BIST 10.320
DOLAR 32,24
EURO 35,06
ALTIN 2.469,88
HABER /  GÜNCEL

Devletten kaçan kaçana

1980'lerden bu yana tam 5 bin 650 öğretim elemanı ve üyesi vakıf üniversitelerine geçti. Akademisyenlere göre öncelikli çözüm, maaşların acilen yükseltilmesi...

Abone ol

Eğitim-Sen'in verilerine göre ilk vakıf üniversitesinin açıldığı 1984 yılından bu yana devlet üniversitesinden vakıf üniversitesine geçen öğretim elemanı ve üyesi sayısı 5 bin 650'yi buldu. Devlet üniversitelerinden ayrılışların en önemli gerekçelerinden biri maaşların düşüklüğü. Devlet üniversitelerinde bir profesör ders saati başına ortalama 9 milyon civarında ücret alırken vakıf üniversitelerinde bu rakam 50 milyona kadar çıkıyor. Zaten kadro sıkıntısı yaşayan devlet üniversiteleri boşalan kadroları da düşük maaş nedeniyle dolduramıyor. Vakıf üniversitelerinin sosyal bilim bölümlerinin ağırlıkta olması nedeniyle devlet üniversitelerinden ayrılanlar çoğunlukla hukuk, iktisadi ve idari bilimler fakültelerinden oluyor. Öte yandan birçok öğretim üyesi ve elemanı da maaşlarına katkı yapması için hem kendi üniversitesinde ders veriyor hem de vakıf üniversitelerinde. Akademisyenlere göre, bu da ders yükü artan öğretim elemanları ve üyelerinin araştırma yapmaktan uzaklaşmasını sağlıyor. Devlette bir araştırma görevlisi 820, yardımcı doçent 1010, doçent 1500, profesör 1930 YTL maaş alıyor. Akademisyenlerin ortak çözümü maaşların artırılması. Kimi vakıf üniversitelerinin de artık kendi kadrosunu yetiştirmesi gerektiğini düşünüyor, kimi ise ayrım yapılmasını kınıyor. Üniversite camiasından görüşler şöyle: Prof. Dr. Süheyl Batum (Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü) "Öğretim üyelerimizin tamamı devlet üniversitelerinden geçme. Bu geçişleri devletin kadrolarının yok olması açısından düşünmek lazım. Nedeni devlet ve vakıf üniversiteleri arasında ücret, çalışma imkânları arasında olmaması gereken farklar. Maaşları düzeltmek lazım, 1000'er kişilik amfilerde ders verilmemeli. Ben de emekliliğim dolmadan vakıf üniversitesine geçtim mesela. Bizde part-time 3-4 saatlik derse giren hoca devlet üniversitesinde bir hocanın bir aylık maaşı kadar alıyor. Vakıflarda kendi kadrolarını yetiştiriyor. Ama henüz geçmişimiz ne ki. Bundan 10 yıl sonra devletten öğretim üyesi alınırsa ancak o zaman haksızlık olur." Prof. Dr. Ali Doğramacı (Bilkent Üniversitesi Rektörü) "Üniversitemiz kurulurken aldığımız yardımcı doçent ve doçentlerin dörtte üçünden fazlası yurtdışındaydı. Devlet üniversitelerinin hocaları yurtdışına gidiyordu. Bilkent'in teklifi üzerine kaldılar. Tersine beyin göçü oldu. Eğer almasaydık bu öğretim üyeleri Türkiye'de kalacaklar mıydı? Kadromuzu yetiştiriyoruz ama bizim koşulumuz doktorasını alınca başka yerde çalışması." Prof. Dr. Tankut Centel (İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı) "Geçmişte bir önceki üniversite yönetiminin kaçırtıcı etkisiyle çok kişi vakıf üniversitelerine geçti. Devlette maddi anlamda gelecek görülmüyor. Doğal karşılıyorum bunu. Bizim sıkıntımız gidenlerin yerine yenisini koyamamak. Genç insanları alıp 10 yıl sonra profesör olarak yetiştiremiyoruz. Maaşlar çok düşük olunca kimse talip olmuyor. Tercüme bile yapsalar daha fazla para kazanırlar. Dünyada da bu geçişler bizimki kadar hızlı olmasa da yaşanıyor. Ama onlar boşalan yerleri doldurabiliyor." Prof. Dr. Şeref Ertaş (Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı) "Bu yıl altı tane profesörümü kaybettim. Sebebi ise ekonomik. Vakıfta çalışan avukatlık yapabiliyor. Bu mesleğini uygulama hazzıdır. Devlette çalışan öğretim üyesi ancak part-time çalışırsa avukatlık yapabiliyor. Ama o zaman da maaşının dörtte birini alıyor. Yani ben part-time çalışsam asistanımdan daha az maaş alacaktım. Ayrılanların yerine kadro da verilmiyor. Bir öğretim üyesi 10 yılda yetişiyor." Prof. Dr. Ahmet Serpil (Yeditepe Üniversitesi Rektörü) "Biz dört yıldır hukuk fakültemize devletten öğretim üyesi almadık. Bu yıl bir kişi iletişim fakültesine aldık. Bizim öğretim elemanı ve üyelerimiz Amerika'dan geliyor." Prof. Dr. Sait Sevgener (İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü) "Devletten gelen öğretim üyeleri devlet için olumsuzluk yaratmıyor. Devlet üniversitelerinin içinde yenilenme oluyor, genç insanların yolu açılıyor. Bizim profesörlerimizin yüzde 95'i devlet üniversitesi kökenli. Genellikle emeklilik hakkını alanlar geliyor. Hepimiz Türkiye'nin üniversiteleriyiz." Prof. Dr. Tahsin Yeşildere (Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı) "Vakıf üniversitelerinin de en büyük sorunu sosyal güvence vermemeleri. Vakıflar da bizim üniversitelerimiz, orada okuyanlar da bizim öğrencilerimiz. Ama hem devlette, hem vakıfta ders veren araştırma görevlilerinin üzerinde büyük bir ders yükü var. Araştırma yapmaya fırsatları olmuyor. Maaşlar yoksulluk sınırının altında. Öğretim üyelerinin maaşları yükseltilmedikçe Türkiye'nin dünya çapında üniversiteler arasına girmesi mümkün değil." Prof. Dr. Mustafa Altıntaş (Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi) "Bu yıl bizim fakültemizden 13 öğretim üyesi vakıf üniversitelerine geçti. Sebep ücretlerin çekiciliği. Devlet kendi yetiştirdiği insanlarla rekabet yaratıyor, ancak eşit koşullarda rekabet edilmiyor." Prof. Dr. Tamer Koçel (İstanbul Kültür Üniversitesi Rektörü) "Vakıf üniversitelerine geçiş devlet için kayıp değil. Makro açıdan bakınca katkısı yüksek. Ben İstanbul Üniversitesi'nden önceki rektörün tutumu yüzünden ayrıldım. Devlet üniversiteleri kalan hocalarını motive etmenin yolunu bulsun. Vakıflar beş sene içinde kendi kadrolarını yetiştirir duruma gelir, ancak bu her üniversiteye göre değişir. Ayrıca dışarıdan öğretim üyesi almamak saçma. Çünkü farklı bir görüş getirir." Prof. Dr. Aytekin Berkman (Maltepe Üniversitesi Rektörü) "Üniversitemiz çok fazla araştırma görevlisi istihdam ediyor. Onların öğretim üyesi olmalarını istiyoruz. Doktoralarını yaptıktan sonra da başka yere geçebilirler. Önemli olan yükseköğretime katkılarının olması. Öğretim üyelerimizin hepsi devletten gelenler. En az maaş veren vakıf üniversitesi bile devletten yüzde 50 yüksek veriyor." Üstün zekâlara özel eğitim Türkiye'de üstün zekâlı çocuklara eğitim veren iki okul bulunuyor. Beyazıt İlköğretim Okulu ve Türkiye Eğitim Vakfı İnanç Türkeş Özel Lisesi (TEVİTÖL). Başvuruları başlayan okul 2005-2006 eğitim-öğretim yılında 60 öğrenci alacak. Uzmanlar, üstün zekâlı çocukların kendilerine uygun bir eğitim almadıkları takdirde belli bir yaştan sonra yeteneklerinin normalleştiğini ve psikolojik sorunlar yaşayabileceğini söylüyor. İşitme ve ortopedik engelliler, görme özürlüler, otistik ve spastik çocuklar gibi özel eğitim alması gereken gruplardan biri de üstün zekâlı çocuklar. Bu öğrenciler için farklılaştırılmış eğitim programı uygulayan ilk ve tek lise TEVİTÖL. Gebze'deki okulda, günün belli bir saatine kadar akademik eğitim verilirken, ardından da resim, müzik, heykel, tiyatro gibi alanlarda çalışmalar yapılıyor. 2004-2005 eğitim-öğretim yılında 137 öğrencisi olan TEVİTÖL, 110 öğrencisini tam burslu, 27 öğrencisini ise kısmi burslu okutuyor. Kaynak: Radikal