bıraktığı taktirde ülkeyi erken seçime götürecek ve sıkıntıyı engelleyecekti. Ama Erbakan ısrarla koltuğu bırakmıyordu. Çiller’in, DYP’li Devlet Bakanı Salim Ensarioğlu ile İçişleri Bakanı Meral Akşener’in ilettiği “Asker tedirgin” mesajlarına da itibar etmiyordu. Hatta Çiller’e, DYP’li elçilerle aynen şu mesajı gönderdi: “Darbe olmaz. Kahraman ordumuz bizden memnundur. Ben Sayın Genelkurmay Başkanımızdan böyle bir yaklaşım görmedim.” Çiller, son çare olarak, siyasi danışmanları Hüseyin Kocabıyık ve Şükrü Karaca’yı Erbakan’a elçi olarak gönderdi. Karaca, Başbakanlık Merkez Bina’daki görüşmede Erbakan’a, “Hocam, Tansu Hanım Başbakanlık’ı kendisine bıraktığınız taktirde askerlerin huzursuzluğunun azalacağını söylüyor. Sizin bu konudaki cevabınızı bekliyor” dedi. Erbakan, soğuk ama bir o kadar da rahat bir ifadeyle, “Bizim gündemimizde hükümetin hayırlı icraatları vardır” karşılığını verdi. Karaca, hemen atıldı “Peki, Sayın Hocam, Genelkurmay Karargâhı’ndaki brifinglere ne diyorsunuz?” Erbakan o anda ilginç bir cevap daha verdi: “Ben, bu dediğiniz şeyleri sordum. Öyle bir şey yok.” Karaca yeniden atıldı: “Hocam, kime sordunuz?” “MİT Müsteşarımıza sordum. Bu konuyu kendisine ilettim. Bu tür toplantılar yapılmadığını ve söylediğiniz şeylerin olmadığını söyledi. Kesinlikle reddetti.” Karaca gülümsedi ve devam etti: “Sayın Başbakanım, siz Demirel’in anılarını bilirsiniz. 12 Eylül darbesinde MİT Müsteşarı’nın kendisine haber vermediğini söylüyordu. Bu gibi durumlarda MİT Müsteşarı servis vermiyor efendim.” MİT ajanına haber gönderiyor Bu kez Erbakan Hoca, sakin bir şekilde elini ceketinin iç cebine attı ve cüzdanının arasından bir kartvizit çıkardı: “Bu çocuk MİT’te çalışıyormuş. Olmazsa ona da bir haber gönderelim.” Erbakan, kartvizitteki ismi açıklamamıştı. Ancak bilinen tek şey, kartvizitin sahibinin RP sempatizanı alt düzeyde bir MİT ajanına ait olduğuydu. Bu konuşmadan sonuç alınamadı. Erbakan, bu konuşmadan bir ay sonra istifaya razı oldu. Ama istifa Çiller’e de Erbakan’a da yaramadı. Hemen ANASOL-D Hükümeti kuruldu. Çiller, kıyametleri koparıyor ve 28 Şubat Süreci’ne kendi cephesinden tepki gösteriyodu: “Bu bir Çankaya darbesidir...” Bize icraatın içinden anlatma Refahyol Hükümeti, 1996 yazı ile 1997 yazı arasındaki dönemde iktidardaydı. 28 Şubat Süreci’nin fitilinin ateşlendiği dönem ise daha çok 1997 yılının Ocak ayında başlar. Başbakan Necmettin Erbakan’ın Ocak ayı içinde tarikat liderlerine Başbakanlık Konutu’nda iftar yemeği vermesi bu sürecin zembereğini boşaltan olay olarak siyasi tarihimize kazınır. Bundan sonraki olaylar; “Kudüs Gecesi” ve ardından Sincan’dan geçen tankların başlattığı gerginlikle sürece adını veren tarihi Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı ile yeni bir boyut kazandı. Toplantı öğleden sonra 15.30’da başladı. 28 Şubat’taki tarihi MGK toplantısında dönemin en radikal subaylarından biri olan Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya, Başbakan Erbakan’ı azarlar gibi konuştu. Erbakan, askerlerin irticayla ilgili sunuşlarından hemen sonra söz aldı ve hükümetin hayırlı işler yaptığını savundu. “RP’ye oy vermeyen patates dinindendir” sözlerini reddetti ve hükümet çalışmalarını anlatmayı sürdürdü. O sırada Oramiral Erkaya patladı ve MGK toplantılarının denge unsuru haline gelen Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e döndü: “Sayın Cumhurbaşkanım; konumuz ‘İcraatın İçinden’ değil. Biz bu konuya cevap verilmesini istiyoruz” dedi. Demirel, hemen atmosferi yumuşattı ve Erbakan’ın konuşmasını sürdürmesini ancak bu konulara açıklık getirilmesini istedi. MİT erketede yakalandı Genelkurmay Karargahı’nda art arda brifingler veriliyordu. İçişleri Bakanı Meral Akşener de, yine bir akşam Gaziosmanpaşa’daki İçişleri Konutu’nda dinleniyordu. Akşener’in korumaları ileride bekleyen bir araçtan şüphelendiler. Park halindeki otomobili gözetleyen polisler, otomobilin içinde iki kişi olduğunu tespit ettiler ve hemen silahlarına davranarak içeridekileri çıkardılar. Sivil giyimli iki kişi, kendilerinin MİT mensubu olduklarını ve görevde olduklarını söyleyince korumalar oldukları yerde kaldılar. Kimlik tespiti yapan polisler bu kişilerin MİT mensubu olduğunu Akşener’in Koruma Müdürü’ne bildirdiler. Koruma Müdürü de hemen durumu Konut’ta bulunan Akşener’e iletti. Akşener, MİT’in kendilerini takip ettiğini anlamıştı. Bu arada MİT mensupları, otomobillerini çalıştırarak, Konutun önünden ayrıldılar. Akşener, olayı Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’e aktardı. Ancak, Çiller ve Akşener’in olayı iletmesine karşın MİT Müsteşarlığı, böyle bir şeyin söz konusu olamayacağını vurgulayarak, olayı reddetmişti. Bu olayı, Akeşener de doğruladı. Komutanlara Roleks saat 1996 yılının Ağustos ayıydı. Yüksek Askeri Şûra toplantısı yapılmıştı. Askerler, RP iktidarından çok rahatsızdılar ancak henüz kriz günleri gelip çatmamıştı. Ancak askerlerin kaşları çatıktı. Hatta, Şûra nedeniyle Gazi Orduevi’nde verilen resepsiyona katılan Başbakan Necmettin Erbakan, salonda yalnız bırakılmıştı. Erbakan derhal duruma el koymaya karar verdi. Ertesi hafta Yüksek Askeri Şûra üyelerini Başbakanlık Resmi Konutu’nda ağırlamaya karar verdi. Başbakan Erbakan’ın masasında Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ile Kuvvet Komutanları’nın yanısıra DYP’li Milli Savunma Bakanı Turhan Tayan ve RP’li Devlet Bakanı Abdullah Gül oturuyordu. Yemek konutun bahçesinde veriliyordu. Ağustos sıcağına karşın serin bir akşamdı. Masada siyaset pek konuşulmadı. Erbakan, hükümetin başarılı icraatlar yapacağını, Türkiye için en güzel olanı başarmaya çalışacaklarını söylüyordu. Bazı komutanlar da yemek yerken kendi aralarında sohbet ediyorlardı. Bir ara Başbakan, komutanlara gülümseyerek, “Muhterem komutanlarımıza ben birer saat armağan etmek istiyorum” dedi. Erbakan, bu armağanı YAŞ toplantısı nedeniyle verdiğini açıklıyordu. Komutanlar şaşırmıştı. Erbakan, yanıbaşındaki küçük çantadan saatleri tek tek çıkardı. Armağan saatlerin arkasına “Başbakan Necmettin Erbakan” ismi kazınmıştı. Saatlerden birini önce Genelkurmay Başkanı Karadayı’ya armağan etti. Komutanlar, jest karşısında ne yapacaklarını bilemeden teşekkür edip aldılar. Ancak, bir kişi unutulmuştu. Milli Savunma Bakanı Tayan, Abdullah Gül’e takıldı ve “Komutanlara saat hediye ediyorsunuz da Savunma Bakanı’nı niye unutuyorsunu?” Gül, ilerleyen günlerde Tayan’a da bir saat gönderileceğini belirterek, gönlünü aldı. Erbakan’ı çıldırtan soru Erbakan, 28 Şubat’tan sonraki bütün MGK toplantılarında neredeyse sustu, ve askerle karşı karşıya gelmemeye büyük özen gösterdi. Ancak bir toplantı var ki, orada ilk kez Erbakan askerlere sesini yükseltti. 31 Mayıs’ta toplanan MGK toplantısında Oramiral Güven Erkaya ile Erbakan arasında ciddi bir tartışma yaşandı. Oramiral Erkaya, “Siz bütün konuşmalarınızda dinden, ümmetten bahsediyorsunuz. Neden Türklük’ten bahsetmiyorsunuz? Siz Türk değil misiniz?” diye çıkışınca Erbakan patladı: “Ben Kozanoğulları’ndan geliyorum, Öz be öz Türk’üm... Her RP’li de Türklüğü ile gurur duyar. Ben bu sözleri sizden RP’liler ve kendi adıma duymamış kabul ediyorum. Bizim için Türk kimliği son derece önemlidir.” Salonda buz gibi bir hava esti. Erbakan, ilk kez öfkelenmişti... Olay büyümeden yine MGK toplantılarının denge rolünü üstlenen Demirel araya girerek, konuyu kapattı. Erbakan, o toplantıdan çıkarken Orgeneral Köksal ile el sıkıştı ancak başını başka yöne çevirdi.