BIST 9.804
DOLAR 32,51
EURO 34,94
ALTIN 2.433,04
HABER /  GÜNCEL

'Düşman ile Röportaj' tartışması

Radikal yazarı M.Ali Kışlalı, Hürriyet Gazetesi'ndeki Osman Öcalan röportala başlayan polemiklere gazetecilik açısından bakarak, kendi analizleri ortaya koyuyor...

Abone ol

Bilindiği gibi Hürriyet Gazetesi'nin Osman Öcalan'ın röportajını yayınlaması, en başta Fatih Altaylı olmak üzere çoğu kesimden ağır eleştirilere neden olmuştu. Radikal yazarı M.Ali Kışlalı ise, yazısında olaya daha farklı açılardan bakarak, yaşanan bu durumu meslek yönden irdeleyerek şu sonuca vardı:

Düşman ile röportaj

Mesleğimle ilgili, polemik esaslı olmayan, tartışmalar beni çok ilgilendirir.
Hürriyet gazetesi içinde gördüğüm, PKK'nın Kandil Dağı kampında yapılan bir röportajın yarattığı tartışma da mesleki açıdan ilginç ve önemli.
Okurların gözünden kaçmış olabilir. Hürriyet'in yayımladığı bu geniş röportaj gazetenin bir köşe yazarı (Fatih Altaylı) tarafından 'PKK reklamı olmuş' görüşüyle eleştirildi. Ama gazetenin genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök ve Ankara temsilcisi Sedat Ergin'in böyle düşünmediklerini 'tam ters' kanıda olduklarını da yazdı.

Böylece ortaya tartışılması gereken bir gazetecilik konusu çıkmış oldu.
'Düşman ile röportaj' konusu yakın geçmişte PKK ile mücadele kanlı şekilde sürerken -Özal'ın başbakanlığı sırasında- gündeme gelmişti.
Özal, Kuzey Afrika'da bir ülkeyi ziyaret için giderken, uçakta bir gazetenin tüm birinci sayfasını kaplayan 'Apo röportajı'ndan
çok rahatsız olmuş, yayın ertesi günü, Özal'ın gayriresmi girişimiyle durdurulmuştu.

Çünkü röportaj Öcalan'ı on binlerce kişinin ölümüne sebep olan
bir terörist olarak değil de, nerdeyse kan görünce rahatsız olan bir koyu Galatasaray taraftarı gibi takdim ediyordu.

1950'li yılların sonunda Küba'da Castro'nun Batista'ya karşı mücadelesini, o zamanlar Avrupa baskısı da yapan The New York Times'dan izlemiştim. Sonra da ilişkilerinin nasıl bozulup tam bir ABD düşmanı olduğunu hatırlıyorum.

The New York Times'ın neden bugüne kadar, okurları için ilginç olacak Castro ile özel bir röportaj yapmadığını hep merak etmişimdir. Gazetenin New York'taki yazıişlerinde staj yaptığım günlerden birinde, dış haberler müdürüne bunu sorduğumda aldığım yanıt şöyle olmuştu: "Bu tür röportajların hem yapılması hem de yazılıp yayımlanması muhatap ile çok hassas noktalarda anlaşmaya varılmasını gerektirir. Bu noktalar aşılmadan yapılan konuşmalar ortaya mutlaka sorunlar çıkarır. Onun için de gerçekleştirilmeleri çok zordur."

1972 yılında yaptığım bu sohbetin ana hatlarını, mesleğimde hep hatırladım.

Haber konusu olacak ilginç kişiler eğer röportajın yayımlanacağı ülke kamuoyunca 'düşman' kabul ediliyorlarsa, büyük bir olasılıkla röportajı kendi imajlarını tamir etmek için kullanmak isterler.

Görüşlerinin, söyledikleri gibi, aynen yayımlanması onlar için esastır.
Bu, onların ne kadar hakkı ise röportajı yapan gazetecinin hakkı da okurlarına 'düşman' bildikleri kimseyle ilgili görüntü hakkında, aydınlatıcı gerçekleri ortaya çıkarıcı sorular sormak, bunlara yanıtlar sağlamaktır.
Bu, gerçekten ustalık isteyen bir gazetecilik konusudur.

Genelde böyle çok çetrefilli konularla ilgili röportajlar sağlamak, gazeteci ile muhatabının amaçları farklı olduğundan zordur.

Gazeteci, okurları için merak konusu olan durumu gerçekçi yaklaşımla aydınlatmak ister. Muhatabı ise hakkındaki olumsuz havanın dağıtılması için gazetecinin yardımını sağlamak, onu bir bakıma kullanmak niyetindedir.

Bu, bir çıkar çatışmasıdır. Her babayiğit gazetecinin böyle bir durumdan yüzünün akıyla çıkması kolay olmaz.
Bizde sık görüldüğü gibi, işin kolayına kaçmak, röportajı sağlamak için muhataba 'Siz hiç merak etmeyin istemediğiniz konulara girmeyiz' demek de vardır.

Bu yoldan sağlanacak mülakatlar, röportaj kahramanına kamuoyu karşısında parayla sağlayamayacağı propaganda olanakları sunar.
Bu kaliteli gazeteciliğin bir parçası olamayacak yaklaşımla sağlanan yazıları ancak uzman gözler fark eder. Çok acemice yapılmamışlarsa, okurların büyük kesimince anlaşılmazlar.

Tabii bu alandaki her tartışmalı konunun ardında kötü niyet
ya da ciddi acemilik aramak gerekmez. Kimi konuda 'takdir hakkı'ndan bile söz edilebilir.

Konunun bu yönü bir yana, Hürriyet'in en üst kademelerindeki tartışmayı okurlarına sunması da, küçümsenmeyecek bir gazetecilik yaklaşımıdır.

RADİKAL