BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70

"Dünya bir gündür ve bugündür"

Değerli dostum Hakan TARTAN'ın çok hoşuma giden bayram kutlaması: 

 

İnsanın baş edemediği şeyler var.

 

Direnemediği.

 

Önüne geçemediği.

 

Değiştiremediği.

 

Akıp giden zaman gibi.

 

Oysa hepimiz için en büyük dilek değil midir; “zamanı durdurabilmek”.

 

Şu yaşam treninden atlamak, sonsuzluğa, zamansızlığa koşmak.

 

Ya da gençlik yıllarına dönmek.

 

Bazen lise, bazen üniversite.

 

Bazen en deli dolu çağlar.

 

Bazen 30 yaş.

 

Bazen belki biraz fazlası.

 

“Ah keşke”ler değil midir dilimizden dökülen.

 

Umut tanecikleri olarak sağa – sola dağılan.

 

Oysa her yaşın, her dönemin ayrı bir güzelliği yok mudur?

 

Yaşam dediğimiz şey, aslında zorluklardan, sıkıntılardan, güçlüklerden, bir imbikle arıtılmışçasına yüreğimize konuk ettiğimiz “mutluluk tanecikleri” değil midir?

 

Sevinç dalgacıkları.

 

Kalp çarpıntıları.

 

Tutkular, bağlılıklar.

 

Heyecanlar ve paylaşımlar.

 

Nedendir “kayıkçı kavgası” misali sen – ben atışmaları?

 

Kime, ne yarar sağlamıştır “küçük dağları yaratmak”?

 

Karşıdan seyretmek..

 

Sonra da böbürlenmek!

 

Nedir paylaşılamayan?

 

Neden bu çatışmalar ve kavgalar?

 

Neyin hesabı içindeyiz?

 

Dünyanın ölümlü olduğunu, kimseye kalmayacağını biliriz de, unuturuz galiba!

 

Beğeni ve sevgi katsayımızı üst sınırlara taşımak aklımıza gelmez de, neden?

 

Oysa..

 

Yaşamın tadını çıkarmak.

 

Sevmek, saymak, yüceltmek.

 

Ne güzel!

 

Neron gibi her yeri ateşe vermek..

 

Ama..

 

Pozitif enerji ateşine.

 

Geçenlerde Leman Sam’ı dinlerken bir kez daha anımsadım:

 

“Koşuşturma, mücadele..

 

Yarış, heyecan, para.

 

Oysa..

 

Dünya bir gündür.

 

O bir gün de bugündür”.

 

Evet, o günü yaşamak.

 

O bir günü.

 

Tek tek.

 

Tadını çıkararak.

 

Severek.

 

Anlayarak.

 
Paylaşarak.

 

Birer gün, birer gün yaşamı güzelliklerle örmek.

 

İhtiyacımız yok mu buna