BIST 10.051
DOLAR 32,35
EURO 34,76
ALTIN 2.406,63

Doç.Dr. Abdullah Gül ve mağdurlar

Dün akşam Türk Ordusu’nun son uyarısını okuyan bir arkadaşım beni aradı.

 

“Bu iş tam anlatılmazsa eğer, bunlar mağdur görüntüsünde çok oy alırlar” dedi.

 

Bu sözleri duyunca kollektif şuur yapılandırmasının geldiği nokta beni korkuttu doğrusu.

 

Halbuki Erbakan ne demişti?

 

“Kanlı mı kansız mı?”

 

***

 

Tam kansız bir şekilde değişim sağlanırken...

 

Bazı Anayasal kurumlarda basiret bağlanması yaşanırken...

 

“Beni cumhurbaşkanı adayı gösterirler belki” zannıyla "ablacığım", "ağabeyciğim" sözlerine tav olunurken...

 

Üç kuruşluk ihalelere tamah eden "ak" işadamları devreye girmişken...

 

"Güneş Motel" rezaleti TBMM'nde "ümmetçi" biri tarafından canlandırlmışken...

 

Basının bir yarısına hükümet el koymuş, diğer yarısı maliye tehditi altında iken...

 

Kıbrıs'ta vefasızlar bile Türk taklidi yaparken...

 

Kuzey Irak’taki zibidiler tarafından koca Türk devleti her türlü hakarete maruz kalırken...

 

Lâik Cumhuriyet yeniden tanımlanmaya çalışılırken...

 

Yüce dinimiz siyaset ve ticaretin metaı haline getirilirken...

 

Devlet batarken, Türk Milleti gittikçe daha çok bölünürken...

 

Ülkeyi bu hale getirenler "mağdur..."

 

Ben ise “kelle” olacağım.

 

***

 

Gelmişler hükümet olmuşlar.

 

Kimi başbakan, kimi bakan, kimi milletvekili, kimi müsteşar, kimi genel müdür olmuş.

 

Kendi aralarında toplanıp karar alarak, herkesi atlatıp cumhurbaşkanı bile atamaya çalışıyorlar.

 

Bu millet vereceğini vermiş.

 

Bu devlet saygı göstermiş onlara ama...

 

Yetmiyor arkadaşlara.

 

Onlar biftek ister gibi “kansız” istiyorlar.

 

-***

 

"Bu iktidarı eleştirmeyin mağdur olup oyları artıyor."

 

Muhteşem "zenci beyaz" benzetmesi işliyor yani!

 

Ben de diyorum ki; biraz da biz başbakan, bakan, milletvekili olsak da, mağdur olsak.

 

***

 

Dini siyasete alet ediyorlar.

 

Allah’ımızı bile elimizden almaya kalkıyorlar.

 

Hem ekonomik hem sosyolojik olarak milletimizi asıl onlar “mağdur” ediyorlar.

 

Hala AK Parti'nin mağduriyetinden söz edenlere sözüm şu:

 

Bırakın da biraz biz mağdur olalım.

 

***

 

Ha, bir de basınımız ve piyasalarımız da “mağdur” edilmemelilermiş!

 

Onlar “kanlı” istiyorlar...

 

Üreterek değil, emerek büyüyorlar çünkü!

 

Beş on liboş ve TV gezgini Türk Milleti'nin kollektif şuurunu yeniden yapılandırıyorlar.

 

Eğer birgün hiç istemediğimiz halde bir darbe olursa, bunun en büyük müsebbipleri haber alma özgülüğümüzü kısıtlayanlardır.

 

***

 

Bakıyorum TRT hâlâ, “AB, piyasalar ve İMF”ye soruyor:

 

“Türk Ordusu’nun son bildirisi hakkında ne düşünüyorsunuz?”

 

Bunlara “Hadi ananızı alın gidin!” diyeceğim ama...

 

Ben başbakan değilim ki!

 

Neyse...

 

Sevmişim AB'yi, İMF'yi, piyasaları!

 

***

 

Bakın daha Türk Ordusu’nun uyarısı çıkmadan Emin Şirin bu iktidarın “mağduriyet” siyaseti yapmasının sakıncalarını nasıl dile getirmiş:

          

Muhterem Abdullah Bey,

           

Olup biteni ve ortaya çıkan gerginliği görüyorsunuz.

Siyaset mahkemeye taşınıyor. Bundan sonra Cumhurbaşkanı seçilseniz de, seçilmeseniz de ülkede çok ciddi gerginlikler ortaya çıkacak.

Bu gidiş doğru bir gidiş değil.

Belki Anayasa Mahkemesi kararını, eğer menfi bir karar çıkarsa seçimde AK Parti kullanmayı düşünüyor ama bu da ülkede kamplaşmayı arttıracak. Gelin adaylığınızı geri çekin, bu süreç dursun ve erken genel seçime gidelim. Aksine her gelişmenin ülkeye ve şahsınıza hiçbir faydası olmayacak.

 

Sevgi ve selamlar. 27.04.2007

 

***

 

İtham ediyorum...

 

Emin Şirin ve onun gibi düşünenlerin sesini kısanlar, demokrasi sizin yüzünüzden darbe aldı.

 

Daha doğrusu sizler demokrasiyi hacamat ettiğiniz için başımıza bunlar geldi.

 

Biliyorum bugün en çok demokrasi talebi yine sizden gelecek.

 

Utanmadan!